03-02-2008 16:05

`Bilim papazları`na topyekun tepki

`Başörtülüler üniversiteye girerse, derslere girmeyiz` açıklaması ile gerçek niyetini ortaya koyan ÜAK`a tepkiler çığ gibi artıyor. Öğretim üyeleri, STK`lar ve siyasiler rektörlere sert tepki gösterdi

`Bilim papazları`na topyekun tepki

Müsamere gibi bir toplantı düzenleyerek toplumu geren, dayatmacı-yasakçı yüzünü sergileyen ve "Başörtülüler üniversiteye girerse, derslere girmeyiz" açıklaması ile gerçek niyetini ortaya koyan ÜAK'a tepkiler çığ gibi artıyor.  Öğretim üyeleri, STK'lar ve siyasiler rektörlere sert tepki gösterdi

ÜAK’ın toplantısına tepki çığ gibi

100 kadar ÜAK üyesinin ODTÜ’de sergilediği aymazlığı ‘çocukça bir müsamere’ olarak değerlendiren STK’lar, “Edepsizliğin alemi yok. Bu çağdışı yasak kalkmalı.” mesajı verdiler. Haddini ve yetkisini aşan ÜAK’a siyasi çevreler ve eğitimciler de büyük tepki gösterdi.
Üniversiteler Arası Kurul’un (ÜAK) yasakçı çıkışına isyan bayrağı açarak özgürlükten yana tavır koyan öğretim üyelerinin sayısı artmaya devam ederken, çok sayıda öğretim üyesinin, bağlı bulundukları rektör ve dekanların baskılarına boyun eğerek, zorbalıklara maruz kalacakları korkusundan “özgürlük manifestosu”nun altına imza atamadıkları belirtiliyor. “http://universitedeozgurluk.blogspot.com” adlı internet sitesinden öğretim üyelerince yayınlanan “özgürlük manifestosu”na katılım 2 bini bulurken, cesur öğretim üyelerinden meslektaşlarına “Özgürlük verilmez, alınır. Özgürlüğünüzün verilmesini beklemeyin, özgürlüğünüzü almaya çalışın” çağrısı geldi.

10 BİNE ÇIKMASI İŞTEN BİLE DEĞİL

ODTÜ Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi Prof. Dr. İhsan Dağı, imzaya açtığı manifestoya destekleri bildiren öğretim üyelerinin sayısının her dakika arttığını ifade ederek “Bu an için bu sayı 2 bin civarında. Üniversitelerdeki yönetim baskısını çok iyi bildiğim için bu sayıyı bile çok önemsiyorum. Ama bu sayının 10 bine ulaşması işten bile değil. Yeter ki öğretim üyeleri yıllardır süren sessizliğini bozabilsinler. Öğretim üyeleri düşüncelerini özgürce ifade edemeyecekse kim ifade edecek?” diye sordu.

ÖZGÜRLÜK VERİLMEZ, ALINIR

Prof. Dr. Turan Güven de şöyle konuştu: “Özgürlük olmadan üniversite olmaz. Önemli olan ses çıkarmak değildir. Boş tenekeden de çok ses çıkar. Üniversite değerlerine uygun hareket eden öğretim üyeleri ile üniversite değerlerinden habersiz, sadece kendi varlıklarını sürdürmeye çalışan, başkalarına hayat hakkı tanımayanlar var. Haklılık kimde, ona bakmak lazım. Sesi az çıkan akademisyenler de kendi özgürlüklerinin başkaları tarafından kendisine verilmesini istiyor, özgürlük istiyor ama almayı değil, verilmesini bekliyor. Özgürlük verilmez ki, alınır. Bu bir korkaklıktır. Korkaktan da bilim adamı olmaz. Türkiye’de tüm akademisyenlerin görüşlerini rahatça açıkladığına asla inanmıyorum. Akademisyenlerin fikirlerini özgürce açıklayamadıkları bir ortam var üniversitelerde. Bizi de rahatsız eden bu. Hem öğrenci hem akademisyenler için özgürlük istiyoruz.”

MİMLENME KORKUSU VAR

Yrd. Doç. Dr. Veysi Erken, “Akademisyenler ne üniversitelerde ne de dışarıda görüşlerini açıklayamıyor. Akademisyenlerin düşüncelerini ifade edemeyişlerindeki en temel kaygı mimlenme korkusu. Yardımcı doçentse doçentliği engellenir, tezi kabul edilmez, jüridekiler sıkıntı çıkarır, üniversiteden atılır, atılırsa aç kalır gibi onlarca korku var” dedi.
ÜAK’IN BİLDİRİSİ LAİKLİĞE AYKIRI

Prof. Dr. Mümtaz’er Türköne, “Laik bir devlet sadece dini inançlar karşısında değil, felsefi inançlar karşısında da tarafsız olmak zorundadır. Anayasamız da bunu öngörüyor. Üniversiteler Arası Kurul, laikliğe aykırı bir bildiri yayımlamıştır. Bu bildiri laikliği savunmuyor; tam tersi laikliği ortadan kaldıran, laikliğe zarar veren bir bildiridir. Devlet dini inançlar karşısında da, felsefi inançlar karşısında da tarafsız olmak zorundadır” diye konuştu.

'ÖZGÜRLÜK OLMADAN BİLİM OLMAZ'

Prof. Dr. Mansur Harmandar (Muğla Üniversitesi Öğretim Üyesi): “Sayın YÖK Başkanımızın ÜAK’ı 2547 sayılı kanunda belirtilen hukuk çizgisine davet etmesine rağmen, kurul buna uymamıştır. 2547 sayılı kanunda belirtildiği gibi ÜAK, üniversitelerarası akademik bir organdır. Akademik konuları görüşebilir ve akademik konuları belirler. Bunun dışında yönetim ve idari bir tasarrufu yoktur. ÜAK kendisine verilen yetkileri aşmıştır. Üniversitelerin bu politize edilmiş ortamdan kurtarılması gerekiyor. Üniversitelerde özgürlük olursa bilim ancak o zaman gelişebilir.”

SOKAK HAREKETİ GİBİ ÇOCUKSU DAVRANDILAR

Prof. Dr. Tahir Hatipoğlu (Tüm Öğretim Üyeleri Derneği eski Başkanı ve Gazi Üniversitesi Öğretim Üyesi): “Bu gelişmeleri yanlış buluyorum. Özellikle ÜAK’ın bu toplanış biçimini, orada yapılan hareketleri, atılan sloganları son derece yanlış buluyorum. ÜAK üniversitelerimizin en yüksek akademik organıdır. YÖK’ten bile önemlidir. Ancak bu kurul ağırbaşlı olması gerekirken, tam tersine sokak hareketleri şeklinde toplanıyor ve o şekilde konuşmalar yapılıyor. YÖK Başkanı’nın da dediği gibi üniversitelerin saygınlığı azalıyor. Profesörlük akademik bir kimliktir. Akademik bir kimliği taşıyan kişilerin, mümkün olduğu kadar ağırbaşlı ve kararlarıyla konuşmaları yapılıyor. Ama burada yapılan ise, kamuoyunda gerginlik yaratıcı, huzur ve barışı bozucu ve çocuksu hareketler. Alkışlamalar, bağırmalar, nara atmalar... Bunlar üniversite yaşamına yakışmayan davranışlardır. Bunları şiddetle kınıyorum. Yeter artık! Toplumun ve üniversitelerin huzura ihtiyacı var.”  (Vakit)
 

YORUMLAR
  • mehmed akgül   09-02-2008 18:34

    Bugün 9 şubat 2008. zalimlerin vede yaygaracıların hürriyet ve bu ülkenin gerçek düşmanları olduğuna inandığım sokak sürtüklerinin bütün fevaranlarına rağmen ELHAMDULİLLAH, baş örtüsü ile ilgili kanun ezici bir çoğunlukla kabul edildi ve bize hayırlı olsun demek düşer ve şunu ilave etmek isterim zalimler vede inkarcılar için yaşasın cehennem