Hamza Er: Sâbikûn'dan olmayı hedeflemeliyiz

Hamza Er, bugünün Müslümanları olarak öncülüğe talip olmama, yükün altına girmeme gibi bir zaaf yaşadığımızı kaydederek, "Bu sebeple, bugün Allah’ın dinine yardım eden, fedakâr, cesur örneklikler pek çıkmamaktadır. Sâbikûn olarak adlandırdığımız öncüler, dava adamları çok az bulunabilmektedir." diye konuştu.

06-12-2010


İslam ve Hayat

Kur'an Nesli Kültür Merkezi'nin "İslami Bilinç Seminerleri"nde bu hafta "Sâbikûn'dan Olmak" konusu ele alındı. Seminerin konuşmacısı olan Hamza Er, bugünün Müslümanları olarak öncülüğe talip olmama, yükün altına girmeme gibi bir zaaf yaşadığımızı kaydederek, "Bu sebeple, bugün Allah’ın dinine yardım eden, fedakâr, cesur örneklikler pek çıkmamaktadır. Sâbikûn olarak adlandırdığımız öncüler, dava adamları çok az bulunabilmektedir." diye konuştu.

Dört bir yandan kuşatılmışlık içerisindeyiz. Dünyevileşme kıskacı ve onun bir sonucu olarak tezahür eden bireyselleşme problemi… Ayrıca modern küresel kavramların insanlara vaat ettiği özgürlük ve yaşam alanları ile yetinme halinin sebep olduğu fikirsel, eylemsel ve düşünsel sapmalar…

Müslümanların dört bir yandan kuşatılmışlık içerisinde olduğunu anlatan Er, mevcut durumda iki tür yaklaşımın yaygınlaştığını belirterek şöyle devam etti:

"Birincisi, içine kapanan, bireysel ibadetlerle yetinerek dini bireyselleştiren, kurtarıcı bekleyen, bir gün uyandığında her şeyin değişmiş olabileceği beklentisiyle ömrünü tüketenler, ikincisi ise, bu çağda artık yetinilmesi gerekenin, olması gerekenin, mevcut durum olduğuna kanaat getirenler. Bu iki problemli yaklaşım, rahat ve konforundan taviz vermeyen, sorumluluk almaya, fedakârlık göstermeye ve bedel ödemeye razı olmayan bir düşüncenin sonucudur. Bu yaklaşımlara sahip insan topluluğu içerisinden Allah’ın dinine yardım eden, fedakâr, cesur örneklikler çıkmamaktadır. Sâbikûn olarak adlandırdığımız öncüler, dava adamları çıkmamaktadır. Fedakar, Yiğit, Cesur, Cömert, Sabırlı, Kararlı Öncüleri, dava adamlarını görememekteyiz."

Sabikûn'un kavram olarak, "yarışmak, öne geçmek, koşuşturmak" gibi anlamlara gelen se-be-ka kökünden gelen ve "karşılıklı rekabet içinde, birbirini geçme arzusu ve iştiyakıyla hayırda sürat yarışı yapmak" demek olan Sâbeka kelimesinden türediğini kaydeden Hamza Er, "Sâbıklar; iyilik ve hak için çaba sarf edenlerdir. İslami mücadelede öncülüğü tercih edenler, hayırda yarışın birincisi gelenler, ilkler, imamlardır. Sâbikun, bu yönleri ile "Allah'a yakınlaşmış" bahtiyar insanlardır. Mukarrebun'dandırlar. İlahi övgü ve müjdeler öncelikle Sâbikûn içindir. Onlar zulme karşı ilk düğmeye basanlar, zalime ilk taşı atanlar, şeytanlara karşı ilk tetiği çekenler, gönüllerin ve coğrafyaların fethinde ilk akıncılardır. Dünyada Allah'a en yakın olan ahirette de en yakın olacaktır. Önde olan önde, ortada olan ortada, arkada kalan arkada olacaktır. Bu dünyada ilahi hakikate karşı kör ve sağır davrananlar, ahirette kör ve sağır olarak haşr olunacaktır. Sâbikûn vahiy nimetine ilahi emanet gözüyle bakıp değerlendiren öncü müminlerdir. Vahyin mirasına sahip çıkıp korudukları, geliştirdikleri için Adn cennetlerine ve Naim cennetlerine girenlerin ilkleri olacaklardır: Mirasa sahip çıkan cennete vâris olacaktır. Rabbimiz sâbikundan olanları şöyle övmektedir: “Vakıa (kesin bir gerçek olan kıyamet) vuku bulduğu zaman, Onun vukuuna (gerçekleşmesine artık) yalan diyecek yoktur. O aşağılatıcı, yücelticidir.Yer, şiddetli bir sarsıntıyla sarsıldığı, Ve dağlar darmadağın olup ufalandığı, toz duman halinde dağılıp-savrulduğu, Ve sizler de üç sınıf olduğunuz zaman; İşte o "Ashab-ı Meymene", ne (kutludur o) "Ashab-ı Meymene". "Ashab-ı Meş'eme" ne (mutsuz ve uğursuzdur o) "Ashab-ı Meş'eme". Yarışıp öne geçenler de, öne geçmiş öncülerdir." (56/Vakıa 1-10)

Er, sohbetinin devamında sâbikunun vasıflarını ise Mü'minun Suresi 57-61. ayetlere dayanarak şu şekilde aktardı:

"1- Allah’tan saygıyla korkarlar (Allah korkusundan yoksun, başıboş bir hayat yaşamıyor onlar. Allah korkusuyla ve O'nun tüm niyet ve hareketlerinde kendilerini gözlediğinin bilinciyle yaşıyorlar; bu yüzden de kötü niyet ve davranışlardan da geri duruyorlar.)

2- Rablerinin ayetlerine iman ederler (hem peygambere gelen vahye, hem de kişinin kendinde ve çevresini saran kâinattaki işaretlere iman ederler. Kitab'ın ayetlerine inanmak, bu ayetleri tasdik etmek ve insanın kendisindeki ve kâinattaki ayetlere inanmak da, bu ayetlerin işaret ettiği gerçekleri tasdik etmek demektir) Yani Allah ve Rasulü'nün çağrısına hiç tereddüt etmeden "Lebbeyk" (buyurun,emredin,çağrına icabet etmek için bekliyorum) diyenler, Allah yolunda cihad ve infak etmek, hakka hizmet, hayra davet ve tebliğ için, kısaca Marufu emr, Münkeri nehyetmek için fedakarlık eden ve bu yolda her sıkıntıya karşın yürüyenlerdir.

3- Allah’a ortak koşmazlar (Vahy'e iman her ne kadar kalplere tevhidi ekerse de, yine de müminler şirk'e karşı uyarılmaktadır. Çünkü, vahye inanmakla birlikte, insan şu veya bu şekilde, sözgelimi, peygamberlerin ve dindar kişilerin öğretilerini sınırların dışına taşırarak, Allah'tan başkalarına dua ve yakarışta bulunup kulluk yaparak her zaman şirke düşme eğilimindedir.)

4- Ahiret yurdunun bahtiyarları, Allah’a dönecekleri endişesi ile kalpleri ürpererek verdiklerini verirler: Allah'tan kalpleri titreyerek korkan ve Onun için varını yoğunu infak ile feda edenlerdir.

5-Hayırda yarışırlar (Mü'min kalp daima Allah'ın elini üzerinde hisseder. Her nefesinde her çırpıntısında Allah'ın nimetlerini düşünür. Bu yüzden bütün ibadetlerini küçümser, Allah'ın nimetleri ve bağışları karşısında O'na itaat amacı ile yerine getirdiği yükümlülükleri az görür. Aynı zamanda o her zerresi ile yüce Allah'ın büyüklüğünün, ululuğunun bilincindedir. Duyuları ile çevresinde olup biten her şeyde Allah'ın elini gözetler. Bu yüzden ürperir, heyecanlanır. O'nun hakkını eksik verdiğini, ibadet ve itaatte üstüne düşeni gereği gibi yerine getirmediğini, duygularını ve düşüncesini onu bilmekle,. O'na şükretmekle doldurmadığını düşünerek Allah'la buluşmaktan korkar çekinir. İşte iyilik yapmak için yarışanlar bunlardır. İyiliğe koşan, bu çabuklukla, bu uyanıklıkla, bu bilgi ile, çalışma ve bu itaatle onu elde edenler bunlardır.) onlar" hayırda yarışın birincileri" (sabikun) dir. Allah’ın izin vermiş olduğu, Allah’ın belirlemiş olduğu hayırlarda, yasal işlerde, meşrû işlerde en öne geçenlerdir bunlar. Böylece cennete girme konusunda en öne geçenlerdir bunlar. Cennete en önce girecek olanlardır. Ne mutlu bu öncülere! Başaranlar, kazananlar, kazananların en iyisini kazananlar ve kurtulanlar bunlardır."

"İslami Bilinç Seminerleri" inşaallah 18 Aralık Cumartesi akşamı, Hüseyin Alan'ın "Medine İslam Devleti'nin İnşası" başlıklı sunumuyla devam edecek. 

Etiketler : #Hamza   #Er:   #Sâbikûn'dan   #olmayı   #hedeflemeliyiz   
YORUMLAR
  • fikret   10-12-2010 11:53

    Allah razı olsun.öne çıkacak seviyede değilim.ama öne çıkanları destekleyecek seviyeyide geçtiğimi düşünüyorum.sa

  • necati türkoğlu   08-12-2010 15:42

    Maşaallah hamza bey kardeşimiz, kendini bu genç yaşta çok iyi yetiştirmiş. sağlam itigadıyla, ameliyle bir bütün oluşturuyor. allah yar ve yardımcısı olsun selamlar.

  • Adil H.   07-12-2010 00:08

    Allah razı olsun kardeşim! Tarihte olduğu gibi, bugünkü süreçte de, ne kadar büyük ihtiyaç var, "sabikun"dan olanlara. Aslında her mü'min övülen bu kadroların içinde yer almak için çırpınmalı ve Allah yolunda tavizsiz, ilkeli, onurlu bir tevhidi mücadelenin ön saflarında, en çok fedakarlık yapma, en çok ve en önce bedel ödeme noktasında bulunup Allah'ı razı edebilmek için çaba göstermeli değil midir? Neden biz bu duyarlılığı yakalamakta bu kadar zorlanıyoruz. Yoksa bu hal, Allah'ın yasakladığı dünyevileşmeye savrulmaktan, Kur'an'da beyan edilen ve Hamza kardeşimizin çok güzel ifade ettiği gibi müminlerin özelliklerini layıkı vechile kuşanamadığımızdan neşet etmiş olmasın? Allah muhafaza buyursun, Kur'an'ı hakkıyla okuyamadığımızdan, takvayı hakkıyla kuşanamadığımızdan ve Allah yolunda hakkıyla cihad etme bilincini yakalayamadığımızdan, yani layıkı vechile iman edemediğimizden ve "ey iman edenler iman edin" ayetinin muhatapları haline sürüklendiğimizden olmasın sakın? Gelin kardeşlerim! Hamza kardeşimizin bu güzel ve uyarıcı hatırlatmalarını dikkate alarak ve yeni bir başlangıç yaparak, iman ettiğimiz değerler konusunda kendimizi sorgulayalım ve eğer gerçekten iman ediyorsak, bu değerler uğrunda neden fedakâr öncüler halinde hayırlarda yarışamadığımız konusunda iç dünyamızda kendimizi hesaba çekip, ölüm gelip çatmadan Allah yolunda fedakar öncüler olmak için bir an önce harekete geçelim. Mülk 2. ayeti hatırlayarak, "hayatın ve ölümün hangimizin daha güzel ameller yapacağımız noktasında imtihan olmamız için yaratıldığının" bilicini ve takvayı kuşanarak, öncelikle "Kur'an'la büyük cihad" olmak üzere tevhid yolunda cehd ve gayretle, Allah rızasını kazanmak için fedakarlıkta yarış sürecine girelim. Allah bizlere bu bilinci ve gayreti nasip etsin inşallah. Tekrar Allah razı olsun Hamza kardeşim, bu önemli konuyu gündem yaptığın için.

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN