05-06-2008 12:58

`Kılıçla düzeltmek` mukaddes, kalemle düzeltmek tukaka öyle mi?

Biz, Kur`ani doğruları dillendiren kitaplarındaki Mustafa İslamoğlu`nu geri istiyoruz. İslamoğlu`nun da bizim eleştiri ve uyarılarımıza duyarsız kalmayacağına inanıyoruz.

`Kılıçla düzeltmek` mukaddes, kalemle düzeltmek tukaka öyle mi?

Şükrü Hüseyinoğlu /İslam ve Hayat

Müslümanlar arasında sahabe hayatıyla ilgili en çok anlatılan, kitaplarda yer verilen tablolardan biri Hz. Ebubekir'in, halife seçildiğinde dile getirdiği "Yanlışa düşersem ne yaparsınız?" sorusu karşısında "Yanlışa düşersen seni kılıçlarımızla düzeltiriz" cevabına muhatap olması ve bunun üzerine yüce Allah'a hamdetmesi, diğeri ise Hz. Ömer'in halife iken mescidde mehir üzerine verdiği bir hükme cemaatte bulunan bir kadının kalkıp itiraz etmesi ve Nisa suresi 22. ayeti delil gösterip Hz. Ömer'in fikrini değiştirmesi hadiseleridir. 

Bu örnek tablolar dillerden düşürülmez, lakin bir Müslüman yanlışa düştüğüne inandığı bir başka Müslümanı eleştirdiğinde çoğu zaman bunu "dil uzatmak", "birbirimizle uğraşmak", "saldırmak" şeklinde nitelenip, eleştiriyi yapan Müslüman mahkum edilmek istenir. Toriye gelince eleştirinin, yanlışa müdahalenin mukaddesliğinden dem vuran bazıları, bu pratiğe aktarılınca rahatsız olur. 

Mustafa İslamoğlu'nun  Hilal Tv'de "Vahyin Penceresi'nden adlı programda Kur'an'ı sofranın ekmeği-suyu, tasavvufu ise tezyinatı (süsü) olarak ifade etmesi ve Kur'an dışı bir kültür olan tasavvufa meşruiyet kazandırmaya çalışması karşısında Ahmet Örs kardeşimiz  bu yaklaşımı eleştiren bir haber-yorum kaleme aldı. "Vahyin Penceresinden" mesele böyle mi görünüyor?" balıklı bu haber yorumda Örs, şu eleştirileri dile getirdi:

"Özü itibariyle, Kur’an düşüncesiyle tasavvuf ve irfanı buluşturmayı hedefleyen bir programdı. İslamoğlu, Kur’an’ı İslam sofrasının ekmeği-suyu, tasavvuf ve irfanı da onun tezyinatı olarak gördüğünü belirtti. Bu sözlerle Kur’an’ın sofrayı süslemeden bıraktığının ifade edildiğini anlamak zor olmasa gerek... Vahyi hakikatleri bir kenarda tutarak her tarafı kucaklamak, Müslümanlar arasında zaten düzeltilmesi gereken bir temel hastalık olarak orta yerde duruyorken, bir üstad ağırlığıyla bu hastalığı keskinleştirmek, bütün tevhidi süreçlere indirilmiş ağır bir darbeden başka bir şey değildir ve asla tevili mümkün olamaz."

Haber-yorum üzerine olumlu tepkilerin yanında olumsuz tepkiler de aldık. Bu son derece doğal bir durum. Lakin olumsuz tepkilerin çoğunun fikren bir itiraz olmayıp karalamaya yönelik olması, sözünü ettiğimiz hastalığın, yani eleştiiryi "dil uzatmak", "birbiriyle uğraşmak" diye niteleme hastalığının yok olmadığını gösterdi bize.

Şunu belirtelim ki, bizim için ilke ve ölçüler kişilerden önce gelir. Kur'ani ölçüleri savunma konusunda hatır-gönül kırmamak adına sessiz kalmayı doğru bulmuyoruz. İslamoğlu, Kur'an'la ilgili önemli çalışmaları olan bir mütefekkir. Daha önce de belirttiğimiz gibi, bizlerin de faydalandığı değerli bir birikimin sahibi. Dolayısıyla İslamoğlu'nun Kur'ani ölçülerin dışına taşan yaklaşımlara yönelmesi bizleri doğal olarak rahatsız etmektedir. İslamoğlu, geniş bir kitleyi etkilemektedir bugün. Onun yanlışı, sadece onun yanlışı olarak kalmamaktadır. Bu sebeple İslamoğlu'nun Kur'an dışı bir kültürü İslam sofrasının süsü olarak nitelendirmesine ve bunun da arka planında bir süredir sistametik olarak, kitaplarında yer alan Kur'ani doğrularla çelişen yaklaşımlar sergilemesine sessiz kalamazdık. İslamoğlu'nun, kitaplarında yer alan Kur'ani doğruların aksine, ebced hesaplarıyla gayb avcılığı yapılmasına meşruiyet sağlamaya koyulması, torpil/iltimas anlamında şefaat anlayışına kapı açması gibi "yeni" yaklaşımları Kur'ani duyarlılığını gittikçe yitirmeye başladığını göstermektedir ne yazık ki.  

Biz, Kur'ani doğruları dillendiren kitaplarındaki Mustafa İslamoğlu'nu geri istiyoruz. İslamoğlu'nun da bizim eleştiri ve uyarılarımıza duyarsız kalmayacağına inanıyoruz.

Selam ve dua ile...

YORUMLAR
  • Fahrettin Mert   06-06-2008 16:13

    Hüseyin bey kardeşim sizden ve sizin gibi düşünen Kurani müslümanlardan Allah razı olsun.Gerçekten de insanların artık akıllarını kullanma zamanı gelmedi mi?

  • Şükrü Hüseyinoğlu   06-06-2008 12:16

    Değerli kardeşim, Ömer Muhtar, Senusiler, Şeyh Şamil ve İslam adına dik duran önderleri tabii ki İslami mücadele geleneğinin parçası olarak görüyor ve seviyor, sayıyoruz. Bakın, biz asla tekfirci bir anlayışa sahip değiliz. Hatta tekfirciliğin yok edilmesi gereken bir hastalık olduğuna inanıyoruz. Biz geleneğimizi reddeden, nevzuhur insanlar değiliz hamdolsun. Fakat geleneğin ıslah edilmesi gerektiğini, sahih geleneğin muharref gelenekten arındırılıp ortaya konulması gerektiğini söylüyoruz. Sözünü ettiğiniz Müslüman önder ve hareketlerin tasavvufla olana bağlantısı asla onların mücadelesini benimsemememizi doğurmaz. Zira biz şuna inanıyoruz: Kur'ani doğrulara ulaşmak bir süreç işidir. başta Emeviler ve Abbasiler olmak üzere saltanat idarelerının çabalarıyla ve yabancı kültürlerin etkisiyle Müslümanlar arasında yer bulmuş yanlış anlayışların ortadan kaldırılması bir süreç gerektirir. İslam dünyasındaki Kur'ani uyanış sürecinin de çok fazla geriye gitmediği bir gerçek. Dolayısıyla insanları gündemlerine taşınmayan doğrular adına yargılayamayız. Zikrettiğiniz önder ve hareketlerin İslami doğrular yanında tarihsel süreçten devraldıkları bazı yanlış anlayışları da benimsemiş olmaları anlaşılmayacak bir şey değildir. Bizler onların doğrularını ve mücadelelerini destekler, yanlışlarını beneimsemeyiz. Fakat yanlışlarından dolayı da asla tekfir gibi Kur'ani olmayan bir yola yönelmeyiz. Ki Kur'an'ın Ehl-i Kitab'ı bile Mekke dönemi ve kıblenin değişmesi emrine kadar Medine'de tekfire yönelmediği bir gerçektir. Hal böyleyken bizler nasıl kalkar da Mümin insanları tekfir edebiliriz? Bizm eleştirdiğimiz durum, Kur'ani uyanış sürecinin içinde bulunulup da bir süre sonra Kur'ani doğruların aksi iddialarda bulunulmasıdır. Allah'a emanet olun.

  • refik   05-06-2008 21:55

    ömer muhtar, senusiler ve şeyh şamil, islam düşüncesi içerisinde bunları nereye koyuyorsunuz onu söyleyin. yoksa bunlarda mı din dışı ya da siz haddinizi mi aşıyorsunuz ?

  • Mustafa   05-06-2008 21:06

    selamunaleyküm kardeşler sizin hatanız şu. herkesin birbirini idare ettiği ve kimdsenin kimseyi hatasını görmezden geldiği ve eleştirmediği bir ortamdfa siz kalkmış eleştiri kültürünü diirltmeye çalışıyorsdunz. inşallah başarılı olursunzu.

  • Fahrettin Mert   05-06-2008 13:43

    Değerli kardeşim Hüseyin beyinde belirttiği gibi Mustafa İslamoğlu Tevhidi İslama olan katkıları yadsınamaz bir şahsiyettir.Eğer kendisi bu belirttiği yanlıştan dönerse Müslümanları sevindirecektir.Yok eğer hala tasavvuf denen şirk dinini hala İslamın süsü diye savunacak olursa birçok insanı üzecek ve de en önemlisi Allah katında sorumlu olacaktır.Allah hepimizi Kurandan ayırmasın.