13-01-2023 01:01

`İsrail`, yirminci yüzyılda yeni bir Batı kolonisiydi

Zaten Yahudiler uzunca bir zamandır Batı’da bir sorun olarak görülüyordu ve onların Filistin’e taşınmasının zemini rahatlıkla kurulabilirdi. Siyonizmin en önemli temsilci olarak kabul edilen Theodor Herzl’in 1896’da basılan kitabının adının “Yahudi Devleti” olması şaşırtıcı değildir. Fakat konunun burada bırakılmaması gerekirdi. Zira İsrail, İngiltere’nin yirminci yüzyıla taşınmış yeni bir kolonyalist girişimiydi.

`İsrail`, yirminci yüzyılda yeni bir Batı kolonisiydi

Bizde, Batı sanatında ve edebiyatında oryantalizm konulu çalışmaların merkezinde, genel olarak, Doğu ve Doğular hakkındaki yargılar yer almaktadır. Bu, çalışmayı yapana ve hatta okura bir bakış açısı sunar. Bunun ne kadar üretken bir bakış açısı olduğu sorusunun cevaplandırılması gerekir. Örneğin Türkiye hakkında birtakım olumsuz yargılar içeren, tip ve karakterleri önyargıları yüklenmiş edebî eserler ve filmler yıllarca gündemimizi meşgul etmişti. Hatta zaman içinde bu tip ve karakterler yeniden üretildiği için konu hakkında yapılan çalışmalar bugünü anlamak için de okunabilir. Fakat burada bakış açısının üretkenliği meselesi yeniden karşımıza çıkar. Çünkü konu Doğu ve Doğulular hakkındaki yargıların doğruluğu veya yanlışlığı bağlamında ele alınacağı için bakış açısının kısırlığı sorununu tekrar yaşayacağız. Bunun bir yansıması olarak Türk edebiyatına da aynı yerden bakılmaktadır. Mevcut bakış açısıyla bu eserleri üretenlerin zihin dünyasına ulaşmamız zor olacaktır. Fiilî olarak yaşadığımız gibi bu çalışmaların iki farklı dünyanın birbiriyle ilgili yargılarına indirgenmesi de gayet tabiî bir sonuçtur. Bunun yerine Batı edebiyatında ve sanatında kolonyalizm konulu çalışmaların daha üretken bir bakış açısı sunacağını söyleyebilirim. Bu, elbette, siyasî meselelerin farklı bir zemine taşınmasına imkân verecektir.

İfade etmeye çalıştığımız sorunun kaynağında oryantalizm ve kolonyalizm kavramlarının birbiriyle ilişkilendirilmemesi vardır. Batı sanatının ve edebiyatının bu ilişkiler göz önünde bulundurularak incelenmesi şaşırtıcı sonuçları ortaya çıkaracaktır. Kolonyalizm ve oryantalizm ilişkisini Filistin meselesi bağlamında incelemek mümkündür. Örneğin İsrail, bir Yahudi devleti midir yoksa Filistin’de kurulmuş bir İngiltere kolonisi midir? Soruyu hayalimizde canlandırdığımız kurguya göre cevaplandıracak değiliz. İsrail, bir Yahudi devleti olarak görüldüğünde Batı edebiyatında Müslüman Filistinlilerin varlığını sorgulamak çok da zor olmaz. Zaten Yahudiler uzunca bir zamandır Batı’da bir sorun olarak görülüyordu ve onların Filistin’e taşınmasının zemini rahatlıkla kurulabilirdi. Siyonizmin en önemli temsilci olarak kabul edilen Theodor Herzl’in 1896’da basılan kitabının adının “Yahudi Devleti” olması şaşırtıcı değildir. Fakat konunun burada bırakılmaması gerekirdi. Zira İsrail, İngiltere’nin yirminci yüzyıla taşınmış yeni bir kolonyalist girişimiydi. Bu da “The Old New Land” adlı roman ile anlaşılır. Aslında Theodor Herzl Avusturya’da yaşıyordu ve “Yahudi Devleti” adlı kitaptan altı yıl sonra yazdığı “The Old New Land”de Osmanlı topraklarında kurulmasını hayal ettiği koloni hakkında yeterince bilgi veriyordu. Romandan Theodor Herzl’in Filistin’de bir Alman kolonisi hayal ettiği anlaşılıyor. Fakat o, dönemin değişen şartlarını değerlendirerek İngiltere Koloniler Bakanı Joseph Chamberlain ile görüştü ve böylelikle Osmanlı topraklarında İngiltere kolonisinin temelleri atıldı.

Daha sonraki bir yazıda Theodor Herzl’in “The Old New Land” adlı romanından bahsedeceğim. Şimdi kısaca şunları söylemek istiyorum. Romanda Viyanalı genç bir Yahudi entelektüel Friedrich Löwenberg ile Kingscourt adlı Prusyalı aristokratın Pasifik’te bir adaya yolculuğu anlatılmıştır. İkili Pasifik’e giderken Yafa’da mola verir. Filistin’in “geri kalmış, yoksul ve seyrek nüfuslu bir ülke” olduğunu görürler. Geri kalmış, yoksul ve seyrek nüfus sıfatlarının Kuzey Amerika, Avustralya ve Yeni Zelanda için de kullanıldığını biliyoruz. Orada yeni Avrupalar icat edildi. Filistinlilerle İngiliz kolonyalizmine maruz kalan ülkelerin yerli unsurları arasındaki benzerlikler oldukça anlamlıdır. Theodor Herzl’in bu yeni kolonisinde konuşma dilinin Almanca olduğunu da belirtelim. Buna ilaveten yazar bu “eski yeni ülke”yi bir koloni olarak tasarlarken esasen Doğu Avrupa Yahudilerine karşı oldukça ırkçı ifadeler kullanmıştır. Herzl, onların yeni kolonide medenîleşerek Batı Avrupa’ya uyumlu hâle geleceğini hayal eder.

Batı edebiyatında ve sanatında oryantalizm başlığının araştırmacıya ve okuyucuya kısır bir bakış açısı sunduğu çok açıktır. Bunu da İsrail örneğinden hareketle izah etmeye çalıştık. Oryantalist imgeler üzerinde durulduğunda İngiltere’nin kolonyalist tarihinin sonuçlarını göz ardı etmek kaçınılmaz bir sonuçtur. Bu, diğer Batı Avrupa ülkelerinin tarihi için de geçerlidir. Doğulu, Türk veya Arap imgesinin doğruluğu veya yanlışlığı üzerinden bugünün siyasî gelişmelerini analiz etmek oldukça zordur.

(Selçuk Türkyılmaz / Yeni Şafak)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !