Bunlar laikçi de değil, Stalinci 

Eski Kültür Bakanı Zeybek, Türkiye’de belli bir grubun laikliği ayrı bir din olarak algıladığını, kendileri gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı tanımadıklarını söyledi.

20-09-2007


Hükümetin Sivil Anayasa çalışmaları sürecinde başörtüsü konusu yine gündemin ilk maddesi haline getirildi. Anayasa taslağında, üniversitelerde başörtüsüne serbestlik sağlanmasının hedefleniyor olması aşırı laik çevreleri son derece rahatsız etti.  
Kültür eski Bakanı Namık Kemal Zeybek, gündemin iki ana maddesi başörtüsü ve laiklik konularında Vakit’e çok önemli açıklamalarda bulundu. Bir dönem Hoca Ahmet Yesevi Üniversitesi Mütevelli Heyet Başkanlığı da yapan Zeybek, Türkiye’de belli bir grubun laikliği ayrı bir din olarak algıladığını, kendileri gibi düşünmeyenlere yaşama hakkı tanımadıklarını söyledi. Zeybek, şöyle konuştu:
“Türkiye’de azınlık, ama sesleri çok çıkan bir azınlığın dillendirdiği laiklik laiklik değil, laikçiliktir. Türkiye’deki laikçiler ne Fransa, ne İtalya’daki laikçilere benziyor. Türkiye'deki laikçiler Stalin tipi laikçilerdir. Stalin döneminin laikliği şöyleydi; ‘Din afyondur, yok edilmelidir. Dine lüzum yok.’ Stalin döneminde Sovyetlerde, din adamları öldürülüyordu. İnançlı olduğu öğrenilen kişiler en hafif cezayla partiden atılıyorlardı. Partiden atılan adama da hayat yoktu. Şimdi bu uygulanıyor Türkiye'de. Diyorlar ki; 'Kamu alanında, özel alanda İslâm’ı yaşamak isteyenler laikliğin düşmanıdırlar'. Kamu alanını anladık, peki özel hayatta, alanda İslâm'ı yaşamaya karşı olmak laiklik midir, hayır, bu doğrudan doğruya din düşmanlığıdır. Ve din düşmanlığı anlamında laiklik sadece komünist rejimlerde vardır. Stalin döneminin Sovyetlerinde vardır.” 
KENDİLERİ GİBİ DÜŞÜNMEYENLERİ KÂFİR İLAN EDİYORLAR
Zeybek, Türkiye'de aşırı laik kesimin laikliği din olarak algıladığını, işi daha da ileri götürerek, kendileri gibi düşünmeyenleri “kafir” ilan ettiklerini söyledi: "Laiklik edebiyatı yapanlara, laikliği kutsallaştıranlara bakınız. Laikliği din olarak kabul ediyor bunlar ve öyle bir noktaya taşımışlar ki laikliği; aralarında laikliğin münafıkları, laikliğin müminleri ayrımı yapıyorlar. Kendilerini imanlı laikler olarak görüyor en üst tabaka. Bir alta, laik olduğunu söyleyen bir alt tabakaya da 'bunlar aslında laikliği kabul etmiyor, bunlar münafık' diyorlar. Bunlara göre bir de kafirler var. Kendileri gibi düşünmeyenleri kafir ilan ediyorlar. Dinle siyaseti ayırmak, din özgürlüğü getirmek amaçları ile ortaya çıkmış bir kavram olan laiklik, tam tersine hizmet ettirilir hale getiriliyor. Bu apaçık laiklik öncesi Avrupa’daki kilise kafasıdır." 
TÜRBAN DİYE HEDEF ALINAN 
BAŞÖRTÜSÜDÜR 
Namık Kemal Zeybek, "Türban başka, başörtüsü başka. Biz başörtüsüne değil, türbaya karşıyız" şeklindeki görüşlerle ilgili de şunları söyledi: "Bunlar bunu ya bilinçli yapıyorlar, ya da çok cahiller. Türban Fransızca bir sözdür. Tanımı da şöyledir; ince kumaştan yapılmış, başı sımsıkı saran başlık. Bere gibidir. Çok nadir insanımızda görülen bir başlık. Bu, özellikle Fransa'da çok rastlanılan bir başlıktır. Yani Türkiye'de türban diye bir şey yoktur. Üniversiteli kızlarımızın kullandıkları türban değil, başörtüsüdür. Türban diye hedef alınan başörtüsüdür. Kimse oturduğu yerden uydurmasın. Birileri uyduruyor, sonra bu tekrar edile edile gerçekmiş gibi algılanıyor. Toplumda yer ediniyor.” 
"Daha geçtiğimiz günlerde bir rektörümüz çıkmış, 'Biz' diyor, 'Türbana karşıyız, başörtüsüne karşı değiliz.' Değerli hocam siz bu işleri biliyor olmalısınız. Bizim kızlarımızın örttüğü türban değil ki, başörtüsü. O zaman da diyecekler ki, bağlama biçimleri 'Benim nineminkine benzemiyor'. Bakın, bağlama biçimi dönemden döneme değişir. Ninen öyle bağlamış olabilir, sonuçta o da başını örtüyordu. Ona bakarsak, ninen bugünkü gibi elbiseler de giymiyordu. Ninenin, babaannenin giydiği elbise de farklıydı o zaman. Bugün kızlarımızın giydiği, çok da yaygın olan örtü, eskiden ninelerimizin taktığı örtünün bugünkü halidir, yine başörtüsüdür. Amaç aynıdır." 
HERŞEY YASAYLA DÜZENLENMEZ: 
PİJAMAYLA SOKAKTA GEZMEK YASAK MI? 
Sivil anayasa ile üniversitelerde başörtüsü serbestliği getirilmek istenmesine “O zaman üniversitelere çarşaf girer, sarık girer” gibi gerekçelerle karşı çıkılması konusuna da değinen Zeybek, toplumun, bireylerin her hareketini yasayla düzenlemenin mümkün olmadığı söyledi. Zeybek "İnsanlar sanıyorlar ki her şey kanunlarla düzenlenir. Hayır. Yasalar her şeyi düzenlemez, düzenleyemez. Örneğin pijamayla, iç çamaşırı ile sokakta gezmek yasak değil. Ama hiç sokakta pijamayla, iç çamaşırı ile gezen görüyor musunuz? Toplumun örfü, adetleri, ahlak kuralları bunu denetler" dedi. Zeybek, üniversitelerde kılık kıyafet konusunda olması gerekenin bu olduğunu ifade ederek, "Önceleri böyleydi. Bu kurallar, yasaklar yokken insanlar üniversiteye mayoyla mı geliyorlardı? Böyle şey olur mu, toplum bunu kendiliğinden ayarlar. Her şeyi yasayla düzenlemek insan tabiatına aykırı. Kıyafet böyle olacak.. Bıyıklar, sakallar şöyle olursa serbest, böyle olursa yasak.. Nedenmiş o? Kim karar verecek buna? Bu hakkı kendisinde gören adamlar kim? Doğuştan asil, aristokrat bir sınıf mı?" diye konuştu. 
KENDİLERİNE HAS BAŞÖRTÜLERİ Mİ 
VAR Kİ, SİYASİ SİMGE OLSUN?
Zeybek'in, "Türbanın, başörtüsünün siyasi simge olduğu" yönündeki iddialarla ilgili çarpıcı değerlendirmeleri ise şöyle oldu: "Siyasi denilince siyasi partiler kastediliyor olsa gerek. O zaman siyasi simge şu anlama gelir; bir parti var, bu partinin mensupları birbirlerini tanımak için özel bir başörtüsü tipi geliştirmişler ve hep bunu takıyorlar. Peki böyle mi? Başörtülülerimiz içinde AKP'liler vardır, Saadet Partililer vardır, MHP'liler de vardır. BBP'liler, DP'liler, Anavatanlılar vardır. Hatta az da olsa CHP'liler de vardır. Demek ki bu siyasi simge görüşü de yanlıştır. Başörtüsü bir siyasi simge değildir. Kadınlarımız, kızlarımız dini inançlarından dolayı başörtüsü takıyor.. Kendisine yakıştırdığı için başörtüsü takıyor vesaire..." 
ASIL AYKIRILIK, EŞİ BAŞÖRTÜLÜ 
DİYE KARŞI ÇIKMAKTIR
Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığına, açıkça dillendirilmese de "eşi başörtülü ve dindar bir kişiliğe sahip olduğu" için karşı çıkıldığını vurgulayan Zeybek, şöyle devam etti: "Bir kişi dindar diye, hanımı başörtülü diye kamu görevine gelmeyecekse bu laikliğe aykırıdır. Başı açık diye, dindar değil diye gelmeyecekse bu da laikliğe aykırıdır. Abdullah Gül'ün cumhurbaşkanlığını hazmedemeyenler, dediğim gibi asıl tepkileri dindarlığına ve eşinin başörtüsüneyse, laikliğe aykırı hareket ediyorlardır." (Haber Vakti)

Etiketler : #Bunlar   #laikçi   #de   #değil   #   #Stalinci    
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN