26-01-2008 11:36

`Ümmetin iki tercihi; ya teslimiyet ya direniş`

`Bu durum ümmetin evlatlarını bir üçüncüsü olmayan iki tercih karşısına koymaktadır. Ya teslimiyeti kabul, ya da savaş tacirleri, güç ve para sahipleriyle düelloya girmek, onlara ağır darbeler vurmaktır`

`Ümmetin iki tercihi; ya teslimiyet ya direniş`

Nasrullah’ın yaptığı bu açıklamalar, adresi Lübnan içinde ve dışındaki ilgili kimseler olan açık mesajlardı. İçeriği ise kim ne isterse istesin, kim karşı çıkarsa çıksın haklı, adil ve meşru taleplerin gerçekleşmesi noktasında direniş, karşı koyuş ve ısrar yöntemini sürdürmekte kararlı olunması şeklindeydi.

FİLİSTİNLİ MÜCAHİTLERE DESTEK
Hiç şüphesiz Nasrullah, Siyonist oluşumun her hangi bir ahmaklık yapmaması yönünde ciddi bir uyarıda bulundu ve İslâmi direnişin misillemesinin bölgenin geleceğini ve tarihini değiştirecek şekilde olacağına vurgu yaptı. Bu uyarı ve içerdiği güç, Lübnan, halkını, canlı ve onurlu güçlerini hedef alan İsrail düşmanlığına gem vurmaya kadir hazırlık hali, aynı zamanda benzeri görülmemiş kahramanlıkla Siyonist operasyonlarına karşı koyan Filistinli mücahitlere destektir.

DESPOT GÜÇLERİN İLGİSİZLİĞİ
Siyonist operasyonlar Annapolis konferansı ve ABD Başkanı George Bush’un Ortadoğu turu akabinde artış gösterdi. Bu durum dünya kamuoyuna despot ve küstah güçlerin insan haklarını savunmanın en basit kurallarına aykırı bu türden iğrenç uygulamalardan kaynaklanan acılara ilgisiz kaldıkları gerçeğini ortaya koymaktadır.
Arap ve İslâm dünyasının 2008 yılının girmesiyle birlikte tehlikeli sorunlar ve tehditlerle randevusu olduğu açıktır. Bu sorunlar ve tehditler, bölge halklarından, ümmetin mukadderatları ve gücünün kaynakları üzerinde kontrol kurma amaçlı ABD-Avrupa-İsrail planlarını boşa çıkarmak için daha fazla bilinç, inanç ve hazırlığı gerekli görmektedir.

HALKLAR DİRENİŞİ DAHA  FAZLA DESTEKLEMELİ
Dolayısıyla hali hazırda halklardan istenen, bölgede ve özellikle de Lübnan ve Filistin’deki direniş etrafında öncekinden daha fazla kenetlenmeleridir. Şöyle ki; İslâmi ve ulusal güçler, Siyonist düşmana defalarca yenilgi ve alçalmışlık tattırmaları ve ona kartondan bir kaplandan başka bir şey olmadığını göstermeleri sonrası intikam amaçlı büyük, küstahça bir komploya maruz kalmaktadırlar. İsrail’in Filistin’den ve işgal altındaki Arap topraklarından kovulması ancak ümmetin farklı boyutlar ve yönlerdeki hedefler ve hayati çıkarlar zemininde birleşmesiyle mümkündür.

AŞURE MEDRESESİ VE HÜSEYİN’İN ÖRNEKLİĞİ
Bu noktadan hareketle bu kesin gerçekleşecek yüzleşme bizleri gerekli olanakları ve araçları hazırlamaya sevk etmektedir. Özellikle de şer ve düşman güçler Lübnan’daki direnişin zaferinin İslâm ümmetinin genelinde elde ettiği kazanımları müsadere etmek için fütursuzca çalışırken... Bu durum ümmetin evlatlarını bir üçüncüsü olmayan iki tercih karşısına koymaktadır. Ya teslimiyeti kabul, ya da savaş tacirleri, güç ve para sahipleriyle düelloya girmek, saldırılarının ve küstahlıklarının bedelini ödeyeceklerini anlatana, bölgenin zenginliklerini gasp etme ve ele geçirme komplosunun gerçekleşmesinin hiç de kolay olmayacağını öğretene kadar ağır darbeler vurmaktır.
Ümmetin, Hicri 61 yılında temiz kanıyla ilelebet köleliğe karşı çıkışın ve devrimin metodunu çizen şehitlerin efendisi ve özgürlerin babasını örnek alarak İmam Hüseyin’in Aşure medresesinde eğitim aldığı şüphesiz.

(İran’da yayınlanan El Vifak gazetesi, 22 Ocak 2008, Arapçadan çeviri: Halil Çelik - Vakit) 
 

 

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !