04-08-2008 18:33

`Fazlalıklardan arınıp sade yaşayalım`

`Canı sıkılan “hadi bir alışveriş merkezine gidelim” diyor. Hava almak için bir deniz kenarına bir parka gidelim demiyor, muhakkak para harcayacakları yerlere gidiyorlar. Eskiden bir evde bir kişi çalışırdı 6 kişi doyardı, şimdi bir evde nüfus yetişkin ise 6 kişi çalıştığı halde borçla geçiniyor. Eskiden yılda 2-3 ay dinlenebiliyordunuz, şimdi 11 ay çalışıp bir ay tatile çıkıyor insanlar ve o bir aylık tatili için de bir sonraki sene on bir ay çalışıp taksitlerle ödüyor.`

`Fazlalıklardan arınıp sade yaşayalım`

 

"Sade yaşam nerede olursanız olun kendi sadeliğinizi kurmaktır. Kendi fazlalıklarınızdan arınmaktır, yaşama fırsat tanımaktır. Gösterişten uzak yaşamaktır. Tüketim toplumu olmaktan uzaklaşmaktır."

Dünyanın kargaşasından yorgun düştüğünüzü hissettiğiniz oluyor mu? Bu kargaşanın ne kadarının size ait olduğunu sorguladığınız oluyor mu peki? Yaşamdan bize kalmasını istediğimiz şey mutluluk ve huzursa buna ulaşmak adına, bu kavramlardan alabildiğine uzak kargaşayı yaşamak bize dayatılıyor mu? Hiç seçme şansınızın olduğunu düşünmüyor musunuz?

Elbette ki var. İnsan akıl etme yeteneği olan bir canlı, önüne konan seçenekleri değerlendirip kendisi için en doğrusunu seçebilme yeteneğine sahip. Ama bu her zaman yemek sofrasında hangisini ne kadar yesem kararı kadar kolay değil elbet bu iş. Çünkü ciddi anlamda dış etkenler var. Yaşam bir ziyafet sofrası, bin bir çeşit yiyeceklerle dolu ve insanın nefsi alabildiğine aç. Bu sebepten dolayı unuttuğumuz kavramlar olan şükretmek, yetinmek bize zaman zaman çok uzak kavramlar halini alıyor. Oysa belki de yaşamın kargaşasından kurtulmak için şükrederek yetinerek yaşanacak sade bir hayat bize çok daha fazla mutluluk verebilecek.

Sade yaşam ifadesinin tanımını yapmak gerçekten çok zor. Çünkü sadelik tanımı kişiden kişiye göre değişebilir. Ama ben “ihtiyaçların cevaplandığı, bize yük veren her türlü tercihten mümkün olduğunca uzak bir yaşam” olarak görüyorum sade yaşamı. Yine de her şey emek verenler tarafından daha iyi tanımlanır. Bu yüzden 2002 yılından bu yana “sade yaşam” prensibiyle hayatlarını yaşamaya çalışan Sade Yaşam Grubu’ndan dinlemek istedim bu yaklaşımı ve grubun üyelerinden Kadri Patır ile görüştüm.

Kadri Bey, öncelikle Sade Yaşam Grubu’nun nasıl oluştuğunu öğrenebilir miyiz?

Sade yaşam ile ilgili internette bir gezinti yaparken “Sade Yaşam” isimli bir e-mail grubu buldum. Daha kurulalı bir ay kadar olmuş bir gruptu. Tanımak istedim. Önce bir iki kişi ile tanıştım. Sonra gruba çağrıda bulundum tanışmak için. İlkin tepki aldım ama güzel güzel yazıyorsunuz da ne kadarını hayata geçirebiliyorsunuz, sözlerine sahip çıkanlara hodri meydan diyerek nerede isterlerse oraya gelebileceğimi ifade ederek tanışmak istediğimi tekrar ifade ettim. Bunun üzerine bir yer belirledik ve ilk orada bir araya geldik. O ilk toplantıdan sonra da her ay bir kez bir araya geldik. Bazen üç beş kişi olduk bazen yirmi bazen elli kişi. Şimdi rutin olarak Darülaceze’ye gideriz mesela. Aramızda çok genç var, onlar için de bu tip faaliyetler iyi oldu. İstekleri olmasına rağmen nasıl yapacaklarını bilemiyorlardı. Kimsenin kimseden bir isteği talebi, taahhüdü sözü yok. Herkesin sadece kendine sözü var. Herkes kendi sade yaşamını yaşayacak.

Kaç kişilik bir grup “Sade Yaşam Grubu”?

Başlangıçta yirmi kişi kadarken şu anda grup üye sayısı yedi yüz kişinin üzerinde.

Kimler var grupta, hangi meslek grupları, yaş ortalaması nedir?

Her meslekten insan var, akademisyen, öğretmen, avukat, ev, hanımı, işsiz... Yaş ortalaması aktif olarak bir araya gelenlere göre sanırım 35 gibi. Hepsi sade bir yaşam taraftarı olan kişiler.

Nedir peki ortak paydanız, genelde yaptığınız veya genelde yapmadığınız?

Fazlalıklardan arınmak. Her türlü fazlalıklardan, örneğin grubun ilk kurulduğu zamanlarda bir kişi yirmi mail yazardı, sonra zamanla sözde de fazlalıkları çıkardık hayatımızdan, bir iki mail, az ve öz. Fazlalıklardan arınma, yapmayacağımız şeyi konuşmamak, mahkûm olmadan mahrum kalmamak ve her isteğimiz ihtiyacımız değildir kabulü. Bunlar bizim ortak kabullerimiz.

Şu anda yaşadığımız hayatı nasıl görüyorsunuz?

Hiçbir şekilde sade yaşam ile alakası yok. Tüketici bir toplum. Mutluluğu tüketimde görüyor. Canı sıkılan “hadi bir alışveriş merkezine gidelim” diyor. Hava almak için bir deniz kenarına bir parka gidelim demiyor, muhakkak para harcayacakları yerlere gidiyorlar. Eskiden bir evde bir kişi çalışırdı 6 kişi doyardı, şimdi bir evde nüfus yetişkin ise 6 kişi çalıştığı halde borçla geçiniyor. Eskiden yılda 2-3 ay dinlenebiliyordunuz, şimdi 11 ay çalışıp bir ay tatile çıkıyor insanlar ve o bir aylık tatili için de bir sonraki sene on bir ay çalışıp taksitlerle ödüyor. Kredi kartıyla tatile çıkmak zaten benim anlamadığım bir şey, paran varsa tatile çıkarsın. Yani tamamıyla düşüncesiz ve istekleri peşinde koşan bir toplum. Bazen Allah korusun bir sıkıntı olsa mesela 3 gün elektrik veya su olmasa yaşayamaz bu insanlar. Bugün bunu kazandım yarın için de şunu kenara koyayım hiç demiyorlar.

Reklamlar var, dünyanın size sunduğu hatta dayattığı bir hayat var her şeyden önce nefsi var, bununla nasıl başa çıkıyorsunuz, özellikle de gençler bununla nasıl başa çıkabilirler?

Sözle mesaj vermenin davranışla mesaj vermeye göre daha etkisiz olduğunu düşünüyorum. Örneğin ben çocuklarıma sözle bir şey anlatmıyorum, yaşamımla örnek oluyorum. Sadece çocuklarıma değil, akrabalarıma arkadaşlarıma yaşam tarzımla örnek oluyorum. Şimdi akşam bir komşuma gitmek istesem, “gel, biz seni biliyoruz sen gösterişe bakmasın” diyorlar. Sadelik bize ihtiyacımız dışında dayatılan duygu, düşünce, davranış, ürün ve hizmetlerden kurtulma fırsatı verir. Bizim evde para konusu sadece bir gün konuşulur. Ne ihtiyacımız var ortaya koyarız. 28 yıldır evliyim, 28 yıldır eşime maaş bağlamışımdır. Bir bütçemiz var, ihtiyaç listemiz var. Her sene yaparız bütçemizi, en başta vergiler ardından giyim giderleri, gıda giderleri, tatil gezi kültür sanat giderleri, düğün nişanlarda alınacak takılar, hediyeler. Bu prensiple yaşıyoruz, bu şekilde örnek oluyoruz. 10 lira almışsam 9 lira alıyormuş gibi düşünür bir lirasını kenara koyarım, böyle alıştırdım eşimi de çocuklarımı da. İsraftan uzak yaşıyoruz, prensipli olunca kararlı olunca sorun olmadı.

Bir sözünüz dikkatimi çekti, dediniz ki insanlar diyorlar ki, sen gösterişe bakmazsın. Aslında bu sade yaşam insanların kendi aralarındaki ilişkilerinin düzelmesine, insani ilişkilerin artmasına sebep oluyor.

Evet çünkü insanların arasındaki iletişimi engelleyen faktörleri kaldırıyorsunuz. Gösterişi maskeleri fazlalıkları kaldırınca birbirinizi görüyorsunuz. Sade yaşamla insanlar birbirlerine daha çok zaman ayırabiliyorlar. Maskelerden arınıp olduğumuz gibi görünen bir yaşamdır sade yaşam.

Fazlalıklardan kurtulma kavramına dönmek istiyorum.

Hayatımızda yeri olan, ailemiz, çocuğumuz, yaşlımız, küçüğümüz, arkadaşımız, komşumuz, anne ve babamız, iş hayatımız kısaca hayatın her karesinde bütün ilişkilerimizde sadeleştirmemiz gereken aşırılıklarımız, fazlalıklarımız, ihmalkârlıklarımız vardır diye düşünüyorum. Her şeyden önce, kendimizden başlamalıyız arınmaya. Sade yaşam sadece düşüncede, lafta kalmamalı, hayatımızın her alanında sadeliği gerçekleştirme gayretinde olalım. Hayatımızın hiçbir alanında fazlalık, artık, gösteriş ve israf olmamalı, hayatımızın her alanında sadelik, netlik, şeffaflık ve arınmışlık olmalı. Tedavi kadar teşhis çok önemlidir. Özellikle hayatımızın her alanındaki fazlalıklarımızı iyi tespit etmeliyiz. Örneğin dedikodu, laf taşıma gibi en sinsi fazlalıkları da görebilmeli onları da hayatımızdan atmayı başarmalıyız. Sadece maddi açıdan sadelik değil, aynı zamanda hayatın tüm alanında sadelik yani zihinsel ve fiziksel sadelikte olmalı.

Örneğin televizyona karşı değiliz ama fazlalıklarından kurtuluyoruz. Her an televizyon açık yaşamıyoruz, seyredeceklerimizi seçiyor az seyrediyoruz. Cep telefonuyla az ve kısa konuşuyoruz. İhtiyacımızın ne kadar ihtiyacımız olduğunu tartarak alıyoruz. Kendimizi hayattan dışlamıyoruz.

Evet bu önemli. Sade yaşam demek alıp başını bir dağ başına yerleşmek değil yani.

Hayır,  sade yaşam nerede olursanız olun kendi sadeliğinizi kurmaktır. Kendi fazlalıklarınızdan arınmaktır, yaşama fırsat tanımaktır. Gösterişten uzak yaşamaktır. Tüketim toplumu olmaktan uzaklaşmaktır.

(Röportaj: S. Kalyoncu / Vakit)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !