

"diyorlar" Arama Sonuçları

Biz bir kabileyiz. Dünyaya bakışımız bellidir. Bize “dışarıda kalanlar” diyorlar. Desinler, ne gam! Zaman zaman kim içeride kim dışarıda diye sorduğumuz olur. Sahi içeridekiler nelerden mahrumdur, dışarıdakiler ne kazanmıştır, sürekli sorulması ve hatırlanması gereken sorular.

Haremeyn’in Allah(cc) ve ümmet nezdindeki statüsü, ayrıcalık ve değeri, hak ettiği yere konulup oturtulmadığı için o mübarek mekanlara bağlı olarak gelişen olaylar, ilişkiler ve suudikastlar da gereği gibi yorumlanamıyor.Hal böyle olunca da o haramîler ümmetin mirası üzerinde hoyratça tepinmeye devam ediyorlar.

"Hani, İbrahim ve İsmail, Kâbe'nin temellerini yükseltiyor ve: "Rabbimiz! Bunu bizden kabul buyur. Şüphesiz ki, Sen işiten ve bilensin. Rabbimiz! İkimizi de Sana teslim olanlardan kıl, soyumuzdan da Sana teslim olmuş bir ümmet yetiştir. Bize ibadet yollarımızı göster, tevbemizi kabul buyur, çünkü tevbeleri daima kabul eden, merhametli olan ancak Sensin" diyorlardı"

Türk dizilerinin etkisini anlamak için Katar’da 100 gençle görüşen Yard. Doç. Miriam Berg, “Türk dizilerinde, Arap dünyası için tabu konular var. Arap izleyicinin Batı tarzı yaşam konusundaki merakını tatmin ediyorlar. Gümüş yayınlandıktan sonra boşanmaların arttığını hepimiz gördük. Kadınlar eşlerinin Kıvanç Tatlıtuğ karakteri gibi olmasını istiyor” dedi.

"Şu an için, IŞİD’le mücadele stratejisi her şeyden önce askeri. Bana göre bu bir hata. IŞİD’in sorunu, temelde siyasi. IŞİD, her şeyden önce, çözülemeyen siyasi sorunların sonucu. Aslında, özellikle Irak ve Suriye’deki Sünni Araplar, bu iki ülkenin yönetiminde kendilerine bir yer bulamıyorlar. Artık, bu iki ülkenin yönetimlerinde temsil edilmediklerini hissediyorlar. Bana kalırsa, öncelik siyasi sorunu çözmekte. Siyasi sorun çözüldüğünde; Irak ve Suriye’deki bütün topluluklar yönetimde yer edinip, temsil edildiğini hissettiğinde, IŞİD yok olacaktır."

Coca Cola ve benzeri ürünlerin reklamlarıyla, hızı, hazı kutsayan pagan bir kültür ve hayat tarzı icat ediyorlar! Çağın dini: Yeni-paganizm. Tanrıları: Para ve hazcılık, kariyerizm ve egoizm. Tapınakları: Bankalar, AVM'ler, stadyumlar ve medyalar. Kurbanları: İnsan, Hayat ve Hakikat.

Nitekim Musul'dan bu harekete katılmış bazı kabileler bu olayın bir IŞİD hareketi olarak nitelenmesine karşı çıkıyor, harekete 'aşiretler komitesi' diyorlar. Nitekim, Sünni aşiretler ve Saddam döneminin subayları mesela Saddam'ın yardımcılarından İzzet İbrahim el Dürri işin içinde.

Türkiye'nin dört bir yanına dağılan savaş mağduru Suriyeliler, Türkçe öğrenmek için kurslara gidiyorlar.

Sufi gelenekten gelen eski Müftü Ali Cum’a ve Ezher Şeyhi Ahmet Tayyip kutsal olmayan zeminde Mısır ordusuna kutsallık atfediyorlar. Mısır’da her markası çıkan Sisi’nin yakında neredeyse muskaları da piyasaya verilecek. Ali Cum’a ve Ahmet Tayyip ileride kazara işsiz kalırlarsa geçim yolunu Sisi muskaları yazarak bulurlar! Herhalde 28 Şubat’tan da böyle manzaralar hatırlayabilirsiniz. Eski Mısır müftüsü Ali Cum’a Mısır ordusunu ‘Mehmetçik’ veya ‘Peygamber ocağı’ olarak tanımlayarak darbeyi ve darbecileri meşrulaştırmıştır.

Prof. Dr. Atilla Yayla: Mesela diyorlar ki cumhuriyet yıkılıyor. Ben öyle bir şey görmüyorum. Cumhuriyet niye yıkılsın? Cumhuriyet nihayet demokratikleşiyor. Burada bir sorun da şu. Kemalist kesimde niye böyle bir algı var, bu algının bence irdelenmesi lazım.

Şükrü Hüseyinoğlu: Peygamberlerin Kur’an’da bir duası vardır. “Rabbim, beni salihlerle birlikte kıl” diyorlar. Bugün örgütlenmiş günahlar ve münker karşısında, onların oluşturduğu ifsada karşı gencin mutlaka salihlerle birlikte olmaya özen göstermesi gerekir. İslami çalışmalara, İslami derslere mutlaka katılması gerekir. Tek başına kalmaması gerekir. Müslümanlardan uzaklaştıkça, ayrıştıkça günahlara da yaklaşır. Çünkü günahlar çok güçlü… Kurumsallaşmış bir münker söz konusu bugün. Buna karşı koymak için salihlerle ve sadıklarla beraber olmak gerekir.

Devlet erkanının, yaptıkları hemen her önemli işi "Anıtkabir’e arz etme”sini görüyoruz. Ne yaparlarsa yapsınlar, gidip “Anıtkabir’e saygı, bağlılık, minnet, şükran... duygularını arz ediyorlar; ta’zimde bulunuyorlar.

Evet, onların sorularına geçici cevap verirken, onlar büyük bir hesaplaşmanın tam ortasında duracaklar ve "Kardeşim, neredesin?" diye soracaklardı. Soruyorlar da... “Kardeş kimdi?” diyorlar mesela. Kardeş, kardeşinin dayak yediğini, şehit çocukların yozlaştırıldığını gördüğü halde uzaklarda da olsa -hiç olmazsa- ağlamayan mıydı?

Bir Suriye askerinin cep telefonuyla çektiği görüntüler sosyal medyada paylaşıldı. Görüntülerde katledilen Suriyeli direnişçilerin bedenlerine tekme atan Esed’in askerleri, cesetlerin üzerinde zıplıyor ve naaşlara eziyet ediyorlar. “Canımız Kanımız Beşşar’a Feda Olsun!”, “Allah, Suriye, Beşşar Bize Yeter!” sloganları atan askerler parçalanmış bedenler üzerinde adeta eğleniyorlar. Katlettikleri direnişçilerin mallarını çalan Esed’in askerlerinin, bazı cesetlerin iç çamaşırlarını çıkardıkları da görülüyor. Cesetlere kötü muamele Suriye Baas rejiminin halkın dirisi kadar ölüsüne de saygısız olduğunu belgeliyor. İşte o görüntüler:

Ümmet bilincimiz, yıllarca dilimize doladığımız kelimelerin sınavını veriyor. Dimağlarımız her zamankinden daha fazla işgal altında. Romantik rüyalar eşliğinde, tek taraflı bir muharebenin muhatapları oluyoruz. ‘Gardaş’ız derken, düşman buluyoruz kendimizi. Sinir uçlarımızla oynayanlar, büyük bir iştah ile ğayb olan duyarlılıklarımızı seyrediyorlar. Kitle iletişim araçları, dezenformasyon saçarak bizleri ‘ümmet’ten ‘kitle’ye dönüştürüyor. Bu zihnî hercümerç içerisinde, mezhepsel reflekslerimiz kendine alan açmaya başladı.

ABD'nin Guantanamo üssündeki tutuklu kampında 10 yıldır hapis yatan Suudi Arabistan asıllı Şakir Amir'in mektuplarında yer alan, "Lütfen bana eski yöntemlerle işkence yapılsın... Burada bizi hem aklen hem de fiziksel anlamda yok ediyorlar ancak hiçbir iz bırakmıyorlar" sözleri ABD vahşetini bir kez daha gözler önüne serdi.

Yaşam kalitesi arttırma temalı reklamların yeni bir 'Kapitalist Sömürü' olduğunu söyleyen Zizek, "İnsanlar kendilerini kötü tüketici olarak görürler. Bu tip reklamlarda da diyorlar ki siz üreticiye yardım ediyorsunuz. Siz tüketim yaptıkça üreticiler para kazanıyor, yaşamlarını devam ettiriyorlar. Yani siz sadece tüketici değilsiniz deniyor. Böylece insanları tüketimin kötü olduğu düşüncesinden uzaklaştırarak tüketime yönlendiriyorlar" şeklinde konuştu.

Kendileri için işgal rejiminin güvenliğinin önemli olduğuna dikkat çeken Obama “İsrail bizim en önemli müttefikimizdir. Benim dönemimde Amerikan idaresi İsrail için çok şeyler yaptı. Bu benim şahsi görüşüm değildir. İsrailli yetkililer de bu gerçeği ifade ediyorlar” dedi.
Makaleler
Hava Durumu