Pamak´tan çağrı: “Yeni 28 şubat”a ve yaygın sekülerleşmeye, büyük yozlaşmaya karşı ittifak oluşturmalıyız

Asker öncülüğündeki oligarşik Kemalist vesayetin darbe süreçleri ve baskıya, zora dayalı sekülerleştirme dönemleri, tevhidî uyanışın son derece diri ve zinde, İslami duyarlıkların yüksek ve laik Kemalist sisteme karşı direnişin güçlü olduğu dönemlerdi.Bu baskıcı sekülerleştirme sürecinden sonraki 16 yılda ise, kimi yasaklarda geri adım atılarak görece özgür bir ortam oluşturulmak suretiyle gönüllü sekülerleşme süreci başlatıldı. Bu süreç devam etmekte olup tevhidi uyanış süreci bu dönemde büyük yara almış, çok ciddi bir kan kaybı yaşamış bulunmaktadır. Kur’an halkaları, daha baskıcı dönemlerdeki yaygınlığını, diriliğini ve ruhunu kaybetmiş, birçokları dağılıp yok olmuştur. Hâlâ devam edenler ise ruhsuz rutinler haline dönüşmüştür. Tevhidî davet çalışmaları çok azalmış, bu çabayı göstermeye devam edenlere ise, “siz hâlâ orada mısınız?” küçümsemesi ile bakılır olmuştur.

28-12-2018


Asker öncülüğündeki oligarşik Kemalist vesayetin darbe süreçleri ve baskıya, zora dayalı sekülerleştirme dönemleri, tevhidî uyanışın son derece diri ve zinde, İslami duyarlıkların yüksek ve laik Kemalist sisteme karşı direnişin güçlü olduğu dönemlerdi.Bu baskıcı sekülerleştirme sürecinden sonraki 16 yılda ise, kimi yasaklarda geri adım atılarak görece özgür bir ortam oluşturulmak suretiyle gönüllü sekülerleşme süreci başlatıldı. Bu süreç devam etmekte olup tevhidi uyanış süreci bu dönemde büyük yara almış, çok ciddi bir kan kaybı yaşamış bulunmaktadır. Kur’an halkaları, daha baskıcı dönemlerdeki yaygınlığını, diriliğini ve ruhunu kaybetmiş, birçokları dağılıp yok olmuştur. Hâlâ devam edenler ise ruhsuz rutinler haline dönüşmüştür. Tevhidî davet çalışmaları çok azalmış, bu çabayı göstermeye devam edenlere ise, “siz hâlâ orada mısınız?” küçümsemesi ile bakılır olmuştur.

Tevhidî uyanış süreci gruplarının büyük kısmı, maalesef laik Kemalist sistem içi siyasete “aktif destekçi” konumuna savrulmuştur. Bu yüzden, insanlara yol gösterip vahiyle buluşturacak bağımsız İslami kimlikli kuşatıcı bir yapı oluşturulamamıştır. Bu sebeple de, kuşatıcı ve güçlü bir yapıyla ve daha güçlü projelerle İslami kimliği ve daveti ülke çapında temsil edip gündemleştirecek bir örneklik ortaya konamamıştır. Böylece, laik seküler parti ve iktidarlardan bağımsız bir tevhidî söylemi, ilkeli bir duruşu yeni nesillere sunmakta büyük bir zaaf oluşmuştur. Sonuçta da, müslüman olduğunu söyleyenlerin çok büyük kısmı dünyevileşmiş, genç nesillerdeki bireyselleşme ve sekülerleşme son 30 yılın en yüksek seviyesine çıkarak tam bir yozlaşma ve çürüme sürecine girilmiştir.

Ayrıca son 16 yıl, Müslümanlara “sağdan yaklaşanlarca” laiklik propagandasının en fazla yapıldığı dönem olmuştur.Üstelik bu dönem, tevhidî uyanış öncülerinin çoğunluğunca da desteklenen iktidar tarafından, sürekli laiklik ve demokrasinin İslam ile bağdaştığı iddia ve iftirasıyla toplumun İslam algısının tahrif edildiği bir süreç olmuştur. Bu sebeple, 2017 yılında yapılan bir araştırmaya göre, "dindarım ve beş vakit namaz kılıyorum" diyenlerin arasında "laiklikle bir sorunum yok" diyerek laikliğe olumlu bakanların oranı % 67'ye ulaşmış bulunmaktadır.

Muhafazakâr ve geleneksel "Müslüman" kesimlerde yaşanan gönüllü sekülerleşme (Dünyevileşme; Allah'ın ve dininin karıştırılmadığı, hevaya göre yaşanan hayat alanları oluşturma), kapitalistleşme, özellikle son 10 yılda zirveye ulaşmış bulunuyor.Ölçüsüz kazanma ve azgın bir tüketimi esas alan, lüks ve israf eksenli kapitalist kültürün "Müslüman"ları giderek daha fazla kuşattığına şahid oluyoruz. Hatta 15 Temmuzdan sonra, tepedekilerin öncülüğünde ve örnekliğinde kemalistleşmenin de, destekçileri olan tabanda çok yaygın bir eğilim hâline geldiği görülmektedir. Öyle ki, 15 Temmuz sonrası dönem, "neo-kemalist dönem" denmeyi hak edecek bir görünüm arz etmektedir. Başörtülü demokrasiyi içselleştirip sekülerleşenler, sonuçta başörtülü kemalizme ulaşmış bulunmaktadırlar.

Özellikle son on yılda, önce siyasal alanda yaşanan demokratikleşme/heva ve hevese tabi olma, daha sonra bireysel ve toplumsal tüm hayat alanlarını da kuşatmaya başlamıştır. Siyasal alanda demokratikleşmeye alışan “Müslüman zihin”, başka hayat alanlarında da seküler bir dönüşümü kabulde zorlanmamıştır. Zihinlere yerleşen seküler demokrasi kavramı, doğal olan dönüştürme tesiri sonucunda, bireyin, ailenin ve toplumun özünde sağladığı alışkanlık ve dönüşümle sair alanlarda da kolayca değişip demokratikleşmeye sebep olmuştur. Böylece, müslümanım diyenler önce siyasal alanda demokratikleşmişler ve giderek yaygınlaşan biçimde heva ve hevese tâbi seküler bir hayata yönelmişlerdir.

Birçok hoca, şeyh, akademisyen, "İslamcı" denilen aydınlar, yazarlar, “Kur'an'cı ve Hadisçi” denilenler, tarikat ve cemaat önderleri; medyada üslupsuz ve seviyesiz tartışmalar içine girmektedirler...

Mehmet Pamak'ın makalesinin devamını okumak için tıklayın.

Etiketler : #Pamak´tan   #çağrı:   #Yeni   #28   #şubata   #ve   #yaygın   #sekülerleşmeye   #   #büyük   #yozlaşmaya   #karşı   #ittifak   #oluşturmalıyız   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN