İŞİ ASLINA RUCU ETTİRMEK

Şinasi ULUDOĞAN

24-04-2013 06:36


 

Bütün Hamd alemlerin Rabbinedir. O Rahman ve Rahim olan, besleyen fakat beslenmeyen, yaratmış olduğu tüm canlıların her alan ve anlamdaki ihtiyaçlarını giderendir. Onları korumak kollamak kendisine ağır gelmez,  Mülkün tamamı O’nundur vemülkün üzerindeki tek otoritede de O’dur… “…Dikkat edin yaratmak da emretmek de de O’na aittir…” (A'raf 54)

O ’ki kulları hidayet bulsunlar diye kullarının arasından Resuller tayin etmiş ve onlara vahiy indirmiştir.

Selam olsun seçilmiş olan bütün Resullere, Nebilere,şehidlere ,alimlere, Selam olsun tüm muvahhitlere, mücahitlere ,selam olsun Allah’ın arzında Allah için mallarıyla canlarıyla cihat edenlere, selam olsun tüm mahrumlara mazlumlara, mustazaflara

İşlerin sarpa sardığı hakla batılın karıştırılıp,Tevhidle Şirkin uzlaştırılıp, imanla küfrün birleştirilip, doğruyla yanlışın kardeş kılınıp insanlara servis edildiği böylesine bir zamanı yaşıyoruz.

Nisan ayının gelmesiyle birlikte yurdun dört bir yanında “kutludoğum” etkinliklerinin arttığına şahit olmaktayız. Gerek resmi gerekse gayri resmi bir şekilde tertip edilen bu gibi etkinliklerin bir kısmının içinin Kur’an’i anlamda doldurulup icra edilmesi bir nebze de olsa bizleri sevindirmektedir.

Lakin Resulullah’ın,sahabenin ve raşit halifelerin böylesine kutlu doğumlar böylesine mevlidler tertip ettiklerine rastlamamaktayız. Resulullah’ın (as) irtihalinde birkaç yüz yıl sonra ortaya çıkmaya başlayan bu benzeri etkinlikler hurafe değilse bile en azından bidat olarak nitelenecek bir hüviyetesahiptir.

Biz Müslümanlar biliyoruz ki Yunus suresi 16. ayette Rabbimiz Hz.Muhammedin dilinden bizlere şu hakikati bildirmektedir.De ki: “Şâyet Allah dileseydi, O'nu size okumazdım ve O'nu size bildirmezdim. Hâlbuki O'ndan önce içinizde bir ömür sürdüm. Hâlâ akıl etmiyor musunuz?”Yine nüzul sırasına göre inen ve 4. Sırada yer alan Müddesir suresi ilk iki ayette “ Ya eyyühelmüddesir, küm fe enzir” yani ey örtülere bürünen kalk ve uyar emri  verilmektedir. Ki bu ayetlerle birlikte Hz Muhammed( sav) tarihte eşine rastlanmayacak bir kıyamın fitilini ateşlemekte ve 23 yılda bu Ingılab’ı gerçekleştirmiş olmaktadır.

Hem bu ayet hem de aşağıya alıntıladığımız hadis bizleri işin aslına yönelmeye mecbur etmektedir.

Hz Resulullah’ın bidatlerle ilgili çok net ve keskin ifadeleri bulunmaktadır.(Din adına uydurulan her şey bid’attir, her bid’at sapıklıktır; her sapıklık da Cehenneme götürür.)[Buhari, Müslim, İbniMace, Nesai]

Ayrıca Habeş kıralı Necaşi’ye Cafer ibniEbiTalib’in verdiği cevap bu konuda bizlere bir kez daha ışık olacaktır. O, Habeş kralına hitaben “Ey kral! Biz cahiliyet içinde yaşayan bir toplumduk. Putlara ta­par, kötülüklerin hepsini yapar, akrabalardan ilgiyi ke­serdik. Komşuluğu kötü görür, kuvvetli olanımız zayıfımızı ezerdi. İçi­mizden; soyunu, doğruluğunu, dürüstlüğünü, namusluluğunu tanıdığı­mız bir peygamber gönderilinceye kadar bu hal üzere kaldık. Bu Allah elçisi bizi Allah'ın birliğine inanmaya ve yalnız Allah'a ibadet etmeye, bizim ve babalarımızın taptığı taşlardan, putlardan vazgeçmeye davet etti. Bize sözün doğrusunu söylemeyi, emaneti yerine getirmeyi, akra­balara ilgi göstermeyi, güzel komşuluğu, haram şeylerden uzaklaşma­yı, kan dökmekten sakınmayı emretti. Bizi bütün kötülüklerden uzak­laştırdı. Yalan şahitliği menetti. Öksüzün malını yemeyi haram kıldı. Namuslu kadınlara iftira etmeyi kaldırdı. Bizim yalnız Allah'a ibadet etmemizi, ona ortak koşmamamızı, namaz kılmamızı, zekât vermemizi ve Ramazan'da oruç tutmamızı emretti...

Biz bu peygambere inandık, iman ettik. Onun gösterdiği yolda yü­rüdük. Peygamberin helâl tanıttığını helâl bildik. Haram olarak bildirdi­ğini de haram bildik.

Ey kral! Buna karşılık kavmimiz bize saldırdı. Bize her türlü İşken­ceyi uyguladı. Bizi dinîmizden çevirmek ve tekrar putlara taptırmak için çalıştı.

Onlar, bize kahredip zulmedince, bizi dayanılmaz hale düşürünce, bizimle dinimiz arasına girilince, biz yurdumuzu bıraktık, sizin diyarını­zı başka diyara tercih ettik. Senin komşun olmayı istedik ve senin memleketinde zulme uğramamayı ümit ettik».

Necâşî, Cafer İbn-i EbîTalib'e dönüp:

Peygamberinizin aldığı vahiyden ezberinizde tuttuğunuz var mı?» dedi. Cafer:

— Evet, var», diye cevap verdi. Necâşî:

Öyleyse onu bana oku» dedi. Cafer şunu okudu:

«— Kâf-Ha-Yâ-Ayn-Sad. Bu, Rabbinin, rahmetini kulu Zekerîyya'ya anmasıdır. Hani bir zaman, Rabbine gizli bir seslenişle seslenmişti de. Ey Rabbîm! Demişti, kemiklerim gerçekten iyice zayıfladı ve ba­şımdaki saçlarım da ağardı. Rabbim! Sana yalvarıp yakarmakta hiç de bedbaht olmadım». (Meryem Sûresi, ayet: 1-4)

Necâşî bu ayetleri dinlerken ağladı. O kadarki sakalı gözyaşları ile ıslandı. Patrikleri de ağladılar. Onların da gözyaşları önlerindeki sayfalara aktı...

Necâşî bize şöyle dedi:

«—Sizin peygamberinizle İsa'nın getirdiği aynı lâmbadan çıkıyor».

Bu muhteşem sahneyi gözlerimizin önüne getirdiğimizde hakikat tüm çıplaklığıyla ortaya çıkmakta ve bu konuda üretilecek mazaretlere açık kapı bırakmamaktadır.

Dolayısıyla işin aslına dönüş te vahyin indirilmeye başladığı mübarek ay olarak bildiğimiz ayını hakkıyla idrak etmek Ramazan ve yine vahiy menşeili mübarek bir gece olarak iman etiğimiz Kadir gecesinin bu anlamda farkına vararak takdir edilmesi olacaktır. Oysaki maalesef kadir gecesi de tıpkı “kutlu doğum” gibi sadece kişisel ibadetlerin en yoğun yapılmasının tavsiye edildiği bir geceye dönüştürülmüş yılın 364 gününde kendilerini Müslüman olarak tanımlamalarına rağmen gayri İslami anlamda gününü gün edenlerin tabiri caizse günah çıkardığı ve kilometreyi sıfırladığı bir güne dönüştürülmüştür.

Yaşadığımız son süreçte Hz Muhammed’i (sav) her alanda ve her anlamda örnek, önder, rehber ve lider olarak almaya çalışan biz Müslümanların çok dikkatli feraset ve basiretli olması ve öyle davranmaları gerekmektedir. Zira ülkemizde yaşanan siyasi gelişmeler, geçmişi itibariyle gayri İslami bir söyleme ve eylemlere sahip olan başta PKK olmak üzere bazı örgütlerin İslami kavramlara sahip çıkan söylem ve bir takım pratikleri ister istemez birçok İslami kesimde ciddi kuşkulara sebebiyet vermektedir.

Daha birkaç gün önce Diyarbakır belediye Başkanı ile Diyanet İşleri Başkanının “ kutlu doğum programı” çerçevesinde bir araya gelip İslami anlamda kardeşliğe vurgu yapmaları ve konuşmalarında tevhidi inanç ve eylem sahiplerini aratmayacak şekilde birbirlerine hitap etmeleri birçok acabayıda gündeme getirmektedir.

Hz. Muhammed(sav) bir Resul, aynı zamanda da bir beşer idi. O Allahtan aldığı vahiyle birlikte dağdan (hiradan) indi ve üzerlerine ölü toprağı serpilmiş, kız çocuklarının diri diri toprağa gömüldüğü, hakkın ve hukukun olmadığı güçlünün zayıfı her alan ve anlamda ezdiği köleleştirdiği, zinanın fuhşun münkerin ve bağinin, içkinin kumarın ve sefahatın bir hayat tarzı olarak rağbet gördüğü, zahiri ve batıni birçok putun Allah’a ortak koşulduğu, ribanın ve tefeciliğin insanların ellerinden her şeylerini aldığı bir dönemde insanların sadece âlemlerin Rabbine kul ve köle olmaları gerektiğini vurguladı. Yani içeriğini 23 yıllık vahyin belirlediği o eşsiz cümleyi ifade  (“ LA İLAHE İLLAHLAH”) ederek Mekke şirk ve küfür devletinin otoritesine ibrahimi bir balta savurdu.

Özüyle sözüyle gerek ferdi gerek ailevi, gerek toplumsal gerekse devlet sel anlamda tamamen siyasi olan bu mücadeleyi yok sayarak Hz Muhammedin sadece fiziksel doğumunu kutlamak ve kutsamak İslam’a ve onun Peygamberi Hz. Muhammed’  (sav)yapılacak en büyük yanlış olacaktır.

Özellikle güneydoğu Anadolu’da faaliyet gösteren ve diğerlerine alternatif olacak bir şekilde Hz Resulullah’a gerçek manada duyulan bir sevginin ve bağlılığın resmedildiği kutludoğum mitingini tertip eden cemaatin de bu konuda artık sonrada türetilmiş ve gelenekselleştirilmeye çalışılan bu etkinliği asıl mecrasına yani vahyin inmeye başladığı gün olan Kadir gecesine taşıması her halde bu sevdayı yüreklerinde taşıyan ve bu konuda hassasiyet gösteren herkesi mutlu edecektir.

Zira özelliklede tekrar vurgulamak ve hatırlatmak isterim ki siyasi damarı ( ki bu siyaset vahiy siyasetidir) alınan ve unutturulmaya çalışılan Hz Muhammedin fiziki anlamda doğumunu kutlamak ve sofistik, hoşgörülü, hümanist bir peygamber anlayışını yaygınlaştırmak için bulunmaz bir zemin olan bu gibi etkinliklerin yüzde doksan dokuz Müslüman olduğu söylenen bu halka faydadan ziyade zarar verdiğini çok açık ve net olarak söyleyebiliriz.

Gerek batıda gerekse doğuda dini anlamda faaliyet gösteren kanaat önderlerinin ve âlimlerin Resulullah’ın hem bir merhamet Peygamberi hem de bir mücadele ( kılıç) peygamberi olduğunu hatırlatma zamanları geldi de geçiyor bile.

Günümüzün yezitlerine, firavunlarına, nemrutlarına itaatin, İslam’ı ve Resulullah’ı kullanarak meşrulaştırıldığı bir ortamda en büyük tehlike Tevhid postuna bürünmüş Şirk kurdunun insanların itikatlarını bozup Allah’a ve Resulüne bilmeden ama samimiyetle iftira ettirerek cehenneme yuvarlanmalarına sebebiyet vermeleridir.

Filhakika bu gerçeklerden hareketle söze “en azından“  ya da “hiç yoktan iyidir” başlamak yerine Hz Resulullah’ın o eşsiz Kur’an ahlakını yani Kur’an’ı yaşama azmini gayretini ve mücadelesini gerçek mecralarında anmak anlamak yaşamak ve yaşatmak için bu yıl ki Ramazan ayı bizlere inşallah bir başlangıç olur.

Ve umulur ki Rabbimizden bizlere, Allah’ın ipine hep birlikte sarılan ve o ipe sarılanların ilkleri olan Resulleri örnek alanlardan eylemesini ve son Resul Hz Muhammed’in (sav) insanları karanlıktan aydınlığa çağıran o ilahi mesajını asıl kutlu doğumlara çevirmemizi nasib etmesini temenni ediyoruz.

Ve yazımızı şu ayetlerle noktalıyoruz.

“Elif, Lam, Ra. Bu bir Kitap’tır ki, Rabbininizniyleinsanlarıkaranlıklardannura, O güçlüveövgüyelayıkolanınyolunaçıkarmaniçinsanaindirdik.”İbrahim suresi 1.ayet

“De ki: "Ben sadece sizin gibi bir insanım. İlahınızın bir tek ilah olduğu bana vah yediliyor. O halde şaşıp sendelemeden O’na yönelin ve O’ndan af dileyin. Vay haline ortak koşanların!"Fussilet Suresi 6. ayet

De ki: Ben de ancak sizin gibi bir beşerim. Yalnız bana tanrınızın tek bir tanrı olduğu vahyediliyor. Artık kim, Rabbına kavuşmayı arzu ediyorsa salih bir amel işlesin. Ve Rabbına ibadette hiç kimseyi ortak koşmasın.

Hz Resul şöyle dedi: “Ey kızım Fatıma! Sen benim ev halkımdansın; fakat sakın unutma Allah kimseye ayrıcalık tanımaz. Babam Peygamber diye güvenme, Ahirette herkes hesaba çekilir…”

SELAM VE DUA İLE

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
Diğer Yazıları

Makaleler

Hava Durumu


VAN