“Kur’an Dışı Din Anlayışının Temelleri” seminerinden notlar

TOKAD'ın düzenlediği “Kur’an Dışı Din Anlayışının Temelleri” seminerinde sahih İslam anlayışından uyzaklaşma süreci ele alındı.

10-11-2008


Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği (TOKAD) haftalık eğitim seminerlerinde bu hafta Bartın Bilgi-Der’den Şuayp Mekeç “Kur’an Dışı Din Anlayışının Temelleri” konusunu işledi.

 

Şuayp Mekeç konuyu şu beş ana başlık çerçevesinde ele alarak şu değerlendirmelerde bulundu:

 

1. Siyasi sapmalar: Müslümanların işlerinin şura ile işlediği dönemden sonra cahili taleplerin görülmeye başladığı iktidar mücadelesi öne çıktı. Hz. Osman’ın öldürülmesine kadar varan süreç sonunda Emevi iktidarına giden yolda baskı ve yozlaşma zamanla egemen oldu, özgür düşünce kayboldu. Fetihler aracılığıyla muhalif düşünceler bastırıldı. Siyasi süreç ister istemez farklı mezhebi ayrışmaları ortaya çıkardı. Siyasi farklılıklar dini temele dayandırılınca da İslam anlayışlarında büyük ve köklü değişimler oluştu.

 

2. Akidevî, kelami, usûlî sapmalar: Kelami ve fıkhî tartışmalar yaşanan sürecin de etkisiyle derinleşti. Siyasi belirsizlikler, tercüme hareketleri bu alandaki sapmaları derinleştirirken Mutezile gibi Kur’an anlayışını merkeze alan ekoller bu sapmalara karşı direnen, hakikati dilelndiren bir tutum yakalamaya çalışmışlar ama zamanla egemen güçler tarafından tasfiye edilmişlerdir. Bu bağlamda Ebu Hanife’nin ıslahçı ve Kur’an’ı merkeze alan tutumu önemlidir. Günümüzle irtibatlandırarak ifade edilecek olursa bizim durduğumuz nokta bu sürecin devamı mahiyetindedir. Günümüzde de Kur’an’la bağını zayıflatan toplumlar “sömürüye müsait olma” hâlinden kendilerini kurtaramamaktadırlar. İslam’ı asıl kaynaklardan öğrenme süreci Müslümanlar aleyhindeki planları boşa çıkaracaktır. Kaynakları sahih olan süreçlerin siyasi sosyal durumları daha olumlu olacaktır.

 

3. Tasavvufi-bâtınî sapma: Fetihler ve ihtida hareketleri, kültürel etkileşimler aracılığıyla eski Yunan ya da Hint felsefeleriyle tanışıklık kuran aydınlar yeni sentezler ürettiler. Yeni Eflatuncu anlayışlar İslam düşüncesini etkilemeye başladı. Bu felsefi akımların problemleri zamanla İslami kavramlar üzerinden tartılır oldu. Mesela İbn-i Sina mükevvenâtın yoktan yaratılmadığını, ilk cevherden taştığını iddia etmiştir. Allah’ı “ilk akıl, ilk güç olarak” tanımlamıştır. Farabi, İbn-i Rüşd gibi filozoflar da “İslam felsefecileri” diye anılmaktadırlar ama benzer problemli anlayışlarla maluldürler. Beyt’ül-Hikme faaliyetleri bu gidişi hızlandırmıştır. Nûr-u Muhammedî gibi anlayışlar da bu çerçevede oluşmuştur. Tasavvuf bu düşüncelere dayanan bir sistemdir. Eflatuncu düşüncenin yansımasıdır. Tasavvuf düşüncesiyle tefsirler yazılmıştır. Hamdi Döndüren’in meal çalışmasında birçok şeyin onların hürmetine olduğu “kırk abdal meseli” aktarılmaktadır, Kurtubî tefsirindn aktarımla ilginç bir örnektir. Yine Said Nursi’nin yedi sekiz yaşlarında iken “ya gavs-ı geylâni” diyerek kaybolan eşyalarının bulunması için istimdatta bulunduğunu ve taleplerinin her seferinde de gerçekleştiğini anlatması farklı ve ibretamiz bir örnektir. Ölçü Kur’an olmazsa her tür sapma kaçınılmazdır.

 

4. Ehl-i Kitabın, etnik inançların etkisi: Dinlerini tarih içinde bozanları biz etkileyecekken onlar İslam düşüncesini olumsuz etkilediler. Yahudi ve Hıristiyanlardan Müslümanlaşma oldukça kültürel ve dini aktarım da yaşanırken bazı Müslümanlar onların anlayışlarına nazire yaparcasına birçok şey uydurup din anlayışlarına kattılar. Hz. İsa gibi Hz. Muhammed’i de tanrısallaştırmak isteyen bir süreç yaşandı. Mevlitlerde geçen “mefhar-i mevcudât, seyd-i kâinat” gibi peygamberi yücelten örnekler bu bağlamda ilgi çekicidir. Hıristiyan teolojisindeki kâinatın İsa hürmetine yaratıldığı iddiası aynen İslam’a taşınmak istenmiştir. Peygamber’in şefaatçi olması, kalbin yarılması ve rahip Bahira rivayetleri, ruhbanlığın benzer şekillerinin Müslümanlar arasında yaygınlık kazanması bu meseleyi izah sadedinde verilebilecek örneklerdendir. “İbrahimi dinlerin diyalogu” gibi iddia ve projeler de bu nedenle sahih bir zeminden yoksun tamamen tarih içinde üretilen anlayışları esas alan ayrı bir sapma alanıdır. Ayrıca bu başlık altında antik inançlar da önemlidir. Şamanlıktan, antik Yunandan geçen anlayışlar da farklı sapmalara sebebiyet vermişlerdir.

 

5. Modernist sapmalar: Batının kilise ile olan kavgasından ortaya çıkan seküler düşünce zamanla bütün dünyaya egemen olmuştur. Tüm yozlaşmış durumuna rağmen hilafetin karizmatik gücü devam etmekteyken kaldırılma tartışmaları sırasında M. Kemal’in TBMM’de rivayetlerden yola çıkarak zaten hilafetin dinen olmadığını delillendirmesini Hamid İnayet’in tespitiyle ele alındığında durumun vahameti daha iyi anlaşılabilir. Daha sonraki modern ulusçu süreç İslam’ı hayatın bütün alanlarından zorla dışlamaya çalışmıştır. Bütün İslam dünyasında bu süreç Müslümanlara dayatılmış ve İslami kimlik mümkün olduğunca geriletilmek istenmiştir. Bu dönemde sentezci yaklaşımlar yeni bir sapma alanı olarak kendini göstermiştir. Ulusçu ya da sosyalist tezlerle İslam düşüncesini sentezlemek isteyen akımlar ortaya çıkabilmiştir.

 

Sapmaların yerine sahih bir anlayış ve sosyal örnekliğin toplumda yaygınlaşabilmesi için Kur’an yoğun işbirliği ve istişari çabalara ihtiyaç vardır.     

Etiketler : #Kur’an   #Dışı   #Din   #Anlayışının   #Temelleri   #seminerinden   #notlar   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN