`Müslümanlar yeyip içtiklerine dikkat etmeli`
İngiltere Helal Gıda Sertifikalandırma Kururmu Başkanı Muhammed Hanifa, gıda sanayinin gelişmesiyle birlikte katkı maddelerinin kullanma oranlarının da yoğunlaştığına dikkat çekti ve Müslümanların yeyip içtiklerine dikkat etmesi gerektiğini söyledi.
Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırma Derneği tarafından organize edilen "Uluslararası Helal Gıda 2008 Konferansı" Feshane Uluslararası Fuar ve Kongre merkezinde yapıldı.
Konferansta konuşan İngiltere Helal Gıda Sertifikalandırma Kururmu Başkanı Muhammed Hanifa, gıda sanayinin gelişmesiyle birlikte katkı maddelerinin kullanma oranlarının da yoğunlaştığına dikkat çekti. Müslümanların yeyip içtiklerine dikkat etmesi ve helal ile haramı kesinlikle karıştırmaması gerektiğini belirten Hanifa, "İnşaallah Türkiye'deki kardeşlerimiz de doğru dürüst bir sertifikalandırma sistemine kavuşur" şeklinde konuştu.
Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği (MÜSİAD) Başkanı Ömer Bolat, gıda sektöründe helal gıda sertifikası uygulamasının başlatılmasıyla Ortadoğu'ya olan 20 milyar dolarlık ihracatın çok daha artacağını söyledi.
Konferansın açılışında konuşan MÜSİAD Başkanı Ömer Bolat, helal gıda sertifikasının uluslararası ticarette giderek önem kazandığını söyledi. Türk gıda sektörünün 70 milyar dolarlık hacme ulaştığını hatırlatan Bolat, "Dünyada ihracat konusundan ciddi bir rekabet var. Bu nedenle helal gıda sertifikası önem kazanıyor. Dünyada helal gıda sertifikası verebilen akredite kuruluş sayısı 52'yi geçti. Bizim Ortadoğu, Körfez ve Afrika ülkelerine 5 yıl öncesine kadar birkaç milyar dolar olan ihracatımız 20 milyarı buldu. Türkiye'de helal gıda sertifikası uygulamasına geçmemiz bu rakamın daha da artmasını dağlayacaktır." ifadelerini kullandı. Konferansı organize eden Gıda ve İhtiyaç Maddeleri Denetleme ve Sertifikalandırma Araştırma Derneği Başkanı Hüseyin Kami Büyüközer ise yaptığı konuşmada, İslam Toplumu'nun çağımızda gıda konusunda bazı sorunlarla karşı karşıya olduğunu kaydetti. Büyüközer; "Yakın zamana kadar böyle problemlerimiz yoktu, çünkü bizim köklü yaşam biçimimizin ve bu yaşam biçiminin getirdiği bir gıda rejimimiz vardı" şeklinde konuştu. (Vakit / Milli Gazete)