`Doğru hayat, Kur`an ahlakıyla ahlaklanmakla mümkündür`
Şaban Piriş: Müslüman duruşuyla, davranışıyla, kişiliğiyle ve ahlakıyla herkese güven verir. Hilesiz, yalansız ve zulümsüz bir hayat, Kur`an ahlakıyla ahlaklanmakla mümkündür.
Vuslat Dergisi, eğitimci-yazar Şaban Piriş'le, İtidal Yayınları tarafından yayınlanan "Kur'an Işığında Müslüman" adlıkitabı çerçevesinde bir söyleşi gerçekleştirdi. Azmi Ermurat'ın gerçekleştirdiği söyleşiyi dikkatlerinize sunuyoruz:
Kur'an'a göre Müslüman kimdir kısaca bahseder misiniz?
Hac Suresinin 77-78. ayetlerinde de açıklandığı gibi Kur'' an''a göre Müslüman, Allah''tan başka ilah kabul etmeyen, sadece Yüce Yaratıcıyı rab kabul eden, onun önünde eğilen, ona secde eden, Allah yolunda ona layık olacak şekilde gayret gösteren, İbrahim Peygamberin de yolu olan Hz. Muhammed (s.a.v.) in de yolu olan ilahi vahye bağlı, insanların kurtuluşu için çalışan, namazını hakkıyla ikame eden ve her yönüyle arınmaya gayret edip, zekat veren ve sımsıkı Allah''a bağlanan, O''nu veli ve yardımcı edinen kimsedir.
Kur'an'ın Aydınlığında Ahlak Toplumu nasıl oluşur? Müslüman fertler olarak bu konuda neler yapılabilir?
Kur''an Aydınlığında ahlak toplumunun oluşması için öncelikle Kur''an vahyiyle dirilmiş, yudum yudum, nefes nefes Kur''an soluyan "Ahsen-i takvim" üzere yaratılmış olduğu değerlerini koruyan bireylere ihtiyaç var.
Yüce Rabbimizin Rad Suresi, 11. ayetinde açıkladığı gibi "Bir toplum kendi durumunu değiştirmedikçe Allah onların durumunu değiştirmez." Toplumu oluşturanlar da bireyler olduğuna göre, halini değiştirmesi gerekenler öncelikle bireyler olacaktır.
Bir Müslüman şahsiyetin taşıması gereken temel ahlaki değerler arasında şunları maddeleyebiliriz:
1. Kaynağını Kur''an''dan alan sahih ve sağlam bir inanç,
2. Bu inancın gereği yaratılış gayesine ve özüne dönüş, bir başka ifadeyle arınma,
3. Bu arınmış ruh, beden ve amelî hâli sürekli koruma ve sorumluluk bilinci diyebileceğimiz takva,
4. Eksiklerini fark edebileceği ve geleceğini hazırlayabileceği bir alt yapı olarak ilim ve hikmet,
5. Her söylem ve eyleminde doğruluk, Kendi aleyhine, anne ve babası, en yakın akrabası bile olsa dürüstlük, Sözleri ve eylemleri arasında tam bir mutabakat, uyum,
6. Her zaman ve her yerde adalet, düşmanlarına bile adil davranmak, zulme ve haksızlığa asla pirim vermemek,
7. Kendinden önce başkalarını düşünmeyi ve vermeyi öğreten tasadduk bilinci, diğerkamlık ve kendini onların yerine koyarak empati kurabilmek.
Kur''an''ın 30. suresi olan Rum Suresi, baştan sona insanın ahlaki değerlerini ve bu değerler karşısında insanın tutumunu ele alıyor. Bu sureyi çok iyi bir şekilde okuyup, üzerinde düşünürsek bir ahlak toplumunun nasıl oluşması gerektiğinin mesajlarını almış oluruz.
Müslüman fertler her şeyden önce, işe nefislerinden başlamalıdırlar. Sabır ve kararlılıkla kazanımlarını artırmaya ve korumaya çalışmalıdırlar. İyi özellikleri alışkanlık haline gelinceye kadar, alışkanlıklarını karakter haline dönüştürünceye kadar mücadele etmelidirler. Peygamberimizin buyurduğu gibi, "Çok ama devamsız değil; azar azar ama devamlı bir gayret içinde olmalıdırlar.
Yapılan her şey, yapılması gerektiği için yapılmalı. Başkalarına gösteriş için, daha ikna edici olsun veya fayda sağlasın diye değil; sadece Allah''ın hoşnutluğunu kazanmak için yapılmalıdır.
Kur'an İnsanı Nasıl Terbiye Eder?
Kur''an bildiğiniz gibi 23 sene nazil olmuştur. Peyderpey, aşama aşama ve yaşanan gelişmelerle birebir çözümler üreterek inmiştir.
Öncelikle Peygamberimize yönelik emirler, onun kişiliğini geliştirmiş ve dayanıklılığını artırmıştır. Tereddütlerini gidermiş, uyanıklığını perçinlemiştir. Herkesin yattığı ve uyuduğu karanlık gecelerde o kalkmış, uyanmış ve arınmış bir kalple yaratıcına yönelmiştir. İlk eğitim, ruh eğitimiydi, iman eğitimiydi.
Kur''an insanı bilgi yüklenmeye değil, öğrendiğini yaşamaya davet eder. Bilgiye dayalı bir üstünlüğü kabul etmez, takvaya dayalı bir üstünlüğü esas alır.
Allah insana kaldıramayacağı ağır bir yükü yüklemez. Öncelikle insanı yük taşıyabilecek, sorumluluk alabilecek bir düzeye aşama aşama getirir. Önce ahlaki değerlerini, sonra imani, sonra ameli değerlerini geliştirir ve kemale erdirir.
Kur'an'ın İnsanı Güzelleştirmesi nasıl olur? Bu güzelleşme cismani bir güzelleşme midir? Yoksa hem ahlâkî hem akaidi güzelleşme midir?
Kur'an'ın insanı güzelleştirmesi daha çok kişilik ve kimlik yönüyle olur. Kişinin paradigmasını değiştirir. Hayata daha farklı bakmasını sağlar. Baktığını daha iyi algılamasını ve değerini takdir etmesini öğretir. Kendinden önce başkalarını düşünme ve önemsemeyi öğretir. Her şeyin Allah''ın bir emaneti olduğu gerçeğini belleğine kazır. Fani dünyanın hiçbir şeyi için başkalarına zarar vermez. Sırf Allah inancı ve korkusuyla hiç tanımadığı ve bilmediği ihtiyaç sahiplerine ulaşır ve yardım eder.
Her türlü ahlaksız davranışlardan kendini yine Allah korkusuyla uzak tutar. Müslüman duruşuyla, davranışıyla, kişiliğiyle ve ahlakıyla herkese güven verir. Hilesiz, yalansız ve zulümsüz bir hayat, Kur'an ahlakıyla ahlaklanmakla mümkündür.
Kur'an'ın insanlara köklü, kuşatıcı örnek bir toplum oluşturmak için indiğine göre yaşadığımız çağda bu neden gerçekleştirilemiyor?
Çünkü, insanlar Kur''an''ı hayatlarının merkezinden uzak tutuyorlar. Kur''an''ı yaşamak için için değil; ölmüşlerinin ruhunu huzura kavuştursun diye okuyorlar daha çok. Kur''an''ı sevap kazanmak ve ahirete yatırım gözüyle gördüğümüz zaman bu dünyaya olan katkısını ortadan kaldırmış oluyoruz. Dolayısıyla hayatımızı şekillendirmesine ve örnek bir toplum oluşmasına fırsat vermiyoruz.
Gözümüzün ve kulaklarımızın, Kur'an'ın bize gösterdiği ve seslendiği yola odaklanması gerekir. Onun uyarılar ve kılavuzluk içeren mesajlarını uyutucu ve rahatlatıcı, kendimizden geçirici notalar veya geçmişin masalları gibi algılamamalıyız. Onlar bizi kendimize getiren, gözümüzü ve gönlümüzü açan; aynı zamanda da pratik değeri olan bilgiler, hayat ırmağı olarak baktığımızda Kur'an bu değişimi her çağda gerçekleştirme potansiyelini içinde barındırmaktadır.
Kur'an Işığında Müslüman isimli kitabınızda Müslüman Kur'ani çerçevede hoşgörülü olduğuna değinmişsiniz. Peki, günümüzde yapılan hoşgörü çalışmaları bu bağlamda mıdır? Veya kur'' an''ın istediği hoşgörü bu mudur?
Müslüman Allah'ın kullarına karşı acımasız, zalim, katı ve kaba olamaz. Allah, Musa'yı Firavun'a gönderirken bile "yumuşak söz söyle, belki öğüt alır." 1 buyuruyor. Kur'an, düşmanlığı sadece zalimlere, haddi aşan ve mütecavizlere has kılıyor. "Sizinle savaşanlarla, Allah yolunda siz de savaşın, (fakat) haksız yere saldırmayın. Doğrusu Allah aşırı gidenleri sevmez." 2
Günümüzdeki hoşgörü çalışmaları farklı amaçlara hizmet ediyor olabilir. Müslüman, Allah kendisinden ne yapmasını istiyorsa onu yapar. Allah''ın kullarına Allah''ın mesajını iletir. Ama kimseyi zorlamaz. 3 Hoşgörü, batıl inançları ve dinleri de hak görmek değil, -ki böylesi bir anlayış kendi inancını batıl görme anlamı taşır.- insanları anlamaya çalışıp, onlardan bir tehdit, saldırı ve fitne sudur etmedikçe onlara saldırmayıp 4, din değiştirmeye zorlamamaktır.
1- Taha, 43-44.
2- Bakara, 190.
3- Bakara, 256.
4- Hac, 40.
-
ümit 29-08-2008 16:57
yazınız için tebrik ediyoz. gerçekten insanların özlemini çektiği kişiliği çok iyi anlatmışsınız. tekrar tebrikler