`Düşünmek, Müslüman için zorunlu bir eylem`
TOKAD Niksar Temsilciliğinde periyodik olarak düzenlenen seminerler dizisinde bu hafta Metin Önal Mengüşoğlu’nun “Düşünmek Farzdır” isimli kitabı kritik edildi.
Programın konuşmacısı olan Nida Dergisi yazarlarından Ferda KÜRÜN düşünmenin yasaklandığı, düşünen insanların sistem ve toplum tarafından tecrit edildiği bir dönemde düşünmenin önemine vurgu yapan, düşünmenin bir Müslüman için zorunlu bir eylem olduğunu ortaya koyan söz konusu eserin önemine dikkat çekerek konuşmasına başladı. İslam dininin bizden taklitçiler olmamızı değil muhakkik olmamızı, tefekkür eden, tezekkür eden, tenkit eden, sorgulayan, eleştiren olmamızı istediğini belirten Kürün konuşmasının devamında şu tespitlerde bulundu:
- Müslümanlar olarak sorumluluklarımız namaz kılmak, oruç tutmak ile sınırlı değildir. Bunlarla birlikte her türlü toplumsal yozlaşmaya ve adaletsizliğe karşı tavır geliştirmekle mükellefiz. Müslümanlar olarak fitne yeryüzünden kalkıncaya kadar mücadele etmekle yükümlüyüz. Bu anlamda hayat bir mücadeledir, hayat bir devinimdir, hayat bir direniştir.
- Çok fazla bilgiye sahibiz. Çok hadis, çok ayet biliyoruz. Ancak bir tartışma olduğunda sıradan insanlar gibi davranabiliyoruz. Bilenlerle bilmeyenler bir olmaz iken, biz bilmeyenler gibi davranabiliyoruz. “Mü’minler ancak kardeştir” iken bir müslümanı çok kolay harcayabiliyoruz.
- “Bin düşün bir yap” şeklinde bir işe başlanırken düşünülerek hareket edilmesini vurgulayan güzel bir söz var. Ancak biz çok düşüneceğiz derken hiçbir iş yapmaz hale gelebiliyoruz.
- Bir düşünce üretirken, bir eylem ortaya koyarken hata yapabiliriz. Hata yapmaktan korkmamalıyız. Bizim için asıl tehlike hata yapmayım derken hiçbir düşünsel ve eylemsel çabanın içerisinde yer almamaktır.
- Mücadele Suresi – mücadele eden kadın anlamında aslı Mücadile suresidir- Rasulullah dönemindeki Müslüman kadınların eleştiren, sorgulayan, itiraz eden bir anlayışa sahip olduklarını gösteren çarpıcı bir örnektir. Havle binti Sa’lebe cahiliyedeki “sen bana anamın sırtı gibisin” denilerek gerçekleşen boşama uygulamasını Rasulullaha şikayet ediyor. Soruna çözüm bulmasını istiyor. Daha sonra ayetle söz konusu cahili anlayış reddediliyor.
- Hayallerimiz büyük olmalı. Düş göremeyenlerin yapacakları çok şey yoktur.
Daha sonra düşünce ile ilgili aşağıdaki başlıklar altında konuşmasını sürdüreceğini belirten Kürün şu değerlendirmelerde bulundu:
- Düşüncenin Okullaşması: Düşüncelerimiz entelektüel bir derinliğe ulaşmalıdır. Rasulullah döneminde Darul Erkam modeli düşüncenin okullaşmasına bir örnek olarak verilebilir. İnsanlara okuma ibadetinin önemini anlatmadan sadece sohbetlerle bir yere varamayız. Kur’an yeni nesil tarafından okunmuyor. Evlerimiz düşüncelerimizin derinleşeceği mekanlar olmak zorunda. Kur’an’da geçen “rasihun” kelimesi ilimde derinleşmek anlamına geldiği gibi, ilimde durması gereken yeri bilenler anlamındadır aynı zamanda.
- Düşüncenin Tekelleşmesi: Haham ve rahiplerini rabler edindiklerini söyleyen ayete karşı Adiy bin Hatem’in tepkisine Rasulullahın verdiği cevap önemli. Bizler hiçbir zaman haham ve rahiplerini rabler edinenlerin konumuna sürüklenemeyiz. Bugün din hocanın ağzında gibi algılanıyor. Bugün ilahiyat hocası olmak çok kolay. Çünkü söylediği hiçbir şey sorgulanmıyor. Halbuki Hz. Ömer’e karşı “seni kılıçlarımızla düzeltiriz” şeklinde dile getirilen eleştirel tavra ihtiyacımız var. Söylediklerimiz konusunda güçlü mesnetlerimiz, delillerimiz olmalı. Her birimiz her şeyin bir şeyini, bir şeyin her şeyini bilmek zorundayız. Mezhepçi ve taklitçi yaklaşımlar düşüncenin tekelleşmesine yol açtı. Kendi kaynaklarımızda İslam düşmanları tarafından kullanılan hiçbir şekilde savunulamayacak görüşler var. İçimizdeki yanlışları tashih etme cehdi içinde olmalıyız. Büyük küçük demeden tüm hurafe ve bidatleri ayıklamak zorundayız.
- Düşüncenin Düşüncesizleşmesi: Beşer beşeri görüşlerle ıslah edilemez. Beşer referansını Allah’tan alınca beşeri ıslah edebilir. İnsanı kutsamak yanlıştır. Maide suresinde “Allah’a yaklaşmak için vesileler arayın” denilmekte arkasından da “cihad edin” denilmektedir. Yani Allah’a yaklaşmaya vesile olan bir cehd içerisinde olmamız istenmektedir. Ancak düşünce düşüncesizleşince bu ayet Allah’a yaklaşmak için birilerinin vesile olması gerekir gibi yanlış anlayışlara delil olarak kullanılabilmektedir. Müslümanlar olarak davet edildiğimiz yere basiret üzere gitmeli ve edindiğimiz doğruları basiret üzere diğer insanlara taşımalıyız. Ebu Hanife talebelerinden görüşlerinin medlulüne gidilmesini ister. Eğer görüşlerinde bir yanlışlık tespit edilirse terk edilmesini ve doğru olan görüşe uyulmasını ister. Görüşlerinin düşüncesizce benimsenmesini istemez.
- Düşüncelerin Vesilelerinin Daraltılmaması ve Standartlaştırılmaması: Sadece tek kaynaktan beslenmemeliyiz. Çok yönlü bir okuma ve araştırma faaliyeti içerisinde olmalıyız. Eğitimde çağın gereklerini dikkate almalıyız. Eski usuller ile bugünü şekillendiremeyiz. Değişmeyen, eskimeyen, evrensel vahyi hakikatleri yepyeni usullerle anlatmalıyız. Her bir insan özeldir. Ulus devletlerde olduğu gibi herkese aynı düşünceyi dayatmak, aynı formayı giydirmeye çalışmak büyük bir yanlıştır. Gençlerin dilini yakalayabilmeliyiz. İdeallerimizi ve tecrübelerimizi gençlerimize aktarmalıyız. Çocuklarımızı kendi yaşadığımız döneme göre değil, kendi yaşadıkları döneme göre yetiştirmeliyiz.
- Düşüncenin Eleştirilmesi: Bir peygamber kendisinin Allah’la beraber kutsanmasını kabul etmez iken hocalarımızın, üstatlarımızın yersiz gururları olmamalı. Düşüncelerimizi din olarak değil kendi anlayışımız olarak aktarmalıyız. Düşüncelerimizle ilgili eleştirileri olgunlukla karşılamalıyız.
Kürün konuşmasının sonrasında dinleyicilerden gerek kitabın içeriği ile ilgili, gerekse konuşmasında dile getirdiği hususlarla ilgili gelen soruları cevaplandırdı ve program sona erdi.
(Haber: Hülya Mayda)