Kalkan: Sisteme karşı tavır, akaid konusudur

İzmir'de faaliyet gösteren Özgün-Der'in düzenlediği "Sistem Karşısında Müslümanların Durumu" konulu konferansta konuşan Ahmed Kallkan, sisteme karşı tavrın akaid konusu olduğunu kaydetti.

24-01-2011


İslam ve Hayat

İzmir'de faaliyet gösteren Özgün-Der, yazar Ahmed Kalkan'ın katılımıyla "Sistem Karşısında Müslümanların Durumu" konulu bir konferans düzenledi.

Cumartesi akşamı Murat Reis Camii Konferans Salonu'nda gerçekleştirilen konferansta konuşan Ahmed Kallkan, sisteme karşı tavrın akaid konusu olduğunu ve bu sebeple bu konuyu tevhidin siyasal ve sosyal açılımı ve hayata yansıması olarak, tevhidin gereklerinden biri olarak ele almaya çalışacağını ifade ederek konuşmasına başladı.

Kalkan, sistemin ne olup olmadığını doğru olarak bilmek zorunda olduğumuzu belirterek konuşmasına şöyle devam etti: "Yoksa, sistemle ilgili hukukumuzu belirleyemeyiz. Sisteme (ve onun yöneticilerine) itaat mi edeceğiz, itaatsizlik mi yapacağız, destek olup güçlendirecek miyiz, yoksa karşı çıkıp yıkılmasını isteyecek miyiz? Bunu tespit etmek için sistemin yapısını doğru şekilde teşhis etmek mecburiyetimiz var."

Ahmed Kalkan, konuşmasını çeşitli başlıklar altında şu şekilde sürdürdü:  

"Kur’an’dan yola çıkarak deriz ki: İki türlü sistem vardır: Hak ve bâtıl. İslâm devleti ve tâğutî sistem. İki çeşit yönetici var: Ulu’l-emr ve tâğut. Birine itaat emredilirken (4/Nisâ, 59), diğerine itaat yasaklanır (96/Alâk, 19; 39/Zümer, 17). İlk insanlığın yaratılmasıyla başlayan hak-bâtıl, tevhid-şirk mücâdelesi, kıyâmete kadar sürecek. Bâtıl ehlinin, tâğutî sistemlerin hakka, İslâm’a ve Müslümanlara tavrında bir değişiklik yok. Ama Müslümanlar değişti, müslümanım diyenlerin tavrı değişti, hatta tavırsızlığa dönüştü. Müslümanları olumsuz anlamda değiştiren, yozlaştıran, saptıranların başında “sistem” geliyor. Değiştirmeye çalışmayanı sistem değiştiriyor. 

Sistemin Mâhiyeti

Sistem; düzen, yönetim şekli… Önce içinde yaşadığımız  ülkedeki sistemin adını koyalım: Allah’ın indirdiğiyle değil, ona alternatif olarak kendi meclisinde parmak hesabıyla kanunlaştırdığı  tâğutî hükümlerle hükmeden, resmî kurumların başı, ana tâğut. Özellikleri:

“Ata”ist, laik, materyalist, kapitalist.

Yattığı  yerden Atatürk’ün yönettiği, onun ilkelerinin temel alınıp  nass gibi kabul edildiği üst yapı,

Atatürk’ten sonra (Ergenekon’daki açığa çıkan suçlarından sonra bile hâlâ) askerlerin ve Milli Güvenlik Kurulu’nun,

TÜSİAD’ın, yani para babalarının, kapitalistlerin,

Medyanın,

Derin devletin,

Bürokratların,

ABD, İsrail, Batı ve global güçlerin

Ve tüm bunların çıkarlarına ters düşmemek şartıyla biraz da halkın seçtiklerinin yönettiği

Kitap’sız yönetim tarzıdır. “Kitapsız” derken “el-Kitab”ı kast ediyorum. Yoksa, Anayasa ve Nutuk gibi kutsal kitapları var düzenin.

Meclisinde, mahkemelerinde, okullarında ve tüm kurumlarında Atatürk’ü tek ilah kabul ettirip ona şirk bile koşturmayan bir sistem. Ebûcehil’ler hiç değilse şirk koşuyorlardı. Biraz Allah, biraz put diyorlardı.

Vatandaşlarını  tümüyle Kemalist, yani ataist yapmaya çalışan bir küfür sistemidir bu sistem. Partilere oy verenler de, bu sistemi kimin sürdürüp devam ettireceğini tayin için oy veriyor, sistemi değiştirmek için değil. Yönetici adayları hükümete talip, devlete/sisteme tâlip değil. 

  

Konum ve Sistem Tahlilinin Önemi

Kur’an’ın en önemli konusu; şirkin izâlesi, tevhidin ikamesidir. Peygamberlerin en temel görevi de aynı: Allah’a kulluk ve tâğutu reddetmek (16/Nahl, 36).

Konu; yeniden iman etmekle ilgili. İman kabul ve redir. Önce “lâ ilâhe” demektir, sonra da illâ Allah.  

Kendilerini İslâm’a nispet eden halkın ve cemaatlerin sistem karşısındaki tavırlarını on ayrı kategoride ele alarak durumlarını tahlil edebiliriz:

1- Sistemle Alıp veremediği Bir Şey Olmayan İlgisiz Kalabalıklar

Bunlar “iş, aş, eş” sloganını dillendiren, sadece geçim derdiyle uğraşan veya dünyaya aşırı meyledip dünyevîleşen; dâvâsı olmayan, boşvermişler, top veya pop kafalılar, ganyancı, iddaacı, totocular, sürüleştirilenler ya da sömürücülerdir. İki ay maaşını alamasa ciyak ciyak bağıracak, ama din konusunda herhangi bir endişe ve şikâyeti, istek ve teklifi olmayan, insanat bahçesi haline getirilen ülkenin sıradan vatandaşları…   

2- Sisteme Dua Edip Destek Olan Kitle

Yaşanılan sosyal ve siyasal hayatın “Müslümanlık” olduğunu zanneden ve sistemin de abdestli-namazlılar tarafından yönetildiği için şükreden, geleneksel din anlayışından memnun atalar dininin savunucusu bilinçsiz muhâfazakâr kalabalıklar. 

3- Sistemi Bilinçli Şekilde Savunan Modernistler, Laik ve Kemalistler

Bunlar tâğut yardakçıları, sistemden beslenen ve atına bindiği düzenin kılıcını sallayan Bel’amlar, Karunlar, sistemin gönüllü köleleridir.

4- Daru’l-İslâm’cılar; Çağdaş Mürcie

Tasavvufçular, Diyalogçu ve hoşgörücüler, Diyanetçiler 

5- Sistem için Mücadele Taraftarları

Partilerde, Diyanet gibi resmî kurumlarda görevi savunanlar. Bunlar kaygan zeminde yol alan, kayıp düşmedilerse bile bu risk büyük olan kesimdir.

6- Gördüğü Zulümden Dolayı  Şahsî Kinle Sisteme Yüzeysel Tavır Alanlar

Anadolu’nun birazcık akleden, biraz düşünen ârif halkından bazıları, zulmün kısmen farkında olan, ama tevhidî bilinçten mahrum olan kesim.

7- Irkına Zulmedildiği İçin Sistem Karşıtı  Olanlar

Kürtlerin önemli bir kesimi bu sınıflamaya girer. İslâmî hassasiyeti hiç olmayan veya çok az olan, Kürt dâvâsını İslâm dâvâsının önüne çıkaranlar. Muvahhid dâvâ eri Müslüman Kürtlere selâm olsun! Onlar, ümmetin yetimleri, iki kere zulme uğrayan mazlumları.

8- Dârul’l-harpçi, Tekfirci ve Şiddetten Yana Olanlar

“İslâm terörü”, “Müslüman terörist” damgası vurulmasına bilinçsiz de olsa sebep olan, İslâm’ı -o da doğru anlayıp anlamadıkları meçhul olan- cihad ve kıtalden ibaret sunanlar, Allah rızası için ve ganimet mantığıyla hırsızlık ve hak ihlâlleri yapabilenler… 

9- Elimizde Olmayan ve Gücümüzün Yetmediği Durumları  Sürekli Gündemleştirip Duranlar

Bazılarının plakları burada takılı kalıyor; devamlı gündemleri bunlar oluyor. Yapamayacakları şeyleri ısrarla ve sürekli konu edinerek yapacaklarını ihmal ediyorlar. Askerlik, Okullar, Vergi, Faizle İlgili Dayatılan Bazı Uygulamalar (Bazı Esnafın Pos Makinesi, Bazılarının Kredi Kartı). 

10- Ehven-i Şerciler

Ehven-i Şerci diye tasnif ettiğimiz cemaat ve grupları kendi aralarında mutlaka sınıflandırmak zorundayız.

İçlerinde sisteme tümüyle entegre olan, dün savunduğu tevhidin siyasî ve sosyal açılımlarını, bugün yalanlayan gruplarla; sistemi reddetmeye ve tevhidi savunmaya devam ettiği halde ciddi hata olarak gördüğümüz referanduma evet demek noktasının dışında çizgi değiştirmeyenleri ayırmak zorundayız. Bu son grubun hatasını kabul edip düzeni tekrar tâğut diye tanımlayıp onu reddettiğini ispatlayan çizgiye yeniden yönelmesini bekliyor ve bunun için duâ ediyoruz. Şirk düzeninden berî olduklarını düşünüyor, kendi kendileriyle çelişmekten uzaklaşmalarını arzuluyoruz. Yoksa, bu tavrın demokratikleşmeye doğru, düzenle entegre olmaya doğru bir meyil olduğunu düşünüyor ve onları Allah için uyarıyoruz. 

Diğer gruplara gelince… Onlar resmen değilse bile fiilen bizim mahalleden taşındılar. Nereye mi? Rüzgârın savurduğu yere. Dün, yani geçen seçimde oy verdi diye insanları cemaatinden ihraç edenler, bugün bir numaralı demokrasi ve parti taraftarı olabiliyor. Dün saltanata karşı imamlığı savunanlar, bugün “devletin dini olmaz” diyebiliyor.  

İtidalli Muvahhidler…

İnkâr Etme (İyiliklerini Görmezlikten Gelme), Fikrî ve Zihnî Red, Velî Kabul Etmeme, İtaatsizlik, Destek Olmama, Hayra Doğru Değiştirip Dönüştürme Gayretleri, İnkılâbî Tavır, Cihad ve Kıyam (Tüm bunlar tedricî usûl ve hikmete riâyetle icrâ edilmeli; ifsad değil ıslah amaçlanmalı. Zaten cihad öldürmeyi değil, diriltmeyi, cehenneme atmayı değil, kurtarıp cennetlik etmeyi hedefler. 

Sisteme karşı Müslüman grupları yüzeysel de olsa tanımış olduk.

Bu grupların sisteme karşı tavır(sızlık)larından da anlaşıldığı gibi, “ılıman İslâm” projesi çoktan yürürlüğe girmiş durumda. Dine karşı din anlayışı ve mücadelesi sürüyor. Ortadoğuyu yeniden dizayn etmek isteyen global güçler adım adım planlarını uyguluyor.

Devlet, ülke insanlarını vatandaş/köle/kul (emir kulu) haline getirdi.

Sistem, kendi insanını yetiştirdi. Öyle ki, devlet olmasa (yasaklar ve dayatmalar kalksa) halkın yaşayışında değişen pek bir şey olmayacak.

Tâğutu Red Kapsamı içinde sistemi kökten reddetmek, inkâr etmek gerekiyor. Onun için sistemi yönetenleri, yani Allah’ın indirdiğiyle hükmetmeyenleri reddetmenin imanî bir zorunluluk olduğu hatırlanmalıdır. Firavun’u red gibi, Ebû Cehil’i red gibi, çağdaş tüm tâğutlar da red ve inkâr edilmelidir.

Düzenin kutsalları da reddedilmeli. Sistemin kutsallarını, simgelerini, makamlarını, kurum ve kurallarını red. 

Askerlik ve eğitim dayatmasının, haksız vergilerin bir zulüm ve haraç  olduğu bilinmelidir.

Irkçı, Türkçü anlayışı red: Kürtlere zulmü onaylamama da sistem konusunda görevlerdendir.

Devlet dinini red: Devlet dini, Diyanet, Mürcie anlayışı, Dinin vicdan işi olduğu, ahlak ve dürüstlük olduğu yaklaşımı, Hayatımızın (tümü değil) önemli bir parçası, milletin ögelerinden, düzenin çimentosu olduğu anlayışını da kabul etmiyoruz.

Devletin “Helâl kılması” (serbest etmesi) ve “haram kılması” (yasaklaması)  Tevbe, 31 âyeti ışığında ele alınmalıdır.

Ölçü, teslimiyet, ittiba, iyi-kötü tanımı İslâm’a göre yapılmalıdır.  

Demokrasiyi savrulan Müslümanlar sanki yeni keşfediyor gibi heyecanla karşılıyorlar. Demokrasiyi İslâm’la eşdeğerde tutanlardan, onu putlaştıranlara kadar her çeşidi var. Dün “tekbir” diyenler, bugün  “tedbir” diyor, dün tevhid diyenler, bugün “siz hâlâ orada mısınız? Hâlâ tevhid sloganı mı atıyorsunuz?” diyebiliyor. Kur’an’dan delil getiren tavizsiz mü’minlere karşı sadece mantıkla, demagoji ile, tekfirci diye iftira atarak karşılık veriyorlar.  

Demokrasi Denilen Şey…

Batının laiklik, özgürlük vb. hemen tüm kavramları gibi demokrasi kavramı da kaypaktır. Sınırı, tanımı çok belirgin değildir. İsteyen istediği yere çekebilir. Yöneticiler ve etkin güçler, içini istedikleri gibi doldurabilir. "Halkın kendi kendini yönetmesi" belki tek ortak tanım. Onun da nasıl olacağı ve müslümanlıkla nasıl bağdaşacağı konusunda ortak görüş yoktur.  

Demokrasi sâyesinde insan, ısırıldığı delikten bir değil; on kez ısırılır. Tahterevallidir demokrasi; partilerin biri iner, biri çıkar. Ama bu tahterevallinin üzerine binilip oturulan yerinde gıcırdayan tahta kalas değil; inleyen halk vardır. Hangi doktrin, rejimde hâkimse, onun koyduğu kurallar işlemekte, hâkim gücün çarkının işlemesi için halkın desteğine ihtiyaç duyulduğundan, senaryosu önceden yazılmış oyunda, halka sadece figüran roller verilmektedir. Halkın seçmek mecbûriyetinde olduğu düzenin memurları, isteseler bile hâkim gücün/derin devletin sistemini değiştirme hakkına sahip olmadıklarından, halkı temsilen seçilenlere düşen iş, mevcut sistemin çarkının başında durmaktan öteye gitmez. Bu olayda halka düşen ise, düzenin bazı yerlerine idareciler tâyin ederek onların suçuna ortak olmaktır.  

Demokrasi bir yönetim biçimidir; yönetimleri belirleme biçimi değil! Kendisi bir düzendir; başka düzenlere kapı değil! Davul tutanları  seçme işidir; tokmakları değil! Egemen güçler tarafından kuralları belirlenmiş oyundur; oyun kurallarını belirleme işi değil! Demokrasi, kitabına uydurma rejimidir; Kitab’a uyma değil! Demokrasi ile disiplini esas alan rejimler arasındaki fark, önemsizdir: Totaliter rejimlerde kral veya general; “Ben böyle istiyorum!” der; Demokrasi ise, “sen böyle istiyorsun!” der.    

Güçlünün hâkim olduğu rejimin adıdır demokrasi. Çağdaş bir masaldan ibarettir. Her ne kadar tersi iddia ediliyor olsa bile, seçenlerin ve hatta seçilenlerin değil; seçtirenlerin ve derindekilerin irâdesi önemlidir. Demokrasi, bir Truva atıdır. Halka, oy vermeme hürriyeti bile vermeyen çağdaş dayatma rejimidir. %51 delinin % 49 akıllıya gâlip getirilmesinin adıdır. Müslümanla kâfirin, mücâhidle İslâm düşmanının, âlimle câhilin, aydınla avamın eşit olduğu adâletsiz rejimin adıdır demokrasi. Demokrasi açısından, oy veren insanlar, eşit olmasına eşittir, ama bazıları daha çok eşittir. Elli bir pirenin kırk dokuz file gâlip getirilmesidir demokrasi. Kazanan ve kaybedenin maçtan önce belli olduğu şikeli bir karşılaşmadır. Hakka rağmen halk idaresi olmasının yanında; aslında halka rağmen egemen çevrelerin halkın inancına ters dayatmalar rejimidir. Teorisiyle pratiği birbirine bu denli ters bir anlayış, başka hiçbir ideolojide bu kadar sırıtmaz."

Konferans, soru - cevap bölümü ile sona erdi.

Etiketler : #Kalkan:   #Sisteme   #karşı   #tavır   #   #akaid   #konusudur   
YORUMLAR
  • furkan   05-02-2011 23:47

    hurafeler ve biatlerden arınmış müslüman toplum olalım.. isterse devlet sistemi komünist sistem olsun... ama hurafe ve biatlerden oluşan bir toplum ile şeriat devleti kurmak ve şeriat devleti ile yönetmek yeni hurafelerin oluşmasına sebeb olur... müslümanlar kendi dinlerini ögrensinler müslümanlar kendilerini yönetsinler devletin sistemi önemli degildir bence...

  • ADEMOĞLU   27-01-2011 19:37

    İslami hayatı eski anladığımız gibi sadece kıratları yerine getirmeden ibaret bir hayat olmadığını kıyamların bir duruş olduğunu bu duruşun sadece bir yerde değil onu hayatın her alanı8nda yapılası gerekliliğini inşallah anladık. kurana yönelmenin sadece lafızda,kırata olmadığını resülün hayatına baktığımızda görmeye başlama vaktidir, üzerimizde söz sahibi olarak gördüklerimizin bizleri hangi duruşlara itiğini NET olarak anlma ve onun üzerinde kurani okuyuşa geçip idrak ve akılla anlayıp bunları tanıma tanımlama zamanıdır, eğerki bu okuyuşu beşeri kaynak olan bazı kıtap,risalelerde aramaya başlarsak ileriye değilde geriye gideriz ve uyanış zamanını göremeden kayboluruz. İlahi uyarıya uyan ve istenildiğinde hazırım diyenler olayı arzulayanlardan olalım inşallah.

  • mehmet maksut   25-01-2011 21:10

    rabbim bu programı düzenleyen kardeşlerimden razı olsun. ahmet hocanın sunumu gerçekten güzel tahlil etmiş türkiyedeki müslümanları. hocamın ilerleyen yaşına ve çektiği rahatsızlıklara ragmen gayreti inşallah biz gençlere birşeyler hatırlatır ve yerlerinde oturarak birşeyler yapacagını düşünen kardeşlerimize iyi bir ders oluyor... rabbim yardımcınız olsun ve size güç kuvvet versin

  • Hamza akdeniz   25-01-2011 10:23

    Öncelikle ciddi rahatsızlığına rağmen iki gün buyunca bizlerle birlikte olan, konferansın dışındada kendisinden faydalandığımız Ahmet hocadan önce hakkını helel etmesini diliyorum ALLAH ecirini kat kat versin inşallah. Tevhid ve şirk kavramlarının dillendirilmesinin neredeyse unutulmaya yüz tuttuğu hatta gündeme getirilmesinden çekinildiği bir dönemde ahmet hocanın net ve duru olarak ortaya koyduğu sistem tahlili ve müslümanların durumu birdaha bizlere gösterdiki, Tevhidi bilinci kuşanmadan ve her meseleye Tevhid perspektifinden bakılıp değerlendirilmediği müddetçe net bir sistem tahlili yapmamız mümkün olmayacaktır.Sistemin hayatiyetini daha uzun yıllar devam ettirmek için kendi içinde yapmış olduğu ve yapmaya devam ettiği restorasyon müslümanları asla aldatmamalı. hele son sekiz yıldır iktidarda olan muhafazakar demokrat olarak kendilerini deklere eden partinin sistemi sağlamlaştırmakta yaptıkları sistemli çalışma eskisi gibi kemalist baskıcı askeri vesayetçi diktacı olmasada.daha liberal,demokrat,ve özgürlükçü olarak sistemin kısalmaya yüz tutmuş ömrünü daha uzun yıllar yaşamasına zemin hazırlamıştır.Bir kez daha Ahmet hocanın Tevhid eksenli sistem tahlilini iyi okumak zorunda olduğumuzu düşünüyorum. Kendisine selam ve saygılarımı gönderiyorum. ALLAH tan hayırlı ve acil şifalar diliyorum.

  • necati türkoğlu   24-01-2011 20:49

    Değerli ahmet hocamıza allah'tan acil şifalar diliyerek uzun yıllar hizmetler bekliyoruz allah yar ve yardımcısı olsun

  • Adil H.   24-01-2011 20:05

    Ahmet hocamızdan, Allah razı olsun. Önemli rahatsızlıklarına ve doktarların ısrarla dinlenmesi gerektiğini söylemelerine rağmen, Kur'an'ın karanlıklardan aydınlığa çıkaracak kurtarıcı mesajını daha geniş kitlelere ulaştırmak için çırpınan kardeşimize Rabbimiz ecrini kat kat versin inşallah. Ama biraz da dinlenmeye ve sağlığı konusunda tedbirler almaya vakit ayırmasını kendsinden rica ediyoruz. Hem kendisi için hem de bu güzel hizmetlerin sürekliliği için de bu gerekli çünkü. Her konuşması ve yazısında ve tüm amellerinde sadece Allah'ı razı etmeyi hedef alan ve bu sebeple tavzsiz ve ilkeli davrananan ve hakikatin çokluğu safsatalarının, liberal demokrat ve sosyalist demokrat anlayışlarla İslamı sentez etmeye yönelik hurafeciliğin yaygınlaştığı, sekülerleşmenin/ dünyevileşmenin azgınlaştığı bir süreçte, Kur'ani hakikati apaçık ve vahyi ölçüler içinde gündem yapan, Kur'an ahlakını kuşanmış, Allah yoluna adanmış Müslümanların sayısının artması için dua edelim ve çaba gösterelim inşallah... Eğer bizler üzerimize düşeni yaparak, Rabbimizin vadettiği mübarek yardımına müstahak olursak, o ilahi yardım gelecek ve Allah'ın izniyle izzet, şeref ve galibiyet muvahhidlerin olacak ve ümmet bu zillet ve zulümden kurtulacaktır inşallah... İzmir Özgünder'deki kardeşlerimizi de bu hayırlı çabaları sebebiyle kutluyorum. Allah kendilerinden razı olsun ve tevhidi mücadele sürecindeki bu çabalarını bereketkli kılsın inşallah...

  • hüseyin alan   24-01-2011 14:28

    HAK EHLİNE SELAM OLA Öğretmenleri ve örnekleri peygamberler olanlar bilirler, hakkı anlatmak ve tanıtmak için öncelikle batılın tanıtılıp resmedilmesi ve ona karşı uyarı sorumluluğunun başlatılması gerekir. Bu yüzdendir ki göreve başladıklarında başta onlara sövülecek, hakkı anlatırken batıla da karşı çıkmaya devam etiklerinde yani onlar sadece Allah’a ittika edip kendi yollarında sabrettiklerinde, bu defa onlar dövülecek, yurtlarından sürülecek ve hatta öldürüleceklerdir… Kulakların artık sıkça duymaya alıştığı, neredeyse hak imiş gibi de anlaşılmaya, kanıksanmaya ve uygulanmaya başlanan seküler, liberal ve demokrat hakikatlerin, yaşam tarzlarının, vahyi ilmi hakikatlerin yerine ikame gayretlerine karşılık, batılı apaçık eden dolayısı ile hakkı yeniden hatırlatan konuşmanız için teşekkür ediyorum. Hakkın açıklanması ve uygulanması, batıl inanç ve değerlerin ortaya açıkça konarak reddedilmesi ile mümkündür, sizin de sıkça vurguladığınız gibi. Batılın örtüldüğü hatta onunla ortaklık edildiği yerlerde, hak açığa çıkmaz, riyakârlık baş gösterir. Hakkı anlattığını ve uyguladığını söyleyenler de, batılı hak diye tanıtmaya ve yaymaya başlarlar ki, genel olarak günümüzde olan biten de bu. Konuşmanız sırasında tasnif ettiğiniz, batılla ortaklık edip batıla dalanlarla birlikte dalanlar için sorulan soruya, “onlara saygı duymuyorum çünkü onlar hakkı örtüyorlar, batıla meşruiyet sağlıyorlar…” tarzı güzel ve yerinde cevabınız, umarım tefekkür etmeye, bazı şeyleri yeniden düşünmeye sebep olur. Hani “çoğulculuk” moda ya, hakikat anlayışı parçalı, her grup veya şahıs hakikatın bir parçasını temsil ediyor dolayısı ile o da “saygıya” layık ya! Batıla saygı, Allah’ın hatırını gözetmeyip de kullarının hatırını gözetenler için geçerli olsa gerek. Şu gruptu, bu cemaatti, şu dernek bu vakıftı, şu parti bu sistemdi, şu ilişkiler bu maslahatlardı diye diye, aman şunları, aman bunları küstürmeyelim, tebliğ sorumluluğunu ihmal etmeyelim, kavl-i leyyiin’den uzak durmayalım derken, aslında hakkı batılla örtenlere, elbette saygı duyulmamalıdır. Bu da hak ehli olmanın bir gereği, öyle değil midir? Yine bahsettiğiniz gibi, bu durum cihadı sadece kıtalden ibaret saymak, anarşistlik, tekfircilik, dar-ı harpçilik yapmak yahut mazoşist kişilikle bağlantılı illa çıkıntılık yapmak değildir. Tam tersine, batılı apaçık ortaya koyarak hakkı anlatmak ve gereği üzere toplumsal faaliyetlerde bulunmaktır. Aksi halde yapılıp edilenlerin, hakkı batılla karıştırmaktan öte ne anlamı kalacaktır ki? Sadece konuşmakla, tevhid diye diye başka hiçbir şey yapmamakla itham edildiğiniz bir soruya karşılık, “Kuran’ın tamamı tevhidi anlatmak, ona uygun yaşam biçimi oluşturmak içindir, onda, tevhidden başka bir şey yoktur” diyerek, asıl “bir şeyler yaptığını sanıp tevhidden bağımsız kavramları ve faaliyetleri öne çıkaranlar ve bu nedenle tevhidi dillendirenleri ayetlerle, sünnetten örneklerle cevaplamak yerine, tekfircilik, dar-ı harpçilikle suçlayıp kendilerini rahatlatanlar düşünmeli, batılı niye açık etmediklerini…” tarzı cevabınız, hepimiz için bazı şeyleri yeniden düşünmeye yol açar, inşallah. Yüreğinize sağlık, sistemi ve temsil edenleri tahlil edip açıkça ortaya koyduğunuz, onlarla ortaklık edenlerin akıbetlerinin de hayır olmayacağını hatırlattığınız konuşmanız, ümid ederim hayırlara vesile olur.

  • murat özel   24-01-2011 11:24

    Tağutu telin ve tekfir etmek günümüz toplumunda acayip karşılanır oldu .olsun biz biliyoruzki rabbimiz ALLAH teşri hakkının tek sahibidir onun yasaklama ve serbesttiyelerine boyun eğmişiz hakkı haykırmaya tevhidi söyleme devam edeceğiz.ucubeyi beton yığınında sadece söyleme cesareti gösteren acayip muhafazakar demokrat liderleride red edeceğiz . metotları herne olursa olsun rabbani metodu göz ardı edenlere karşı hakkı söylemeye devam edeceğiz inşaallah

İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN