Şaban ENTEROĞLU

17 Ocak 2010

21.YÜZYIL, İSLAM’IN ASRI OLACAKTIR (2)

21. Yüzyılda baş döndüren ilim, bilim ve teknolojideki gelişmeler, bir kez daha Cenab-ı Mevla’yı Müteala’nın izzet ve Celali müşahede edilmiş, yaradılış gerçeği insanoğlu tarafından yeniden ihata edilmiş, yeniden keşfedilmiştir.

 

Yine 20. Yüzyıl beşer mahsulü olan, Komonizmin karşısına dikilen diğer süper güçler; kapitalizm ve faşizm. Batıl güçler; bir taraftan komonizm, diğer taraftan kapitalizm ile özellikle İslam ülkelerini ablukaya aldılar. İslam coğrafyasını bölük pörçük parçaladıktan sonra sömürgeleştirip, yeraltı ve yer üstü zenginlik kaynaklarını talan ederek, günümüzde hala bu kirli emellerine devam edip zulüm furyalarını sürdürmektedirler.

 

İşte bütün Dünyanın gözü önünde, orantısız güç kullanarak, İslam âleminin orta yerinde kurulan gayri meşru, şer ve nifak odağı olan İsrail terör devletinin mazlum Filistin halkına reva gördüğü bu vahşete A.B.D. zulüm düzeni, nasılda sağır ve bigane kalıyor. Bu yetmezmiş gibi alenen, Beni İsrailoğullarının pervasızca yaptığı zulme nasılda ortak olup alenen destek veriyor!

 

Düşünün, sözde insanlık için çıkarılmış en iyi beşeri düzenlerden biride Demokrasi insan hak ve hürriyetleri değilmiydi? Bütün insanlığın gözleri önünde bu beşeri rejimde tıpkı faşizm gibi, emperyalist emellerle zulmün en alasını işlemiyormu? Savaş, zulüm ve kan üzerine kurulmuş Demokrasi de inşallah miadını tamamlamıştır.

 

Bunun en belirgin örneği, şüphesiz demokrasinin beşiği sayılan, sözde “yenidünya düzeni” ile insanlığın, Yeryüzünün güya yeniden inşası ve dizayn edileceği, tüm insanlığın huzur dolu, müferreh bir hayat yaşayacağını vadeden

 

A.B.D.’nin gülünecek, çirkef dolu politakalarına bir bakın!

 

Dünyada sözde süper güç konumunda olan A.B.D, insanlığa hak ve adalet, huzur ve saadet götürmesi gerekirken, saltanatla yönetildiği halde, Osmanlının Dünya milletlerine gösterdiği töleransın çeyreğini dahi gösterememektedir.

 

A.B.D’nin en son Irak’ı işgal ederek yaptığı vahşet ve alçaklık ile ne denli gaddar ve barbar olduğunu çok açık bir şekilde ortaya koymuştur. Yenidünya düzeni ile güya Irak’a demokrasi, medeniyet, adalet ve huzur götüreceklerdi (!) İnsan haysiyet ve onuru bir yana, A.B.D.’nin özellikle Müslümanlara karşı ne kadar kin ve adavet içinde olduğu, Müslüman erkek ve kadınlara yaptığı insanlık dışı muameleyi bütün dünya görerek, A.B.D ve Kapitalizmin ne denli köhnemiş aşağılık rejim olduğuna açık bir şekilde şahit omuşlardır.

 

Belkide A.B.D. Irak’a girmeden, Dünya gözündeki imajı; “Yeryüzünü yeniden imar ve inşa ederek, huzur ve emniyeti sağlayacak özgürlükler ülkesi” olarak telakki ediliyorlar iken, Amerika’nın bundan ne kadar da uzak olduğu hayret, şaşkınlık ve taaccupla müşahede edilmiştir.

 

A.B.D. gerçektende dev gibi görünen, ama perde arkasında ekonomik ve siyasal alanda ne kadar cılız ve tutarsız olduğu, artık bütün dünya tarafından bilinmektedir. Her ne kadar ekonomik alanda halkı müferreh bir hayat yaşıyor ve halkının gelir düzeylerinin en üst seviyede olduğu müşahede edilse bile, aslında Amerikalılar, çok ciddi ruhi ve manevi buhran/bunalım içersinde olduğu inkar edilemez bir gerçektir.

 

Her gün küçümsenmeyecek onlarca insanın intihara kalkıştığı, boşanma olaylarının had safhada olduğu, aile mefhumunun neredeyse ortadan kalktığı, her sabah evinden çıkan Amerikalılar’ın bir daha eve dönememe korkusu yaşayarak, evlerinin etrafını yüksek duvarlarla örerek çelik kapı ve pencereler

taktırmaları, durumun vehametini göstermek için sanırım yeterli delillerdir.

 

Özellikle son yıllarda dış ülkelere milyar dolar borcu olması, bütün dünyayı etkileyen, adeta ekonomik çöküntünün eşiğinde olan A.B.D. sadece içi boş sunni

bir süper cüceden başka bir şey değildir.

     

Evet! A.B.D. madden çöküyor, mânen çöküyor, siyasal, ekonomik, askeri, hukuki olarak çöküyor. Dahası Amerika artık rejim olarak, komonizmden sonra demokrasi denilen beşeri ideolojiler, yıkılmanın ve çökmenin eşiğindedir inşaallah.

 

Bu rahleden sonra bütün insanlık bir kez daha bilmelidirki, ne ateizm/ataizm, ne komonizm, ne faşizm, nede demokrasi denilen beşeri kanun ve nizamlar onu mutlu edememekte, insanoğlunun fıtri ihtiyaçlarına cevap vermekten aciz ve caydırıcılığı olmayan, ilahi yaradılışa zıt; iflas etmiş, köhnemiş düzenlerdir.

 

GELECEK İSLAMINDIR İNŞAALLAH!

 

NEDEN?

 

İlk önce İran’dan söze başlayalım: 1979’dan önce, Şah Pehlevi rejimi yıkılacak denilseydi, belki herkes güler ve geçerdi. Ama başta A.B.D. Avrupa, İsrail ve bütün küfrün arkasında bir kal’â gibi durduğu Şah Pehlevi, göz açıp kapayana kadar, bir lahzada ceberrut rejimiyle birlikte yerle bir olmuş, yerine bütün Dünyanın gözleri önünde “İran İslam Cumhuriyeti” inşa edilmiştir.

 

Her gün büyük bir hızla, biyolojik ve kimyasal silahlar, uzun menzilli akıllı füzeler üreterek, başta İsrail ve sonrada tüm kâfirlere meydan okumakta, Üstelik hiç birinin gıkı bile çıkmamaktadır.

 

Yaşadığımız ülkenin doksana yakın, kanlı yıllarına bir bakın! Darbeler, nazi misali diktatörlük ve zorbalıklar, amansız badirelerle ancak günümüze kadar gelmemişmidir? Ama bu ülkede bile 30 yıl geriye baktığımız zaman, ne kadar çok şeyin değiştiğini açık bir şekilde görmemiz mümkündür.

 

Düşünün: Bir zamanlar insanımız, başörtüsünün ismini bile ağızlarına alamaz iken, bu gün artık üniversitelere, kamusal alana hatta T.C.’nin meclisine bile başörtüsü girmiş, Cumhurbaşkanı, Başbakan ve milletvekillerinin eşlerinin başları kapalı ise, gerçektende bu ülkede çok ciddi anlamda, İslam adına sessiz bir devrim meydana geliyor demektir.

 

Yine TSK, Yök ve Tüsiad’a rağmen, İmam Hatip Liseleri ve Kur’an Kurslarının önüne konulan aşılmaz engeller, artık birer birer kalkıyor, Kur’an Kurslarına getirilen yaş sınırı artık uygulanamıyorsa, kanımca bu gerçekten T.C. tarihinde başlı başına, ülkenin gerçek sahipleri olan halkın eli ile yeniden sefk ve idare edilmesi, laisizmin iflası demek değilmidir?

 

Bütün yasak ve engellemelere rağmen, hatta Sayın Başbakan R.Tayyip Erdoğan’ı ceza tevkif evine mahkûm ettikleri halde O, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Ak Parti kabinesinin ezici bir çoğunlukla başa geçmesine mani olamadılar.

 

Dahası, yine laik ve Kemalistlerin ağır bombardımanına rağmen, Ergenekon sürecinin bütün hızıyla cesurca devam etmesi, hele hele kutsal emanet gibi kurunan, askerin en mahrem mekanı sayılan kozmik odalara sivil hakim ve savcıların giriyor olması, Türkiye ve Ülke insanının özüne dönüp, gizli ve ağır da olsa İslam’a doğru adım adım yaklaşılması demek değilmidir?

 

Ama inşallah ne Türkiye’de, ne İslam dünyasında, ne de A.B.D ve Avrupa’da, artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktır.

 

Orta Doğunun kanayan yarası Filistin, Hamas, Hizbullah ve İsrail! Sözde Dünyanın en güçlü ve yenilmez gibi görünen İsrail Ordusu; 6 gün savaşlarında, Arapları hezimete uğratıp güya o günler, yenilmezliğini kanıtlayan İsrail, Hizbullah’ın eli ile 33 gün içersinde, o en güçlü Ordu (!) nasılda eşi görülmemiş bir çöküşe ve hezimete uğratıldığını bütün Dünya görmedimi?

 

Daha dün, o ahım şahım İsrail (!) devleti, bütün Dünyanın gözü önünde kuzu kuzu Türkiye’den özür dilerek rezil-rusvay olmadımı?

 

Irak’ta, Afganistan’da, Sudan ve Sumali’de ve Dünya’nın her köşe bucağında, Amerika’nın hiçbir gelişme kaydedememesi; Çeçenya ve Afganistan’da Rusya’nın adeta bataklığa saplanması, neyle izah edilebilir?

 

Sadece birkaç yıl önce, İslam; semavi dinler arasında Dünyada üçüncü dördüncü sırada yer alırken, başta Avrupa ve Amerika olmak üzere, İslam’ın artık Dünyada ikinci sıraya yükselmiş olması, gelecekte “İslam Medeniyeti” nin yeniden İnşa edileceğine dair bir müjde değilmidir?

 

İslam ülkeleri hala abluka altında ve ecnebilerin güdümünde sömürge durumundan kurtulamadıkları halde, Üstelik her bir İslam ülkesinin bir despot, diktatorya ve kukla tarafından yönetiliyor olmasına rağmen, bi iznillahi Teal’a; İslam ümmetinde bir kıpırdanma, bir hareketlilik, bir uyanışın olması inkâr edilebilirmi? Dünyadaki medeni zalimler, neden ve niçin çarşafı, başörtüyü ve mantoyu artık bir bir yasaklıyor zannediyorsunuz?

 

Dünyada her gün binlerce insan İslam’la müşerref olmakta, bir nebzecik huzur ve saadete hasret olan insanlık, büyük bir heyecan ve iştiyakla Kur’an-a sarılmakta, Yine Kelam-ı Mubinin o eşsiz, emsalsiz; çağlar üstü mesajı ve iksiriyle insanların hemhal olması neyi ifade ediyor.

 

Kim ne derse desin, inşaallahu Teala 21. Yüzyıl İslamın, adaletin ve Kur’an'ın altın çağı olacaktır. Said Nursi'nin ddiği gib, “Şu istikbal inkılabatı içinde en yüksek gür sâda, İslam’ın sâdası olacaktır.

 

Bütün Yeryüzünde İslam ve Müslümanlar konuşuluyor! Hemen her gün gündemi, medyayı, basın ve yayın organlarını harekete geçiren, meşgul eden

İslam’dır Müslümanlardır!

 

Evet, aynı zamanda kanı dökülen, hor-hakir görülen, itilen-kakılan, zulme, işkenceye, savaşa ve göz yaşına mahkûm edilen yine Müslümanlardır. Ama bu hezimet demek, acziyyet, tükeniş, teslimiyet, başarısızlık veya çöküş demek değildir.

 

Kardeşlerim!

 

Bu dökülen şuheda kanları, bu amansız badireler, bu mazlumiyyet ve mahcubiyetler, bu çok ağır bedeller; yepyeni bir Dünyanın, İslam’ın altın çağının sancılarıdır inşaallah.

 

Her kıtada, her ülkede, her beldede, her şehir ve kasabada İslam ve Müslümanlar konuşuluyorsa eğer, hiçbir asırda olmadığı kadar insanlığın içinde bulunduğu ruhi bunalım ve buhranlardan kurtularak, İslamın o eşsiz ve emsalsiz adaletine teslim olmak için adeta büyük bir iştiyak, şefk ve hasretle arzu etmektedir.

 

Hiçbir halükarde insanoğlunun ihtiyaçlarına cevap veremeyen, içinde bütün masiyetleri, mutsuzlukları, sadece maddiyatı, egoizmi barındıran; kokmuş miadı dolmuş, köhnemiş ve zulüm ile âbad olmuş beşeri kanun ve ideolojilerin iflasına, yok oluşuna bütün bir insanlık peyder pey şahit oluyor ise eğer, bu demektirki; artık İSLAM’ın engellenemez yükselişi bütün hızıyla devam edecek er ya da geç hükm-i İlahi Yeryüzünün her sathında sâdır olacak, hakim ve payidar olacaktır inşaallah. Çünkü şanı yüce olan Rabbimiz şöyle ferman buyuruyor: “Allah'ın nurunu ağızlarıyla söndürmek isterler. Hâlbuki o kâfirler istemesede, Allah nurunu mutlaka tamamlayacaktır.” (Tevbe: 32)

 

Yeryüzündeki bütün bu savaşlar, zulümler, kan, acı ve gözyaşları; İSLAM

güneşinin bir kez daha yeniden şahlanışı için, Mevla’yı Müteal tarafından inananlara ödetilen bu çok ağır bedeller, nezih ve taru-temiz bir Müslüman toplumunun filizlenip tüm hayata hakim kılınması içindir inşaallah.

 

Selam olsun bu emsalsiz toplum için, hiçbir fedakârlıktan kaçınmayıp bütün gayret ve azmini ortaya koyanlara. Selam olsun Hakk için halka gönül vererek,

İl’ayı kelimetullah uğruna, batıl yok olana dek Allah (c.c.)’nun mütekamil dini uğruna cihad ve mücadele edenlere…

 

KERİMİ MABUD OLANA EMANET OLUNUZ...