Tevhid ve Hüküm

Müşrikler Hüküm’den pay isterlerken, hükmetme yetkisi istiyorlardı. İsteklerine göre hükmün hiç değilse bir kısmı kendilerine ait olmalıydı. Hükümden, yeni bir şey hakkında, onun doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin, hak-batıl, yasak-serbest olduğu konusunda karar verme dolayısıyla bir şeyi yasaklama veya serbest kılma yetkisinden pay istiyorlardı.

01-01-2015


Komuta ve hakimiyet gücünün söz konusu olduğu Emr, Hüküm’e oranla farklı anlamlara sahiptir. Fark, sebep-sonuç ilişkisine benzetilebilir. Buna göre Emr sebep, Hüküm ise Emr’in gereği, sonucudur. Yani Hüküm’de bulunabilmek için onun dayanağı olan Emr’etme gücünün bulunması gerekir. Ancak ikisi arasındaki ince anlam farklılıklarına girmeden ve Kur’an’da da sıkça kullanılan Hüküm kavramı çerçevesinde konuya değinecek olursak; ‘’Ha-Ke-Me fiilinin masdarı olan Hüküm (hükm) karar verme, güç, tahakküm gibi anlamları ve bunlara bağlı  olarak yönetme, idare etme anlamlarını kapsar. Hükm, bugün Türkçede kullanılan Hakimiyet/Egemenlik kavramlarının eş anlamlısı olup, üzerinde hiçbir şekilde daha güçlünün, yetkilinin bulunmadığı irade ve yetki sahibini ifade eder. Buna göre Hüküm sahibi, hükmün gerektirdiği itaatle kendisi zorunlu olmayan ve kendisi dışındakilerin itaatını isteyendir. Kendisi itaatle sorumlu değildir, çünkü belirttiğimiz gibi kendisinin üstünde daha büyük irade sahibi, dolayısıyla Hüküm sahibi yoktur.

 

Müşrikler Hüküm’den pay isterlerken, hükmetme yetkisi istiyorlardı. İsteklerine göre hükmün hiç değilse bir kısmı kendilerine ait olmalıydı. Hükümden, yeni bir şey hakkında, onun doğru-yanlış, iyi-kötü, güzel-çirkin, hak-batıl, yasak-serbest olduğu konusunda karar verme dolayısıyla bir şeyi yasaklama veya serbest kılma yetkisinden pay istiyorlardı. Bu isteğin dayandığı yetkinin, bireysel konuları olduğu kadar, toplumsal konuları da kapsadığı açıktır. Onların bu isteğine verilen cevap ise gayet açıktır; ‘’Hüküm yalnız Allah’ındır’’ (12/40) ‘’O kendi hükmüne kimseyi ortak etmez.’’(18/26) Ancak buna rağmen hüküm konusunda kendisini yetkili görenler çıkar ve hükmetmeye kalkışırlarsa, onlar Allah’ın indirdiğiyle (hükmüyle) hükmetmedikleri için kafirdirler, zalimdirler, fasıklardır (5/44,45,47). Allah’ın, konu ile ilgili olarak Resulullah (sa)’e verdiği talimat ise bu çerçevede ayrı bir önem kazanmaktadır; ‘’Aralarında Allah’ın indirdiği ile hükmet, onların keyiflerine uyma ve onların Allah’ın indirdiği şeylerin bir kısmından seni şaşırtmalarından sakın! Eğer dönerlerse bilki, Allah, bazı günahları yüzünden onları felakete uğratmak istiyordur. Zaten insanlardan çoğu, yoldan çıkmışlardır. Yoksa cahiliye hükmünümü arıyorlar? İyice bilen bir toplum için Allah’tan daha güzel hüküm veren kim olabilir?’’(5/49,50)

 

Ayetlerle, insanın hükmeden değil Allah’ın hükümlerinin uygulayıcısı olduğu (olması gerektiği) ortaya konmaktadır. Kısacası hüküm Allah’ındır ve insanlar O’nun hükümlerine uymak zorundadırlar. (4/105) İnsanlar için başka bir hak veya yetki söz konusu değildir. Hüküm Allah’a ait olup, insanların böyle bir yetkiye sahip olmamalarının nedeni de yine ayetlerde ayrıntılı şekilde açıklanır; Allah yaratandır, yoktan var edendir, alemlerin Rabbi’bidir yerdekilerin ve gökdekilerin mutlak sahibidir. Onun her şeye gücü yeter, mutlak galiptir, hiçbir şeye muhtaç değildir, her işi yönetip kontrol eder, her şeyi dilediği gibi tasarruf eder, her şeyi bilir, bilgisi mutlaktır (5/28;31/30;7/54;8/41;9/116;13/2,16;20/7,98;27/6;28/69;32/5,6;61/…) O’ başkasının hükmüne muhtaç ve uymak zorunda olmayacak kadar yüce ve her türlü eksiklikten münezzehtir (19/65;25/2;42/11;55/78…). O halde tüm bu sıfatların en layıkıyla sahibi olan birisi, Hükm’de de tektir ve ona sahip olan sadece Allah’tır. Kur’an’da Emr/Hüküm konusuna açıklık getirildikten sonra insanın bunlar karşısındaki konumuda belirtilerek insanın yaratılış gayesi de açıklanmış olur; ‘’Ben cinleri ve insanları ancak bana kulluk etsinler diye yarattım’’. (51/56) Kulluğun ise rastgele şeylere rastgele şekilde olmayacağı, belirli esaslara göre olması gerektiği açıklanır. Bütün bunlara bağlı olarakda konu özetlenir; ‘’İnsan başı boş bırakılacağını mı sanıyor’’? (75/36) İmam Şafii (204/819) ayette geçen başı boş (süda) ifadesinin emir ve yasak anlamına geldiğini dolayısıyla ayetin anlamının ‘’ Emir ve nehy olunmayacağını mı zanneder’’ olduğunu belirtir.

Celaleddin Vatandaş/Tevhid ve Değişim

islamvehayat

Etiketler : #Tevhid   #ve   #Hüküm   
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !
İlginizi çekebilecek diğer haberler

Makaleler

Hava Durumu


VAN