`İslam’ın hükümleri bu dünyayı ilgilendirir`
Görüldüğü gibi İslâm`ın bütün hükümleri bu dünyayı ilgilendirmektedir. Öbür dünyada bu hükümlere zaten ihtiyaç bulunmamaktadır. Öte dünya iman ve muamele yeri değil, hesap yeridir... İslâm`ın siyaset ile ilişkisi ancak İslâm devletinin varbulunması ile kaim bir durumdur.
İktibas Dergisi'nin İslam ve siyaset ilişkisi konusunda hazırladığı soruşturma dosyasına verilen cevapların yayınını Rasim Özdenören'in cevaplarını da aktararak bugün tamamlıyoruz. Daha önce M. Kürşad Atalar, Hamza Türkmen, Abdurrahman Arslan, Atasoy Müftüoğlu ve Cihan Aktaş'ın dosya çerçevesindeki cevaplarını sizlerle paylaşmıştık. Rasim Özdenören'in, aslında İslam'ı siyaset alanından uzaklaştırmaya yönelik bir Emevi uydurması olan "İslam'ın beş şartı" kalıbını kullanmış olmasına şerhimizi koyuduğumuzu belirterek sizleri İktibas'ın soruları ve Özdenören'in cevaplarıyla başbaşa bırakıyoruz:
Sorular:
1. İslam, 'siyasî' karakterli bir din midir? 'Siyaset' olgusunu nasıl tanımlıyorsunuz? Bu tanım doğrultusunda İslam'ın siyaset olgusuyla ilişkisini nasıl kuruyorsunuz?
2. İslam'ın bir 'siyaset modeli' var mıdır? İslam bir 'yönetim biçimi' önenir mi, yoksa İslam'ın bizatihi kendisi bir 'siyasal model' midir?
3. İslam'ı bir 'din' (religion), siyaseti ise 'dünyevî' (veya seküler) bir alan olarak gören yaklaşım için ne düşünüyorsunuz? İslam'da din ile dünyayı birbirinden ayırmak mümkün müdür?
4. İslam ile siyaset arasında özden bir ilişki olmadığını savunan tezi, İslami Uyanış sürecini sekteye uğratmak için 1990'lı yıllardan sonra hız kazanan 'kuşatma' politikası ile ilişkilendirmek mümkün müdür? Bu bağlamda BOP ve Ilımlı İslam projesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Rasim Özdenören'in Cevapları:
1- Siyaset, devlet yönetimiyle ilgili bir sanattır. Bu sanatın bilimini yapan alan ise siyaset bilimini ilgilendirir.
İslâm yalnızca ibadetlerle ilgili bir din değildir. İbadetler kümesi, İslâm'ın beş şartından yalnızca bir kümeye mahsustur. Bunun dışında akide ile ilgili inanç kümesine amentü diyoruz. Hukuk işleri ile ilgili alana muamelat deniliyor. Ukubat ile ilgili hükümler ceza hukukunu ilgilendirir. Sonuncusu ve beşinci kümede ise ahlâk ile ilgili hükümler bulunur.
Görüldüğü gibi İslâm'ın bütün hükümleri bu dünyayı ilgilendirmektedir. Öbür dünyada bu hükümlere zaten ihtiyaç bulunmamaktadır. Öte dünya iman ve muamele yeri değil, hesap yeridir.
İslâm'ın siyaset ile ilişkisi ancak İslâm devletinin varbulunması ile kaim bir durumdur. Onun hükümleri kendi devleti bağlamında anlam taşır. İslâm'ın devleti yoksa onun öngördüğü siyaseti uygulayacak merci de yok demek olur.
2- İslâm'ın apriori bir siyaset modeli yoktur. Onun siyasetle, yönetim biçimi ile ilgili ilkeleri vardır. Bugünün müslümanı nasıl kendini geçmişin uygulaması ile bağımlı görmüyorsa (Asr-ı Saadet dönemi müstesna), bugünden öngörülebilecek herhangi bir modelle geleceği bağlı kılmak da o ölçüde abes olur.
İslâm'ın siyasetinin ve yönetim biçiminin belirli ilkeler dâhilinde uygulanmasını reel ve aktüel ihtiyaçlar belirler.
3- Yukardan beri söylediklerimizden anlaşılmış olacağı gibi, İslâm ne Batı tarzı "religion" kavramıyla, ne de seküler telâkki tarzı ile temas halindedir. Bu kavramlar Batı dünyasının Roma hukuku, Grek düşüncesi ve Hıristiyanlık anlayışının hâsılası olarak meydana gelmiştir. İslâm, uygulandığı mekânda ancak kendi ilahi referansıyla var olabilir. Olmazsa da, bu, İslâm'ı değil, ona bağlı olduğunu ileri süren Müslümanları ilgilendirir. İslâm din'dir, religion değil; onun menşei ilahîdir, dünyevi değil…
4- BOP ve Ilımlı İslam projesi kelimeleri ile ifade edilen hususlar İslâm'la değil, fakat bu günün yürürlükteki siyaseti ile ilgilidir. Bu konuların İslâm'la temas noktası yoktur. Çünkü ortada İslâm devleti yoktur. Ilımlı İslâm diye anılan şey her ne ise, Müslümanların dışında icat edilmiş, fakat onlara yamanmak istenen bir görüştür.
Ancak bu meselenin diğer veçhesini gözden kaçırmamak lazımdır. Bu kavramlar, bir yandan da Türkiye'nin reel politikasında Amerikan karşıtlarınca müslümanlar aleyhinde kullanılmak üzere siyaset piyasasına sürülmek istenmektedir. Bu noktada biz, onlarla da işbirliğini reddediyoruz. Müslümanlar, ancak kendi inisiyatifleriyle kurulmuş olan bir siyasetin yürütücüsü olabilir; başkasının manipülasyonu ve enstrümanı olarak kullanılmayı reddeder. Bahsi geçen "projeler"in günümüz Türkiyesi için geçerli, yerinde ve uygun olup olmadığı konusunun irdelenmesi ayrı bir bahistir.