Şükrü HÜSEYİNOĞLU

09 Eylül 2012

"ŞAM'IN FAZİLETLERİ" RİVAYETLERİ ÜZERİNE

Bilad'uş-Şam, yani Suriye coğrafyası 20. asırda olduğu gibi 21. asırda da ümmetin kanayan yaralarından biri oldu. Geçtiğimiz yüzyıl içinde Baas diktasına karşı topyekün bir şehri, Hama'yı şehit veren Suriyeli Müslümanların bu çağdaki imtihanı daha ağır geçmekte. Hama'nın yanı sıra, Humus, İdlib, Halep gibi İslami duyarlılığın yüksek olduğu Suriye şehirleri, şimdiden şehit kentler kervanına katılmış bulunuyor.

Yarım asırlık Baas zulmüne karşı haklı bir isyan hareketine kalkışan Suriye halkı, bu süreçte bölge dışı güçler ve onların bölgesel temsilcilerinin devreye girmesiyle bir iç savaşa dönüşen ağır çatışmaların mağduriyetini yaşıyor. Bir tarafta ABD merkezli batı emperyalizminin model ülkesi Türkiye'nin, diğer tarafta da Rusya ve Çin'in önderliğindeki doğu emperyalizminin son dönemde bölgesel temsilcisi görüntüsü veren İran'ın ulusal strateji ve çıkarlarının çatıştığı bu iç savaşın daha ne büyük yaralar açacağı ve nasıl sonuçlar doğuracağı da belirsizliğini koruyor.

Evet, ne yazık ki Suriye'de çok ağır bir tabloyla karşı karşıya bulunuyoruz. Gün aşırı gelen kitlesel katliam haberleri, kardeşlerimizin iffetine yönelik Baas çetelerinin saldırıları, muhalafeti sindiremeyen rejimin kimyasal silah kullanmaya başlandığı iddiaları... Bu ağır tablo karşısında Suriyeli Müslümanlar ve zaten yitik olup yeniden ihya ve inşayı bekleyen ümmetin bugünü ve geleceği için Rabbimize niyazlarda bulunuyoruz. Laik dikta rejiminin kahrı ve emperyalist kampların bölgeye yönelik hesaplarının mahvı için ellerimizi Rabbimize açıyoruz.

Kelimelerin anlatmakta kifayetsiz kaldığı acı ve mağduriyetlerin yaşanmakta olduğu Suriye konusunda, tevhidi çizgide sebat eden yayın organlarında çeşitli yazılar yazıldı, değerlendirmeler yapıldı. Yine bu çizgide bulunan çeşitli kuruluşlar tarafından konferanslar, basın açıklamaları gibi etkinliklerle Suriyeli Müslümanların haklı isyanına destek verilirken, aynı zamanda bu isyanın küresel ve bölgesel güçlerce manipüle edilme tehlikesine karşı uyarılarda bulunuldu, "istikamet" vurgusu yapıldı. Suriye'de bugün içinden çıkılmaz bir kaos görüntüsü veren mevcut durumdan yegane çıkış yolunun, ancak ve ancak Âlemlerin Rabbi'nin belirlediği istikamete yönelmek ve ancak ve ancak O'na dayanmakta olduğunu bıkıp usanmadan dile getirmek zorundayız. Bunun aksi, bâtılın bir tonundan kaçarken başka bir tonuna yakalanmak, zulmün bir çeşidini yıkarken başka bir çeşidini inşa etmek olacaktır.

Suriye gündeminin farklı bir boyutuna değineceğimiz yazımıza geçmeden önce yukarıdaki birkaç paragrafla Suriye konusunda tarafımızı ve duruşumuzu bir kez daha ifade etmek istedik. Doğrusu bunca acı ve ağır tablo karşısında, "Şam'ın faziletleri"ne dair rivayetler ve bu rivayetlere dayalı olarak toplumlarımızın kültüründe yer etmiş bulunan Şam'ın kutsallığına dair anlayışları sorgulayan bir yazı yazmakta epey tereddüt ettim. Bununla birlikte Suriye konusunda yazan ve konuşan yazar ve hatiplerin dilinde bu rivayetlerin sıkça yer almaya başladığını gördüğümden, bu rivayetler ve onlardan kaynaklanan anlayışın sorgulanmasına katkıda bulunmak adına bu yazıyı yazmaya karar verdim. Yani bu konuyu gündemime almam, gazetelerin popüler tarih yazarlarınınkine benzer bir malumatfüruşluğun sonucu değil, tarihsel süreçteki bilinçli bir tahrifattan kaynaklanan bir yanlışın tashihi ihtiyacına dayanmaktadır.

Hadis kaynaklarıyla ilgilenenlerin bileceği üzere, kaynaklarda kimi beldelerin faziletlerine dair çeşitli hadis rivayetleri yer almaktadır. Hz. Peygamber sonrası dönemde Emevi saltanatının karargâhı haline gelmiş olan Şam'a dair olanların, söz konusu rivayetler içinde önemli bir yer tuttuğu görülmektedir.

"Şam'ın fazileti"ne dair bu rivayetler, hadis edebiyatının oluştuğu şartlar çerçevesinde değerlendirildiğinde, Emeviler'in İslami açıdan meşruiyet ihtiyaç ve arayışlarına denk düşen içeriklere sahip oldukları görülmektedir. Söz konusu rivayetlerde Şam, meleklerin koruması altındaki bir belde olarak gösterilmekte, Şam'a göç etmek teşvik edilmekte, Müslümanlar arasında fitneler ortaya çıktığında imanın Şam'da olacağı ifade edilmekte, Şam kahramanlığın karargâhı olarak tanımlanmakta, Müslümanlara ortaya çıkacak kamplaşmada Şam'ın tarafında olmaları önerilmektedir.

Söz konusu rivayetlerden birkaçı şöyle:

"Zeyd İbnu Sabit'in şöyle dediği rivayet edilmiştir: 'Biz bir gün Rasulullah (s)'ın yanında idik. Parçalar üzerinde Kur'an (ayetlerini) tanzim ediyorduk. Rasulullah: 'Şam'a ne mutlu' buyurdular. Ben 'Bu mutluluk nereden geliyor ey Allah'ın Rasulü' diye sordum. 'Çünkü' buyurdular, 'Rahman'ın melekleri onun üzerine kanatlarını geriyorlar.'" (Tirmizi, Menakıb, 3949 ) (1)

"İbnu Havâle'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: 'Rasulullah (s) buyurdular ki: 'Bu iş, sizin bir kısım toplu gruplara ayrilmanıza müncer olacak. Şam'da bir grup, Yemen'de bir grup, Irak'ta bir grup'. Ben: 'Ey Allah'ın Rasulü, o güne erdiğim takdirde (bunlardan en hayırlısı hangisi ise, şimdiden) bana seçiverin' dedim. 'Öyleyse' dedi, "sana Şam'ı tavsiye ederim. Çünkü orası Allah'ın arzında mümtaz kıldığı yerdir. Allah, kulları arasında seçkin olanları oraya tahsis eder. Ancak (oraya gitmekten) imtina ederseniz, size Yemen'inizi tavsiye eder, (oradaki) havuzlarınızdan için derim. Zira Allah, Şam ve ahalisini (fitnelerden, koruma hususunda) bana garanti verdi." (Ebu Davud, Cihad 3, 2483)

"Şam mutlaka fetholunacaktır. Orada konak yerleri seçeceğiniz zaman Dımaşk, denen bir yer arayın. Orası kahramanlıklarda Müslümanların karargâhıdır." (İbn Hanbel, Müsned 4, sh. 335)

