15-11-2008 17:09

`Çözümün parçası değilsen sorunun parçasısın`

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 166. basın açıklamasını gerçekleştirdi. `Çözümün parçası değilsen sorunun parçasısın` vurgusunun yapıldığı açıklamada AKP hükümeti ve zulüm karşısında sessiz kalan kitleler eleştirildi.

`Çözümün parçası değilsen sorunun parçasısın`

Sakarya Adalet Girişimi Başörtüsü Platformu 166. basın açıklamasını gerçekleştirdi. "Çözümüm bir parçası ddeğilsen sorunun bir parçasısın" vurgusunun yapıldığı açıklamada başörtüsü üzerinden islami kimliğe yönelik saldırıların devam ettiği son haftanın panoraması çizildi, AKP hükümeti ve zulüm karşısında sessiz kalan kitleler eleştirildi. "Sen değilsen kim şimdi değilse ne zaman", "Yasak sürüyor, uyuyor musunuz" dövizlerinin taşındığı eylemde, "Tevhid, adalet, özgürlük" "uyan, diren, özgürleş" sloganları atıldı. Açıklamayı SAGBP adına Sakarya Dayanışma Derneği'nden Kadrican Mendi okudu.

Açıklamada şöyle denildi:

Seksen yıldır ama  özellikle 28 Şubat sürecinden bu yana hakarete uğrayan, haddi bildirilen, fiziki ve psikolojik tacize uğrayan başörtülü hanımlar ve aileleri açısından zulmün devam ettiği bir haftayı daha geride bıraktık. Annesi başörtülü mü diye sorulmadan askere alınan oğulların tellerin arkasında kalan analarını gördük yine, okul kapılarında başlarını açtırılan kızların ezikliğini gördük… Başörtülü okusun diye gönderilen özel okullarda, İmam-Hatip liselerinde müfettiş teftişinden kaçırılan ya da başı açtırılmak istenen kızların sessizliğine şahit olduk.

Danıştay; bir kez daha başörtüsüne ilişkin yasakçı kararlarının arkasında durduğunu ve bu hukuksuzluktan zerre vazgeçmeyeceğini ortaya koydu. Aynı yasakçı zihniyetin temsilcilerinden Türkiye Barolar Birliği, başörtülü hanım avukatların oy hakkını gasp etmekte herhangi bir beis görmedi!

Bu hafta da başörtümüze, inancımıza ve kimliğimize dil uzatanlar, söyleyeceklerinden geri durmadılar. Eski rektörlerden Semih Tezcan; Boğaziçi Üniversitesi'nin yeni rektörüne gönderdiği mektupta başörtüsünün tartışmasız biçimde yasak olduğunu vurgulayıp, kampüse başörtülü öğrencilerin hiçbir şartta alınmamasını talep etti. Başörtüsü konusunda jurnalciliği vazife bilen kartel medyanın kaptanlarından Ertuğrul Özkök ise başörtüsünü bağnazlığın sembolü olarak nitelendirdiği yazısında Müslümanlarla alay eder gibiydi!

Tüm bu yasakların ve hukuksuzlukların kesintisiz yaşandığı bir süreçte Anayasa Mahkemesi Başkanı Haşim Kılıç'ın, tepkiler üzerine tevil etmek zorunda kaldığı ibretlik itirafı gündeme geldi. Hukuk sisteminin en tepesindeki başkan, mevcut darbe anayasasının ilk maddelerini tartışmaya cesaret edemediğini söyledi. Meclis Başkanı ise konunun gündeme dahi gelmesinden rahatsız oldu. 367 kararı ve başörtüsü düzenlemesinin iptali ile tamamen vesayet altında kalan, tüm asli fonksiyonlarına el konulan Meclis, bu hukuksuzluğu kökten değiştirecek bir adım atmalıyken; adeta cellâtlarına gönüllü boyun uzatan mahkûm gibi davranıyor!

Hukuk sistemi darbecilere dokunamazken; darbe düzenini, yargıdaki çifte standardı ve muhtıralar gölgesinde alınan yasakçı kararları eleştirerek adalet ve özgürlük çağrısı yapanlara şahin kesiliyor. Antalya'da düzenledikleri "Başörtüsüne Özgürlük" eyleminde hakkın şahitliğini yapan kardeşlerimize yönelik başlatılan soruşturma; hukuk sisteminin haklıya karşı güçlüden yana taraf olduğunun göstergesidir. Akdeniz Dayanışma Platformu'ndaki kardeşlerimizle onurlu mücadelelerinde dayanışma içinde olduğumuzu ifade ediyor ve bu haksızlığın derhal sonlandırılmasını istiyoruz.

Bir hafta içinde cereyan eden bu olaylar, bize zulüm cephesinde değişen bir şey olmadığını anlatıyor!

Dikkatle bakıldığında ise zulmün perde önündeki aktörleri açısından ortada ağır bir hezimet ve ihanetin var olduğu açıkça görülecektir.

Temmuz seçimlerinde önemli sayıda milletvekili çıkaran AKP, milletin hissiyatını dikkate almak yerine, hassas meselelere girmeksizin sadece ekonomik bir takım düzeltmeler yaparak iktidarını pekiştirebileceğini düşündü.

Ancak görüyoruz ki; kapitalist ekonominin yapısal açmazlarıyla malul olan bu yaklaşım orta vadede iflas etmiş durumda.

Geride dindar kesimin haysiyetini zedelemeye devam eden başörtüsü yasağında, askerin dümen suyuna girmiş, hiçbir irade taşımayan bir siyaset anlayışı kaldı.

Yıllarca daha fazla oy, daha fazla milletvekili; o da yetmedi cumhurbaşkanı çıkaralım vaadleriyle oyalanan geniş halk kesimleri, birilerinin mevki, statü ve dünyalık kazanmaları uğruna istismar edildi ve ihanete uğratıldı.

Her ne kadar cevabını bilsek de, AKP hükümetine sormak istiyoruz; dindar halkın en tabii haklarına bile sahip çıkamayacaksanız, Kürt sorununda yıllardır dökülen kanı durduramayacak tam tersine ateşe körükle gidecekseniz, 12 Eylül zihniyetiyle ve askeri vesayetle yüzleşemeyecekseniz; neden hala orada duruyorsunuz?

Ancak madalyonun pek görülmeyen bir de öteki yüzü var:

Sorumluluklarını dört yılda bir oy atarak savuşturabileceklerini düşünen milletin kendisi; halkımız, yani bizler.

Dünyalık meselelerde kendi işimizi asla başkalarına emanet etmeyen, bir iş için vekâlet vermemiz gerekirse kılı kırk yaran bizler; halkın tamamını ilgilendiren meselelerde maalesef ehil olmayan insanlara vekâlet verip sadece kendi başımızı kurtarmanın derdine düşmüyor muyuz?

Çocuklarımızı ve bize güvenenleri; yanlışlıklarla mücadele etmek yerine kendi paçalarını kurtarmaya yönlendirmiyor muyuz?

Halkın tepesinde 80 yıldır demoklesin kılıcı gibi sallanan kemalist ideoloji ile yüzleşmek yerine, sorunların etrafında dolanıp durmuyor muyuz?

Ya da tüm iflas etmiş pratikler ortada iken hâlâ "Biz gelirsek düzeltiriz" mesajını dindarlara, Anıtkabir ziyaretleriyle de "Her zaman size sadığız" mesajını egemenlere vermeye devam etmiyor muyuz? Her gün sefaletin ve sefahatin çarkında öğütülen bizler, bu korkunç sessizliğimizle karanlığın koyuluğunu arttırmıyor muyuz?

Zulme sessiz kaldığımız her gün adaleti yitirdiğimizin, adalete sahip çıkmayan bir toplumun ahlâken de çözüleceğinin ayırdına varmaksızın ömrümüzü harcamıyor muyuz?

Bizler SAGBP olarak; suskun kitleleri, Başörtüsü ve sessiz sedasız yaygınlaştırılan namaz yasağına karşı, ekini ve nesli çürüten yaygınlaştırılmış ahlaksızlık ve yozluğa karşı, asgari ücretle işsizlik arasında mahkûm kılınan milyonların sefaletine karşı mücadele etmeye çağırıyoruz.

Çözümün hiç de kolay olmadığının farkındayız. Ancak farkında olduğumuz bir şey daha var ki; o da hiçbir sorunun kendi kendine düzelmeyeceği gerçeğidir.

Suni gündem ve paparazzilere takılmadan, sorunlarımızı ve taleplerimizi çekinmeden ve yüksek sesle belirtmeye, birbirimizle hemhal olmaya, küçüklüğüne bakmasızın katkımızı sunmaya, ümidi ve sabrı kuşanmaya, çoğaltmaya ve örgütlemeye çağırıyoruz.

 Ve biliyoruz ki;

"Çözümün bir parçası değilsen sorunun bir parçasısın"

 Ve diyoruz ki; 

"Sen değilsen kim şimdi değilse ne zaman"

SAGBP adına Sakarya Dayanışma Derneği

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !