`Statükonun dini`, hep Allah’ın yeryüzündeki hâkimiyetiyle uğraşmış, onu engellemeye çalışmıştır. Özellikle de, statükonun sahiplerinin çıkarına hizmet etsin diye, siyasal, ekonomik, hukuki toplumsal, kamusal alana Allah’ın vahyinin hükmetmesine engel olmaya yönelmiştir. Kamusal alanı kendi hâkimiyet alanı olarak ilan edip yeryüzündeki ilahlığı egemenlerin hevalarına bırakarak Allah’ın göklerdeki ve evrenin işleyişindeki kozmik hâkimiyetini O’na lütfeder gibi bir tutum içine girmiştir.
Mekke statükosunun egemenleri, İbrahim’in (as) tevhid dinini değiştirip, göklerdeki, fıtrattaki ve evrendeki kozmik hâkimiyeti Allah’a bırakan, ama yeryüzündeki hâkimiyeti, emretmeyi tağutlara veren şirk dinini üretmişler, ele geçirdikleri iktidarı, rantı ve çıkarlarını koruyan statükoyu bu din algısıyla meşrulaştırmışlardı. Şimdi bu din sarsılınca statüko yıkılma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktı. İşte bu sebeple tevhid dininin mesajına karşı çıkıyorlardı.
"Statükonun dini", hep Allah’ın yeryüzündeki hâkimiyetiyle uğraşmış, onu engellemeye çalışmıştır. Özellikle de, statükonun sahiplerinin çıkarına hizmet etsin diye, siyasal, ekonomik, hukuki toplumsal, kamusal alana Allah’ın vahyinin hükmetmesine engel olmaya yönelmiştir. Kamusal alanı kendi hâkimiyet alanı olarak ilan edip yeryüzündeki ilahlığı egemenlerin hevalarına bırakarak Allah’ın göklerdeki ve evrenin işleyişindeki kozmik hâkimiyetini O’na lütfeder gibi bir tutum içine girmiştir.
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !