`Ergenekon`u yöneten özel bürosu deşifre olmadı`
Zihni Çakır: Deşifre süreci 28 Şubat’ta başladı, Şemdinli de devam etti ve bugün de üst kademelere doğru uzandı. Örgütü yöneten o özel bürodaki ve Ergenekon’un şematik yapısında yöneticilerin dışındakiler hemen hemen deşifre oldu. Ama bu tarz örgütlenmeyi tekrar sağlayacak kişilerin deşifre olduğunu, onlara ulaşılabildiğini henüz söylemek mümkün değil.
Farkında olmadan yaşadığımız darbe süreçleri ve bugün görünenin ardından yaşanılan ve gizli güçler arasında süren savaşın perdesini aralayan Ergenekon yapılanmasıyla ilgili kitapların yazarı Zihni Çakır, son dönemde 28 Şubat sürecini hatırlatan gelişmelerin hükümetin hedefi haline gelen Ergenekon Terör Örgütü’nün yok olmamak için hükümete karşı yürüttüğü “Kara bir propaganda” olduğunu belirtiyor...
- Kuvvayi Milliye Derneği’nin bilgisayarlarında Tayyib Erdoğan veya Abdullah Gül’ün Cumhurbaşkanı olması halinde yapılacak üç önemli suikast var. Fener Rum Patriği Bartholomeos, Ermeni Patriği Mutafyan ve İshak Alaton. Bu suikastlarla verilmek istenen mesaj ne olacaktı?
- Bu üç ismin ortak özelliği gayrimüslim olmalarıdır. Burada verilebilecek mesaj ise, “bu adamlar devleti ele geçirdiler ve bugün geldikleri nokta işte budur” demektir.
- Bunun uluslararası bir boyutu yok mu?
- Tabii ki var. Türkiye’de olabilecek bir darbe kime hizmet eder? Açıkça söyleyeyim Türkiye hariç herkese hizmet eder. Türkiye’nin uluslararası konumunda etkin bir yer edinmesine engel olabilecek bir faaliyet olarak da görebiliriz. Ergenekon hem Türkiye’deki iç yapıyı etkileyebilecek bir örgütlenmedir hem de uluslararası arenada Türkiye üzerinde hesapları olanlara taşeronluk yapan bir örgütlenmedir. Örgütün bu yapısından dolayı Ergenekon’u “Küresel Çete” olarak tanımlıyorum. Bugün geldiği noktada Türkiye üzerinde hesapları olan her ülke Ergenekon’u kullanmaya başlamıştır.
AYNI SÜREÇ AYNI ADAM
- Ergun Poyraz’ın evinde “Hükümete Karşı Kara Propaganda” isimli bir belge çıkıyor. Emniyet kayıtlarında bu şahsın söz konusu propagandayı askeri istihbarat birimleriyle işbirliği içerisinde yürüttüğü tespit ediliyor. Askeri istihbarat veya onları yönetenlerin hükümeti yıpratmaktaki amaçları nedir?
- İstikrarsız bir hükümet, Türkiye’deki oligarşik yapının yönetime hakim olmasını sağlar. Dolayısıyla halk nezdinde demokratik yöntemlerle iktidara gelmiş siyasi partiler yerine orduya güven duymasına neden olur. Ergun Poyraz denen şahsın kitapları ve makaleleri Refah Partisi’nin kapatılmasında da delil olarak kullanılmıştır. Bugün de AK Parti’ye yönelik “Kara Propaganda”nın altından böyle bir şahsın çıkmasına şaşmamak lazım. Zaten kapatma davasındaki birtakım siyasi söylemlerle Ergun Poyraz’ın AK Parti’ye yönelik suçlamaların örtüşüyor olması amaca ulaşıldığını gösteriyor. Türkiye’de demokrasiyi savunanlar yaşanan süreci hukuk darbesi olarak değerlendiriyorlar. Aslında bu 27 Nisan’daki e-muhtıranın yargı kayıtlarına geçmiş metnidir bence. Bunu böyle tanımlamak lazım. Bunda Ergun Poyraz gibi yazar ve gazetecilerin de büyük etkisi olmuştur.
PARTİ KAPATILIR
- Konusu açılmışken sormak istiyorum. AK Parti hakkında açılmış davanın sonucuna ilişkin nasıl bir tahminde bulunuyorsunuz?
- Ben mahkemenin sonucunu kapatma yönünde bekliyorum.
- Neden?
- Bugün görebiliyoruz ki AK Parti ile bazı kesimler Ergenekon davası ile kapatma davasını pazarlık konusu haline getirmiş durumdalar. Belli bir medya gurubu, Türkiye’deki sermaye grupları uzlaşı tarifi yaparken Ergenekon’un bir tarafa bırakılması, kapatmanın da diğer tarafa bırakılmasını öneriyorlar. Tayyip Erdoğan iktidar olduğu günden bugüne kadar sergilediği duruş ile böyle bir uzlaşmaya gitmeyecektir. Böyle olunca da kapatılma kaçınılmaz demektir. Anayasa Mahkemesi Başkanı’nın konuşmasında geçen bir cümle vardı. Bence herkes onu atladı ve kapatmaya karşıymış gibi algılandı. Haşim Kılıç konuşmasında, “Türkiye’de demokrasi ve hukuk dışı yollarla demokrasi korunmaz. Rejim hukuk ile korunur” demişti. Bu ifadeden ben şunu anladım. Askere, “Siz darbe girişiminden vazgeçin zaten olay bize intikal etti biz bunu kapatacağız.” Her ne kadar bazı gruplar Haşim Kılıç ile AK Parti’yi aynı kategoride değerlendirmeye kalksa da hukukçularda dünya bakışı yoktur, rejim kaygısı vardır.
- Lobi isimli bir belge üzerinde ısrarla duruyorsunuz. Nedir bu Lobi?
- Lobi, Ergenekon yapılanmasının sivil kanadıdır. Yapı aslında askeri bir örgütlenme metodu kullanır ama askeri örgütlenme yapısı siviller tarafından pek kabul görmez, bunun için bir sivil yapılanma uygun görülmüştür. Aslında Lobi, Özel Büro gibi kanatlar Ergenekon’un alt kollarıdır. Doç. Dr. Ümit Sayın’ın Askeri İstihbarat’a yazdığı “Kuvvayı Milliye tarzı örgütlenmek lazımdır” çağrısında kastettiği şey Lobidir. Diğer bir tabirle Ergenekon’un sivil toplum örgütlenmesidir.
CHP’YE SIZDILAR
- 99’dan bu yana CHP’nin Ergenekon’u fark ettiği halde gelişmesine göz yumduğunu söylüyorsunuz. Parti ile Örgüt arasında nasıl bir ilişki var?
- Sadece CHP değil aslında Türkiye’de siyasi arenada yer alan ve iktidar olma amacı güden herkes bu yapıyı bir şekilde görür. Susurluk kazasından sonra parlamentoda Susurluk örgütlenmesi ile ilgili en çok çalışma yapan CHP’li milletvekilleriydi. 99’da bu yapının konsept değişikliği ile birlikte CHP bu yapının varlığından haberdar oldu. Çünkü bu yapı 2000 yılında CHP’yi bile fişlemişti. CHP’yi bölücü faaliyetler içinde olmakla Abdullah Öcalan ile aynı söylemleri kullanmakla suçlamıştı. Ama örgüt bunu söylemekle birlikte CHP’ye de sızarak CHP’yi etkilemeyi başardı. CHP’nin şunu görmesi gerekir ki bu yapılanma ile dans etmek asla ve asla CHP’yi millet iradesi ile iktidara taşımaz. Tam tersi millet iradesinin sürekli azalmasına neden olur. Bu yapılanma ile dans etmesi CHP’yi ancak askeri bir müdahalenin ardından iktidara taşıyabilir. Ancak Türkiye’de artık darbe yapmak eskisi kadar da kolay değil. Çünkü halk bilinçlenmiştir, körü körüne askere inanmamaktadır.
KARARLILIK VAR
- Ergenekon’a ilişkin ard arda üç kitap yazdınız. Bu konudaki bilgileriniz ışığında yürütülen operasyonlarla örgütün deşifre edildiğini ya da ciddi zarar gördüğünü söyleyebilir misiniz?
- Deşifre süreci 28 Şubat’ta başladı, Şemdinli de devam etti ve bugün de üst kademelere doğru uzandı. Örgütü yöneten o özel bürodaki ve Ergenekon’un şematik yapısında yöneticilerin dışındakiler hemen hemen deşifre oldu. Ama bu tarz örgütlenmeyi tekrar sağlayacak kişilerin deşifre olduğunu, onlara ulaşılabildiğini henüz söylemek mümkün değil. Buna yönelik kararlılık var mı? Şu anda var görünüyor.
BU YANLI BİR KARARDIR
- Ergenekon operasyonlarında Danıştay’a saldırı düzenleyenlerle Ergenekon arasındaki ilişkiyi ortaya koyan güçlü deliller ortaya çıktı. Diğer yandan sanıklar kendilerini Ergenekoncuların azmettirdiğini itiraf ettiler. Buna rağmen mahkemeden nasıl oldu da “saldırı başörtüsü için yapılmıştır” şeklinde bir karar çıktı.
- Ergenekon ile Danıştay saldırısını düzenleyenler arasındaki somut delillere rağmen ve itiraflara rağmen, böyle bir gerekçeli karar yayınlanıyor. Şimdi bir sanık yaptığı eylemi itiraf ederek nasıl yaptığını anlatıyor. Siz ise mahkeme olarak, hukukçu olarak o itirafların incelenme değeri olmadığını söylüyorsunuz. Eger siz Danıştay saldırısını Ak Parti’nin kapatılmasına yönelik bir argüman olarak kullanacaksanız mutlaka Ergenekon yapısından bağımsız olarak değerlendirmek zorunda kalırsınız. İşte bağımsız olduğu söylenen yargının bağımsız(!) olarak almış olduğu karara bir örnektir bu. Bana göre o mahkemenin gerekçeli kararı Anayasa Mahkemesi’ni etkilemeye yönelik, oradaki argümanı güçlendirmeye yönelik bir karardır.
(Röportaj: Cevdet Kılıçlar / Vakit)