11-06-2010 20:37

`Şehidlerimiz ümmetin yüzünü ağarttılar`

`Şehit olan kardeşlerimiz cenneti, İsrail cinneti tercih etti. İsrail kendi cibilliyetine uygun olanı yaptı. Yolcuların haleti ruhiyesine gelince, gemide hakim olan hava bir ortak bilinç haliydi... Kardeşlerimiz ümmetin yüzünü ağarttılar, insanlığa yeni bir hayat iksiri oldular yeni bir ruh saldılar. Bir saat içerisinde direnişin, şehadetin, sabrın, cihadın, adanmışlığın, aşkınlığın tüm boyutlarını yaşadılar, yaşattılar.`

`Şehidlerimiz ümmetin yüzünü ağarttılar`

Ramazan Kayan hocamız Gazze’ye giden gemideydi. Saldırılara an be an şahit oldu. Gazze’nin yaşadığı çileyi dünya kamuoyuna duyuran ekipten biri olarak hem yaşananları, hem de bundan sonrasına dair nasıl bir yol haritası izlenmesi gerektiğini değerlendirdik. Ramazan Hoca, bu sürecin ümmet için çok önemli şeylere gebe olduğunu, bu olayın fiziki yönü kadar bir metafizik yönünün de olduğunu, Rabbimizin yardımlarıyla İslam ümmetinin eninde sonunda Siyonistlere galip geleceğini düşünüyor. Ramazan Hoca, ümmete, safları daha da sıkılaştırarak dünya kamuoyunda İsrail aleyhine oluşan havayı iyi değerlendirecek bir süreç başlatmasını öneriyor.

İsrail’in saldıracağı bekleniyordu, ama bu çapta ve Uluslararası sularda bunun olması pek beklenmiyordu sanırım, bu noktada gemide bulunan biri olarak gemide olanların ruh hali nasıldı, tedirginlik vb. şeyler varmıydı?

Bismillahirrahmanırrahim. Şehit olan kardeşlerimiz cenneti, İsrail cinneti tercih etti. İsrail kendi cibilliyetine uygun olanı yaptı. Yolcuların haleti ruhiyesine gelince, gemide hakim olan hava bir ortak bilinç haliydi. Ben yolculuk yaptığımız kardeşlerimizle Antalya kepez belediyesinde ait bir tesiste buluştum. Orada birkaç gün bekledik. Bekleme sürecinde önemli gözlemler yakalama imkanım oldu. O esnada ciddi bir kaynaşma oldu. Dünyanın değişik yerlerinden 30’un üzerinde ülkeden insan vardı. Ellinin üzerinde ilimizden, farklı sivil toplum kuruluşlarından, cemaat, vakıf ve kurumdan gelen 350’nin üzerinde kardeşimizle, güzel insanlarla yolculuk yapma şansımız oldu. Orada farklı milletlerden, dinlerden, kavimlerden, sınıflardan insanlar ortak bir paydada bir araya gelmiş oldu.

Bu payda neydi? Mazlum Filistin halkını sahiplenme, ortak vicdan, akıl ve iradenin orada tecelli ettiğini gördüm. Bu kadar farklı insanın  buluşması bana erdemliler buluşması, yani Allah rasulüne vahiy gelmeden evvelki Hılful Fudul`un bugüne yansımış hali gibi geldi. Çok etkileyici tablolarla karşı karşıya kaldım. Hele hele Avrupa ülkelerinden gelen gayr-ı müslim dediğimiz insanların insani damarlarının yer yer nüksettiğine tanıklık etmek gerçekten çok etkileyiciydi. Onlara da söz hakkı verdik, bizlere hitap ederken, söze başlarken bakıyoruz ki besmeleyle başlıyorlar, bizimki gibi Allah’ın selamını vererek başlıyorlar. O kısa süre içerisinde oluşan ünsiyet oldukça çarpıcıydı.

Orada şunu da gördüm, biz Türkiye toplumu olarak dünyayı da kendimizi de yeterince tanımıyoruz. Mesela orada daha düne kadar birbirlerine ön yargı ile bakan insanların aynı geminin potasında nasıl da hamur olduklarını, ortak yürek haline gelerek çarptıklarına şahit oldum. Önyargılar kalkıyor, öylesine evrensel bir çeşitlilik iklimi oluşuyor ki, doyamadık ve günler nasıl geçti bilemiyoruz. Hatta İsrail müdahalesi sonrası insanlar arasındaki dayanışma, birbirlerini kendi nefislerine tercih etmedeki fedakarlık gerçekten tarifi zor bir tablo oluşturdu. Ama Rabbim nasib etti bunu yaşadık. 

Şöyle bir örnek vereyim; bir gün hep beraber cemaat olarak namaz kılıyoruz -ki yolculuk boyunca hep cemaat halinde namaz kıldık- akşam namazı vaktiydi, baktık ki  gemide bizimle birlikte yola çıkan Vatikan temsilcisi başpiskopos bizimle safa durdu. Biz şaşırdık elbette. O  hiç istifini bozmadan bizimle sonuna kadar safta kaldı, kendi inancına göre dualar etti. Kollektif bir ruh hali oluşmuş o an ve o bunun dışında kalmak istemiyor. Birlikte yola çıktığı insanlarla, aynı eylem bütünlüğünü ortaya koyuyor. Dolaysıyla safın dışında kalırsa o ortak ruhun da dışında kalacak gibi hissediyor. Bu duygunun verdiği endişe ile geldi safa durdu.

Namazdan sonra duygularını sorduk. O da bize "Kur’an’dan bir ayetle cevap vereceğim size” dedi ve Maide Suresinin 82. ayetini okudu. Ayet, mealen şöyle; “İman edenlere insanlar içinden en şiddetli düşmanlık gösterenlerin yahudiler ve müşrikler olduğunu görürsünüz, onlara en yakın olanların da Hırıstiyanız diyenler olduğunu görürsünüz” O bize bu ayeti okudu. Bunun üzerine içimden şöyle düşündüm “Bu adam dersini iyi çalışarak gemiye binmiş.”

Orada ambargonun kırılması için ortak bir tavrı da gördüm. Mesela İsviçre’den gelen bir profesöre şunu sorduk; “Niçin buradasınız?" Bize şu cevabı verdi; “Her gün aynaya baktığımda şunu düşündüm, ben rahat bir hayat yaşarken, orada insanlar hergün zulüm görüyorlar, hatta zulüm her geçen gün şiddetleniyor, masum insanlara, çocuklara bu ambargo reva görülürken aynada kendi gerçeğimle yüzleşip, kendi rahatsız ruh halimle düşünüyordum ta ki bu gemiye bininceye kadar."

Bir başka örnek daha vereyim. Orada Cezayir`den gelen bir doktor arkadaşla tanıştık. Onun hikayesini dinledim. Gemi organizasyonunu duyunca hemen koşmuş. Organizasyonu yapan ekip kendisine Türkiye’den kendilerine ayrılan 20 kişilik kontenjanın dolduğunu söylemiş. Tabi hemen yollara düşmüş. "Bu gemiye nasıl ulaşırım, gidenlere nasıl dahil olurum" diye soruşturup hemen İstanbul’a gelmiş. Adres ve yol bilmiyor, kime gideceğini bilmiyor. Geminin Antalyadan kalkacağını öğrenince atlayıp Antalya’ya geliyor. Otogarda soruyor, Gazze diyor, gemi diyor, Filistin diyor ancak bir cevap alamıyor. Orada bir taksici diyor ki “Alanya`da bu konuyla ilgilenen gençler var, onlar bilir.” Bunun üzerine hemen atlayıp Alanya`da para bozdurmak için bir dövizciye gidiyor, derdini anlatıyor. Döviz bürosunda, veznede duran genç; “Ben bu işlerden anlamam ama benim bir dayım var o da bu konularla ilgilenir, onu çağırayım o sizinle ilgilenir" diyor. Dayısını çağırıyor. Dayısı da gemiye binmek için Alanya`da karar verenlerden biri. Allah denk getiriyor. O gencin dayısıyla buluşuyorlar ve gemiye binmek nasip oluyor. Bu bir gönül seferberliği vicdan ayaklanması, insanlık damarının yeniden nüksetmesi... Buna gemide şahit oldum. Bu gemi aynı zamanda benim için bir ayna görevi gördü, kendi fırtratımızla yüzleşmek için... Gemi, küresel sorunlarımızı görmede gerçekten uyarıcıydı. Çok bilgilendirici, eğitici bir şeydi. Bu bakımdan bu gemiye ben Nuh’un mektebi demiştim.

Allah nasib etti Nuh’un mektebinden, Yusuf’un medresesine geçmek de nasib oldu. Hatta gemiye bindiğimizde şöyle bir benzetme kullandım. Ashab-ı Sefine, bunu Raid Salah`la da paylaştım, o da beğendi. İnşallah Ashab-ı Sefine, Ashab-ı Gazzeyi ziyaret etmek için yola çıktı, ama bu sefer nasib olmadı. Ashab-ı Sicim, yani zindan ashabı olmak nasib oldu, yolumuz oradan geçti. Ama ümitlerimiz hâlâ canlı... Bu Ashab inşallah bir gün Ashab-ı Fetih olacak, yani Rabbim inşallah Kudüs`ün de fethini bize nasib edecektir. Ve yine Rabbimiz’den niyazımız arkasından  Ashab-ı Cenne yani Cennet Ashabı olmak.

Peki Hocam, İnsanlar saldırıya karşı yeterince hazırlıklı mıydı?

Yani bu düzeyde değildi tabi. Bu düzeyde yoğun bir şiddet, yani bir savaş beklenmiyordu. Savaş için bulunan bir orduyla karşılaşmak kimsenin öngördüğü bir şey değildi. Ama insanlarda bir sekinet vardı, huzur vardı. Hiç anlatılacak gibi değil. 

Bir örnek vereyim; Adana`dan gelen bir kardeşimizle tanıştık. İsmi Çetin`di ve eşiyle birlikte gelmişti. Şehit olmadan dört saat önce beni Adana`ya davet etmişlerdi. Ardından şehit oldu. Baktım eşi Çiğdem hanım kocasnın başucunda... Ama nasıl bir duruş... Bir müslüman kadın olarak o vakarla, o izzet ve iffetle ancak o gemidekilere özgü olur. Telaş yok, korku yok, panik yok, tedirginlik yok, ağlamak yok, feryad figan yok. Dimdik ayakta.  Bende ney çağrışım yaptı biliyor musunuz? Bir an için gözümün önünde Kerbela, şehit olan Hz. Hüseyin. Ve Yezid`in sarayında Zeyneb`in duruşu. İnşallah dedim bu kadıncağız da bu zamanın Zeynebi. Ve döndükten sonra Adli Tıpta bacımızla karşılaştım, yine dimidik ayakta. Bir dahaki sefere oğlumla birlikte çıkıcam dedi. İslam’ın asaleti, imanın gücü dışında izahı mümkün değil.

Orada 60’a yakın bacımız vardı. Hiç birinde en ufak bir korku, tedirginlik olmadığı gibi; bize sitem ettiler "neden bizim de ön saflara çıkmamıza engel oluyorsunuz" diye. Aramızda yaşlılar vardı, çocuklar vardı. O gemiye korku girmemişti. Bu da Allah’ın bir yardımı. Kafirlerin yüreğine korku, müminlerin kalbinede sekinet verdi. Bunu orada yaşadım. Şurada mahallede bir kavga olsa, birinin başı taşla yaralansa gürültüden geçilmez. Onlarca yaralı var, şehitler var kimsede en ufak bir panik yok. Dimdik ayaktalar, gemidekiler güzel bir duruş sergilediler.

Çağın bu duruşa, ümmetin bu duruşa ihtiyacı vardı. Şehitliklerini ve şahitliklerini bir vesileyle ortaya koydular. Bu bir başlangıçtır. Bundan sonraki süreci daha iyi izlememiz lazım.

Siz baskın esnasında neredeydiniz?

İsrail özellikle namaz saatini tercih etti. Bunlar namazdayken baskın yaparız, böylece kıskıvrak yakalar, etkisiz hale getiririz diye hesap etti. Ama tabi hesapları tutmadı.

