`Kudüs`ün kurtuluşu, Ümmetin kurtuluşudur`
Tunus İslami Hareketi lideri Gannuşi: Unutulmamalıdır ki Kudüs, Müslümanların gücünün simgesidir. Ve dolayısıyla Kudüs’ün mevcut durumu ümmetin içinde bulunduğu durumu ortaya koymaktadır. Bu yüzden Kudüs’ün kurtuluşu, sadece Filistin’in değil Ümmet-i Muhammed’in kurtuluşudur.
Türkiye Gönüllü Teşekküller Vakfı, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği ve Uluslararası Kudüs Müessesesi’nin organize ettiği “Kudüs Buluşması”na katılan Raşid Gannuşi ile Filistin sorunu çerçevesinde bir çok konuyu konuştuk. İngiltere’de sürgünde yaşayan Tunus’lu Müslüman düşünür Raşid El Gannuşi’nin çarpıcı görüşlerinin yer aldığı söyleşiyi sunuyoruz:
Tepkilere kulaklarını tıkayan İsrail, Mescid-i Aksa’nın altını kazmaya devam ediyor. Nasıl bu kadar aldırmaz olabiliyorlar?
Yahudiler, hayal mahsulü bir inanışla, Süleyman Heykeli’nin Mescid-i Aksa’nın altına olduğunu düşünüyorlar. Şimdi de kabirleri, camileri, tekkeleri ortadan kaldırmaya çalışıyorlar.
Mescid-i Aksa’nın altını arkeolojik çalışma adı altına kazdılar. Aynı zamanda metro gerekçesiyle tüneller yapıyorlar. Bir süre sonra ne olacak? Bir deli gelecek bu tünellerde bir bomba patlatacak. Ve Mescid-i Aksa yıkılacak. Biz Müslümanlar da bunun üzerine biraz bağırıp çağıracağız. Bir süre sonra bu acıyı unutacağız.
Kudüs’ün ortak başkent ilan edilmesi yönündeki çabaların bu duruma etkisi ne olur?
Sorunuza geçmeden önce şu gerçeği unutmamalıyız; İsrail’i şımartan Amerika’daki Yahudi lobisinin etkin gücüdür. Yahudi lobisi, ABD’ye baskı yaparak İsrail’e tam destek verilmesini sağlamaktadır. Kudüs’ün ortak başkent ilan edilmesine ilişkin sorunuzda gelince; Bu Mescid-i Aksa’nın idamı anlamına gelir. Mescid-i Aksa büyük bir tehdit altında. Onların asıl projesi bu kutsal mabede yöneliktir. Türk heyetinin raporu da, kazıların Mescid-i Aksa’ya zarar verdiği, tehdit oluşturduğu yönündedir. Dolayısıyla, bu kazıların derhal durdurulması için vakit kaybetmeden derhal harekete geçilmeli ve Mescid-i Aksa’nın yıkılmasını önlemek için alt yapı güçlendirilmelidir. İslam dünyası bu gerçeğe gözlerini kapayarak görmezden gelmemelidir. Her şey apaçık, Mescid-i Aksa’nın yıkılmasının planlandığını anlamamak mümkün değil.
Kudüs’ün mevcut durumu ümmetin içinde bulunduğu durumu yansıtıyor. Kudüs’ün görüntüsünü de değiştiriyorlar…
Evet, Kudüs’ün her tarafına Yahudi yerleşkeleri kurdular. Mimari açıdan da Kudüs Yahudileştirildi. Artık Kudüs’ün ne doğusu ne de batısı kalmıştır. Orada yaşayan Müslümanlar dışlanmıştır. Kudüs’e gereken önem verilmemektedir. Ancak unutulmamalıdır ki; Kudüs, Müslümanların gücünün simgesidir. Ve dolayısıyla Kudüs’ün mevcut durumu ümmetin içinde bulunduğu durumu ortaya koymaktadır. Bu yüzden Kudüs’ün kurtuluşu, sadece Filistin’in değil Ümmet-i Muhammed’in kurtuluşudur.
Barış görüşmeleri adı altında yapılan toplantılar hakkında neler söyleyeceksiniz?
“Toprak karşılığı barış” tezi tamamen bir aldatmacadır. Böyle söyleyerek Arap dünyasını bu konferansa çekmek istiyorlar.
Katılım geniş çaplı olacak mı?
Arap dünyası kamuoyu baskısı dolayısıyla bu konferansa katılmak istemeyebilir. Arap ülkeleri İsrail ile ilişki kurmaya zorlanacak
Oradan bir sonuç çıkar mı?
Hayır, hayır… Siyonist devlet barışta ciddi değildir. Taviz verecekmiş gibi görünecek ama bu olmayacak. Orada, Arap ülkeleri İsrail ile ilişki kurmaya zorlanacak.
Durup dururken bu konferans nereden çıktı?
Ehud Olmert çok zor durumda. Onun elini güçlendirmek istiyorlar. Düşünün aynı masa etrafında oturmuş bir Suudi Arabistanlı bakan bulunuyor. Ve bu bakan Olmert’in elini sıkıyor. Bunun anlamı çok büyük olduğu için, Arap liderlerin Olmert’in elini sıkmasını hedefliyorlar.
Kamuoyuna yönelik “ kesin çözüm istedikleri” yönündeki ifadeleri…
O iddialar kesinlikle yalandır. Çözüm için önce çözüme dönük zemin oluşturulur. Böyle bir şey var mı? Yok. Öyleyse tüm iddialar yalandır. Sadece Olmert’in elini güçlendirmek için de yapmıyorlardır, bu zirveyi. Bush’un da elini güçlendirmek istiyorlar. Bush da çöküşün eşiğinde. Burada, belirttiğimiz gibi Arapları konferansa taşır, Olmert ile el sıkıştırırlarsa diyecekler ki; Başkan Bush, Irak’ta ve Afganistan’da başarılı olamadı ama diğer başkanların yapamadığını yaptı. Böylece prim kazanmaya çalışacak. Ardından Bush, çektiği finans sıkıntısını da gidermiş olacak. Yani; ABD-İsrail ikilisi, hiçbir çaba göstermeden bedava meyve almak istiyor.
Ayrıca bu konferansla Filistinliler arasındaki ayrımı derinleştirmek isteyeceklerdir… Bildiğiniz gibi, hiçbir İslam ülkesi İran’a karşı askeri müdahaleyi istemiyor. Ayrıca onları ikna etmeye de çalışacaklar.
Suudi Arabistan bu konferansa katılmayacağını açıklamıştı…
Dik duran, onurlu bir devlet zaten bu konferansa katılmaz.
Bu konferans; şekilsel bir konferans olacak
Bu konferansın başarı şansı yok mu diyorsunuz yani?
Bu konferans; şekilsel bir konferans olacak. Kapalı bir bildirge ile sonuçlandırılacak… Sadece taraflar, vaatlerde bulunacaklar. Temel konularda çözüm üretmeye çalışmayacaklar. Kısaca; “bu toplantı fotoğraf çektirmekten ibaret olacak” diyebiliriz. Bakın! Adaletli barış; hak sahibine hakkını vermektir. İslam barışı ister ama barışı istemek, haktan vazgeçmek değildir.
Mahmud Abbas, Filistin’i temsil edebilir mi?
Filistinliler, mevcut durum dolayısıyla ABD’ye ölü çocuk gibi gidiyorlar. ABD de İsrail de bunun böyle olmasını istedi.
İsrail ve ABD, gerçekten bağımsız bir Filistin devleti kurmak istiyor mu?
ABD, gerçekten bağımsız bir Filistin devleti kurulmasını istemiyor. Suni bir devlet istiyor ki, böylece İsrail güvende olabilsin. Arzuları ve planları bu. Hiçbir zaman gerçek anlamda bağımsız bir Filistin devleti istemediler ve bundan sonra da istemeyecekler. ABD yalnızca İsrail’in çıkarları için uğraşıyor. Filistin’in menfaatleri, hakları onları ilgilendirmiyor.
Filistin’deki krize gelecek olursak…
Şüphesiz, bu kriz aşılacak. Ancak maalesef, şu anda El Fetih’in bazı liderleri İsrail tarafına oynuyorlar. Hata yapanlar, hatalar yapanlar var… Filistinlilerin direnişten vazgeçirmeye, siyasileştirmeye çalışıyorlar.
Bu yolla barışa ulaşılacağını savunuyorlar?
İsrail ancak direniş ve güçten anlar. Hatırlayın, Güney Lübnan nasıl kurtarıldı?
Evet, savundukları demokrasiyi Filistin’de rafa kaldırdılar…
Batı’ya sormak lazım: Filistin’de demokrasi beğenilmeyen bir çocuk doğurursa onu boğmak mı gerekiyor? Bulgarlar ya da diğerleri doğurursa kabul ama Müslümanlar doğurursa ret öyle mi?
İslam Birliği için çalışmalıyız
Fransız, Nazi işgaline direnince kahraman, Filistinli direnince terörist oluyor. Direnişi terör olarak nitelendiriyorlar…
Herkes işgale karşı direnme hakkına sahiptir. Bu evrensel bir kuraldır. Dolayısıyla Filistin halkı da işgale karşı direnmektedir. Fransız, Nazi işgaline direnince kahraman, Amerikalı ya da bir başkası özgürlük savaşçısı oluyor. Ama Filistinli direnince terörist oluyor. Böyle bir mantık olmaz. Bu hak, Filistinliye tanınmıyor…
El Fetih’in tutumu da pek farklı değil?
Doğru, FKÖ de bazıları bu sonuçları kabul etmek istemedi. Onlar, şeytana kulak asıyor, vesveselerle hareket ediyorlar. ABD ve İsrail’den destek alacaklarını düşünerek Ulusal Birlik Hükümeti’nden basit bahanelerle çekildiler.
Hamas’a karşı izlenen sert tutumu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Hamas’a karşı durmak; direnişe de halka da karşı durmaktır. İşgale karşı kullanılacak tek dil direniştir. Hamas da direnişin simgesidir. Seçim sonucu göstermiştir ki; Filistin halkı tercihini, direnişten yana kullanmıştır. Geçmişte El Fetih’i niçin destekliyordu?
Direndiği için…
Filistin niçin bu durumda?
İslam dünyasını hastalıklı bir toplum haline getirdiler. Bunun asıl sebebi de, İslam âleminin liderlerinin yeterince güçlü karaktere sahip olmamalarıdır. Müslüman halklar ve hükümetleri sürekli bir çatışma halindeler. Gerçek bir lider çıkıncaya kadar hükümetlerle halklar arasındaki gerginlik ve çatışmalar devam etmeye mahkûm.
Filistin halkı, işgalciler yüzünden çok zor durumda kaldı. Zafer için artık Allah’tan başka sığındığımız bir kapı yok. Hükümetlerden pek bir şey beklemiyoruz.
İslam dünyasının ileri teknolojiye sahip olmasını istemiyorlar. İran’a yönelik Batı’nın tutumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
ABD ve Avrupa’nın İran’a karşı aldığı kararlar, İslam dünyasının ileri düzey teknolojiye sahip olmasını engelleme çabalarından biridir. Müslüman ülkeleri de bu baskıyı yenip, kalkınmak için yüksek teknolojiye sahip olmalıdır. İslâm âlemi Avrupa’nın aldığı kararlara bağımlı kalmamalıdır, özgür iradeye sahip olmalıdır. Batı’nın siyasetine ayak uydurmaya çalışmak yerine, İslam birliği için çalışmamız gerekiyor. Avrupa’nın amacı, Batı’dan bağımsız bir İslam devleti olmasın.
Umutlu musunuz?
Son zamanlarda Müslümanlar uyanmaya, gerçekleri görmeye başladılar. İnsanlar artık zayıf noktaların neler olduğunu biliyorlar. İslamiyet dünyada daha fazla yayılmaya başladı. İslam dünyası, yeni ve güçlü projeler yaparak kalkınma çabasına hız vermelidir. Her bir Müslüman ülke, artık Batı’ya endeksli bir teknoloji ve siyaset gütmek yerine, diğer İslam ülkelerine yönelmelidir.
Son olarak Tunus'taki mevcut durumu sormak istiyorum. Tunus'ta nasıl bir değişim yaşanıyor?
Tunus, şu anda geçmiş dönemden çok daha kötü bir dönem yaşıyor.