"Seleme İbnu Nüfeyl el-Kindî anlatıyor: 'Rasulullah (s) buyurdular ki: 'Ümmetimden bir grup, hak yolunda mücadeleye (hiç ara vermeden) devam edecek, Allah da, onlar(la mücâdele sebebi) ile bazı kavimlerin kalplerini saptıracak ve bunlardan (alınanlarla) onların rızkını sağlayacaktır. Bu hal kıyamet gününe, Allah'ın va'dinin gelme anına kadar devam edecektir... Mü'minlerin (fitne sırasında emniyette olacakları) asıl yerleri Şam'dır." (Nesâî, Hayl 1; 6, 214-215)

Birkaç örneğini verdiğimiz bu rivayetlerin içerikleri dönemin şartları içerisinde değerlendirildiğinde, Hz. Ali'nin hilafetine karşı, Hz. Osman'ın katlini ve kanlı gömleğini istismar ederek Şam valisi Muaviye b. Ebu Süfyan önderliğinde isyan bayrağı açmış olan Ümeyyeoğullarının kendilerine İslami açıdan meşruiyet sağlama ve taraftar toplama siyasetinin izlerini görürüz. Yani bu rivayetler, siyaseten üretilmiş ve dönemin şartları gereği kolaylıkla Hz. Peygamber'e (s) atfedilmiş siyasi propaganda malzemelerinden ibarettir.

Özellikle de, Müslümanlara "Şam'ın tarafında yer almayı" tavsiye eden rivayetteki Emevi kurnazlığı gözden kaçacak cinsten değil! İlla taraf olacaksanız Şam'ın tarafında yer alın, aksi halde tarafsız kalıp gidin Yemen'in havuzlarından su için, sefa sürün! Fakat hiçbir şekilde Irak'taki grubun, yani Hz. Ali'nin yanında olmayı düşünmeyin!

Türkiyeli Müslümanlar içinden kimi yazar ve hatiplerin, içeriklerini sorgulama gereği duymadan Suriye halkının Baas diktasına karşı verdiği mücâdeleyi destekleyen yazı ve konuşmalarında yer verdiği bu rivayetler, muhtemeldir ki Baas rejimi ve ona bağımlı resmi Suriye uleması tarafından da Baas rejimine destek amaçlı olarak kullanılmakta, gündem edilmektedir.

Dikkat edilirse bu hadis rivayetlerinde, Emeviler ve onların merkezi durumundaki Şam şehri kutsanmakta ve Müslümanlardan hilafet mücadelesinde Şam grubunun, yani Emevilerin yanında yer almaları istenmektedir. Bu rivayetlerin apaçık sırıtan, hangi amaçla ve kimler tarafından uydurulduklarını adeta haykıran içeriklerini sorgulama ihtiyacı duymadan, bunların halen Hz. Peygamber'in sözleri diye gündem edilmesi düşündürücüdür.

Hz. Peygamber'in nice zorluklarla meydana getirdiği İslami toplumsal ve siyasal yapıyı ortadan kaldırarak yerine kendi saltanatlarını bina eden başta Muaviye olmak üzere Emevileri, bir de Nebevi siyasetini yerle yeksan ettikleri Hz. Peygamber'e kutsattıran bu rivayetlerin, geçmişte hadis külliyatlarına hadis tanımıyla alınmış olması ve günümüzde de kimi Müslümanların yazı ve konuşmalarında Hz. Peygamber'in sözü iddiasıyla yer alıyor olabilmesi, hadis rivayetlerinin Kur'an'a ve Nebevi sünnete arzının ihmal edilemez ve kaçınılamaz bir ihtiyaç olduğunun açık göstergelerinden biri olarak karşımızda durmaktadır.

Dipnot: 

1- Yazıda yer verdiğimiz rivayetlerin yer aldığı kaynaklar konusunda, Prof. Dr. İbrahim Canan'ın Akçağ Yayınları basımı "Kütüb-i Sitte Tercüme ve Şerhi" eserinden faydalanılmıştır.

(Not: Bu yazı İktibas Dergisi'nin Eylül ayı sayısında "Şam'ın faziletleri rivayetleri ve tashih edilmeyi bekleyen hadis anlayışları" başlığıyla yayınlanmıştır.)