Tam saat 04.22’de, biz sabah namazındayız. Gemidekilerin çoğu cemaatle namaz kılıyor. Sadece nöbetçiler üstte, önde ve arkadaydı, diğerleri komple namazdaydı Namazdayken üstte ses bombası, sis bombası, gaz bombası, kurşun sesleri, tepeden helikopeterler, üstten uçaklar, hücumbotlar, fırkateynler, savaş gemileri, denizaltılar neyi var neyi yoksa askeri anlamda seferber etmişler. Henüz daha günde ışımamış. Bizim namazlarımızıda Araplar kıldırıyor daha çok. Onların da bir kunut duaları var sabah namazlarında, müthiş dualar. Bitmiyor bir türlü, ağlayarak dua ediyoruz. O dua anındayız bir saldırı başladı. Biz tabi namazı bitirdik. Yukarıdaki kardeşlerimizi kefenlemişlerdi bile. Silah yok, bilek gücüyle en modern silahlara karşı koydular. İsrail`in beş dakikada biteceğini düşündüğü operasyon bir saat sürdü.

Kardeşlerimiz ümmetin yüzünü ağarttılar, insanlığa yeni bir hayat iksiri oldular yeni bir ruh saldılar. Bir saat içerisinde direnişin, şehadetin, sabrın, cihadın, adanmışlığın, aşkınlığın tüm boyutlarını yaşadılar, yaşattılar.

Bundan sonrasına ilişkin neler öngörüyorsunuz. Neler olabilir sizce?

Tabii bundan sonrası için iki şey önemli; biri sivil ayak, diğeri siyasi ayak. Bunların birbirlerini bütünlemeleri gerekiyor. Sivil direnişin bir tür barışçıl küresel intifadaya dönüşmesi lazım. Mevcut atmosfer buna müsaittir. Öyle kitlesel eylemler, öyle bir bilinç oluşmalı ki, siyasilerin hem elini güçlendirecek, hem de İsrail üzerinde bir baskı unsuruna dönüşecek. O zaman siyasilerin de eli rahatlar, daha rahat politikalarını yürütebilirler. Aslında tüm dünya İsrail’i sırtında bir yük olarak görüyor. Silahsız, savunmasız, güçsüz insanlara bunu yapıyor. Bu bakımdan uzun vadeli eylem planlarımız olmalı. Şu sıcak gündemle sınırlı kalmaması lazım, unutulmaması, başka gündemlerin önüne geçmemesi için gündemimizi belirlememiz gerek.

Şu an artık, meydan muhaberelerinin yerini medya muharebeleri almış durumda. İsrail de bunun farkında ve şimdi medyaya yükleniyor. O yüzden medya üzerinden çok yüklenilmesi lazım, ki bu son yaşanan hadise de canlı yayın devrede olmamış olsaydı sonuçlar farklı olacaktı. Bu bakımdan medyamıza çok ciddi işler düşüyor. İkincisi; özellikle Gazze`yi Gazze yapan değerleri, ilkeleri, ruhu idrak edeceğiz, sonra inşaa edeceğiz. Herkesin Gazze`ye gitmesi gerekmiyor, herkesin gemide olması gerekmiyor, o ruhu, o bilinci toplumsallaştırmamız lazım. Buna yönelik çabalar olmalı. Ümmet artık İsrail’in yenilmezlik efsanesinin sona erdiğini görüyor. Önce Lübnan`da Hizbullah`tan yediği tokat, sonra Gazze`de düştüğü pozisyon ve gemiyle birlikte yaşananlar... İsrail artık şaşkın, köşeye sıkışmış bir halde, panik içinde, korku hafakanları geçiriyor. Müminlere müthiş bir özgüven geldi. Bunun sadece özgüven olarak kalmaması lazım. Bu aksiyona bir ortak aklın yol haritası çizmesi gerekiyor. Bunlar olursa inşallah, müslümanlar Allah`ın da yardımıyla muzaffer olacaktır kanattimce.

(Söyleşi: Dilaver Demirağ / Özgün Duruş)

YORUMLAR
  • İlhami Melitenli   06-07-2010 04:47

    MAVİ MARMARADAN MAVİ SEMAYA Bahattin BİLHAN http://www.kriter.org/index.php?option=com_content&task=view&id=1698&Itemid=59