`Oruçlu öğrencileri kayıt etmemeyi de düşünüyor musunuz?`
TOKAD, üniversite öğrencilerinin başörtülü kayıt edilmemesi sebebiyle yaptığı açıklamada yasakçı rektörleri eleştirerek `Örtüleri gibi oruçlarını açmaları için de ikna odaları kuracak mısınız?` sorusunu gündeme getirdi.
İslam ve Hayat
Tokat'ta faaliyetlerine devam eden TOKAD (Toplumsal Dayanışma Kültür Eğitim ve Sosyal Araştırmalar Derneği) Başkanı Umut Uzun, üniversite öğrencilerinin başörtülü kayıt edilmemesi sebebiyle yaptığı açıklamada yasağı ve yasakçı rektörleri eleştirerek “Örtüleri gibi oruçlarını açmaları için de ikna odaları kuracak mısınız?” sorusunu gündeme getirdi. Dernek başkanı Umut Uzun tarafından yapılan açıklamada "Başörtüsü yasağının en düşündürücü yönlerinden birini de bu yıl kayıt döneminin Ramazan ayına denk gelmesi oluşturuyor. Başörtüsünün işaret ettiği hakikate yasak uygulayanlar, oruç tutan öğrencilerin örtülü fotoğraflarını kabul etmiyor, başörtülü olarak kayıtlarını yapmıyor. Oysaki her ikisi de Allah’ın emri ve bu bağlamda hem tesettür hem de oruç aynı hakikati sembolize ediyor. Birini diğerinden ayrı tutmak mümkün değil. Türkiye’nin tüm rektörlerine sormak istiyoruz: Anayasa Mahkemesi’nin karar gerekçesi kanun yerine geçemeyeceğine göre, halen yasal bir gerekçeden yoksun bulunan bu asılsız yasağı uygulamaya nasıl devam ediyorsunuz? Yasal gerekçesi olsaydı bile halk nezdinde hiçbir zaman meşruiyet kazanamamış bir yasağı uygulayarak ve halkın paralarıyla yapılan okullara halkın çocuklarını almayarak ayrımcılık ve haksızlık yapmış olmuyor musunuz? Orucu da başörtüsü gibi siyasi simge kabul edip oruçlu öğrencileri kayıt etmemeyi de düşünüyor musunuz? Örtüleri gibi oruçlarını açmaları için de ikna odaları kuracak mısınız?" denildi.
Zulme karşı mücadele ve dayanışma kardeşliği çağrısı
Uzun açıklamasının devamında şu hususları gündeme getirdi: "Tüm bu sorular, yasağı uygulayanlar kadar yasağın kaynağındaki sistemin resmi ideolojisiyle de yüzleşmeyi kaçınılmaz kılıyor. Açıktır ki, bugün darbeci hâkim zihniyetin İslam’ın sosyal ve siyasal hayattaki tezahürüne karşı uyguladığı başörtüsü yasağı, gün geçtikçe sistemin sorunlarını ve çelişkilerini daha net ortaya koyuyor. Sistem, ciddi bir meşruiyet krizi yaşamakta ve bugüne kadar zorla bastırdığı toplumsal talepler karşısında daha fazla karşı duramamaktadır. İşte bu noktada yapılması gereken, zulme karşı çıkan, ifsada tavır alan, hak ve özgürlüklerini sonuna kadar savunan bir mücadele hattının inşasıdır. Kendi sorunlarını sahiplenenler ve bunun için bıkmadan, usanmadan, yılmadan mücadele edenler karşılığını bir gün mutlaka alacaktır. TOKAD olarak halkın çözülmesi yönünde talebi olduğuna inandığımız bu sorunu gündemde tutmak ve yasaklara karşı sessiz kalmamak için daha çok çaba gösterilmesi gerektiği kanaatindeyiz. Herkesi zulüm karşısında derinleşen sessizliğe karşı mücadele ve dayanışma kardeşliğine davet ediyoruz."
-
HUSEYİN SASMAZ 01-09-2009 14:58
Daha Dün Resulullah'a Hakaret Eden Rasmussen, Bugün Müslümanların İftar Sofralarında Ağırlanıyor Eski Danimarka Başbakanı ve yeni NATO Genel Sekreteri Anders Fogh Rasmussen, Başbakan Recep Erdoğan'ın vereceği iftar yemeğine katılmak için 27.08.2009 Perşembe günü Türkiye'ye bir ziyarette bulundu. Bilindiği üzere Rasmussen, 2005 yılındaki Danimarka Başbakanlığı döneminde Allah'ın resulü Muhammed [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'i iğrenç bir şekilde tasvir eden karikatürleri yayınlayan Jyllands-Posten adlı gazeteye "basın özgürlüğü" çerçevesinde sahip çıkan ataları Ebu Cehil ve Ebu Leheb'i aratmayacak derecede azgın bir İslam ve Müslüman düşmanıdır. Müslümanlara düşmanca tavır içerisinde olan böyle bir şahsın NATO genel sekreteri seçilmesi elbette bizleri şaşırtmamıştır. Zira Müslümanlarla savaşan bir birliğe İslam düşmanı olan birinin seçilmesi gayet tabidir. Ancak bizleri üzen ve şaşırtan şey Allah'ın resulü [SallAllahu Aleyhi ve Sellem]'e hakaret eden bir gazeteyi "basın özgürlüğü" adı altında sahiplenen ve milyonlarca Müslüman'ın tepkisini almasına rağmen Müslümanlardan özür dilemeyen, hatta dilemeyeceği yönünde mesajlar veren bu şahsın, AK Parti hükümeti tarafından, sanki genelde tüm dünya Müslümanları ve özelde ise Türkiye Müslümanları ile dalga geçercesine bir iftar yemeğine davet edilmesidir. Bundan daha acısı ve daha beteri ise bırakın Müslüman dünyasından özür dilemeyi iftar yemeği davetinde kâfir Amerika'nın işgaline karşı savaşan Afganistan'daki Müslüman mücahitleri "Afganistan'ı bir kez daha teröristlerin sığınak yeri olarak görmek istemiyoruz" sözleriyle terörist diye nitelemesine karşılık Başbakan Erdoğan'ın ona yönelik şu övücü sözleri olmuştur: " NATO Genel Sekreteri olarak, NATO'nun gündeminde zor konuların yer aldığı böylesine kritik bir dönemde ifa edeceğiniz görev ve sorumluklarınızda, şahsım, milletim adına sizlere başarılar diliyorum, bunları içtenlikle ifade ediyorum. İnanıyorum ki sizin başarınız, ittifakın başarısı olacaktır.'' Ey Türkiye Müslümanları! Daha dün Rasmussen gibi İslam düşmanları Müslümanların kapılarının eşiğine dahi yaklaşamazlarken ne üzücüdür ki bugün bu zirar yöneticiler sayesinde kanlı elleriyle Müslümanların mübarek iftar sofralarında yer almaktadırlar. Öyleyse İslam ümmetine düşen; bizden biri gibi görünen ancak gerçekte başta Amerika olmak üzere kâfirlere hizmet eden, onların değirmenine su taşıyan ve Müslümanların ocağına incir ağacı diken bu ikiyüzlü hain yöneticileri tarihin çöplüğüne kaldırıp atarak, Rasmussen gibi mendebur şahsiyetlerin bırakın Allah'ın resulüne hakaret etmesini, art niyetle Müslümanların adını dahi ağızlarına aldıklarında onların dilini koparacak Mutasım gibi tek bir halife nasbetmektir