Nihat GÜÇ

06 Haziran 2020

ADEMLEŞMEK VEYA ŞEYTANLAŞMAK

Zaman zaman insanlar da hata yapabilir, günah işleyebilirler, düz yoldan da sapabilirler, Allah tarafından inzal edilen kitaba muhalefet de edebilirler. Unutulmamalıdır ki; yanlış yapmak insana has bir durumdur. 

İçinde bulunduğumuz bu mübarek günlerde bol bol tövbe etmek gerek. Yüce Allah; “Ancak tevbe edip durumlarını düzeltenler ve gerçeği açıkça ortaya koyanlar (lânetlenmekten) kurtulmuşlardır. Çünkü ben onların tevbelerini kabul ederim.” (Bakara/160) ayetiyle yapılacak tevbenin kabulunu vurgulamaktadır. Gözyaşı içinde Rabbimize ellerimizi açacağız. Bıkmadan, usanmadan, gece gündüz acziyetimizi ifade edeceğiz. Bu mübarek günlerde günahlarımızı itiraf edip tevbe ve istiğfarda bulunacağız her şeyi en ince noktasına kadar bilen ve gören Rabbimize. 

Tevbe ince bir çizgidir, herkese nasip olamaz. “Allah’ın (kabul edeceğine söz vererek) üstlendiği tevbe, bilmeden günah işleyen sonra çabucak tevbe edenler içindir. Bunların tevbesini Allah kabul eder. Allah Alîm ve Hakîm’dir. (Tevbe etmeksizin) günah işleyip duran, onlardan birine ölüm gelip çatınca da: “Şimdi tevbe ettim.” diyenlerin ve kafir olarak can verenlerin tövbesi yoktur. Bunlara can yakıcı bir azap hazırlamışızdır.” (Nîsa/17-18)

İnsanoğlu için önemli olan günah işlememek veya yanlış yapmamak değildir. Asıl olan yapılan ve yapılacak olan günahlarda ve hatalarda ısrar etmemektir. İnsanoğlu için en büyük erdem, fazilet ve alçak gönüllülük; yaptığı yanlışı fark ettiği anda yada kulağına çınlatıldığında hiçbir kibirlilik ve üstünlük taslamadan yaptıklarından pişmanlık duyarak geri dönmesidir. Unutmayın! Kibirlenmek ve üstünlük taslamak şeytanın işidir. Yapmakta olduğu yanlışta diretmemesi, gerekirse yaptıklarından dolayı etkilenenlerden özür dilemesi dini ve insani bir görev olmakla beraber kişiyi şeytanlaşmaktan koruyan ana unsurdur.

Evet! İnsan tevbe etmekle şeytana benzemediğini bütün dünyaya Allah’ı şahit kılarak deklare eder.

Yüce Allah; Hz. Adem ile Şeytanın kıssasını Kur’an’ı Kerim’de tam sekiz yerde anlatır bize. Farklı surelerde farklı boyutuyla anlatılmış olması derde derman olmasından meütevellittir. Bu durumun bir çok saiki olabilir. Bu kıssayla Allah; insanın işlediği hata, kusur ve günahlarından tövbe ve istiğfar ederek vaz geçtiğinde Ademleşeceğini, günahta yapılacak ısrarın Şeytanlaşmaya sebebiyet vereceğini vurgulaması en önemli sebeb-i hikmetidir. Bu iki cenahı iş olsun, yada söz olsun diye anlatmaz bizlere. Ademleşmek isteyenlerin yapmaları gerekenleri serdederek bir yol, bir motif çizer insanoğluna. Şeytanlaşmak isteyenlerin yapması gereken bir ıslah-ı hal zaten yoktur.

Hz. Adem ile Hz. Havva’nın tövbesi ile ilgili olarak şöyle anlatılır: “Dediler ki: Ey Rabbimiz! Biz kendimize zulm ettik. Eğer sen bizi bağışlamazsan ve bize acımazsan mutlaka ziyan edenlerden oluruz.” (A’raf/23) ayetiyle yaptıkları yanlışın farkına vardılar ve affını istediler. Diğer ayetlere baktığımızda, Hz. Adem’in tövbesinin kabul edildiğini ve Peygamber olarak seçildiğini belirtir.

"Şeytan da De ki: "Madem öyle, beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım." (A'raf/16) Diğer bir ayette de; “Ben dedi: Kuru bir çamurdan, şekillenmiş bir balçıktan yarattığın insana secde etmem.” (Hicr/33) 

Söz konusu bu ayetler gözlerimizin önüne iki resim çiziyor. Bu resimlere baktığımızda; biri Adem olmanın, diğeri de şeytan olmanın resmidir. Bize; bu iki resimden birine benzeyebilirsiniz, serbestsiniz, diyor. Tercihi bize bırakıyor. Kur’an’ı Kerimde anlatılan bu kıssada, madalyonun dikkat çeken tarafı kuşkusuz, işlenen günah ve kusurda diretmenin ve ısrar etmenin bir nevi şeytanlaşmak olduğudur. Ya da şeytanlaşmak; şaytanın hatasında direttiği gibi diretmektir. İşlenmekte olan hata ve günahlarda ısrar edilmesi şaytanlaşmanın birinci basamağıdır. Yüce Rabbimizin Kur’an’ı Kerimin muhtelif yerlerinde çizdiği bu resim, bizlerin de o mel'un gibi kibirlenmememiz, yapılan hata ve günahlarda ısrar etmememize matuftur. 

Bilerek veya bilmeyerek işlediğimiz bir kusur, günah ve hata vardır ve insan olmamız hasebiyle de mutlaka olacaktır.

Bizler birer insanız, beşeriz. Hata işlemek insanlara has bir özelliktir. Zaten Melekler günah işlemezler. Bilerek veya bilemeyerek yapmakta olduğumuz veya işlediğimiz bir kusur veya günah işlediğimiz kulağımıza fısıldandığı, yada farkına vardığımız zaman ısrar etmeden dönmemiz, ademleşmenin ilk basamağıdır. Ademleşmek isteyen bir insan; yaptığı hata ve kusurlarından farkına vardığında hemen feragat etmeli, edebilmelidir.

Allah muhafaza, şeytanı şeytan yapan asıl unsur kendisini farklı görerek üstünlük taslamasıydı. Biraz daha ileri giderek yapmakta olduğu işin aslında yanlış olmadığını savunmasıydı. “…Beni azdırdığından dolayı onlar(ı insanları saptırmak) için mutlaka senin dosdoğru yolunda (pusu kurup) oturacağım." (A'raf/16) diyerek kendisini kusursuz ve günahsız görmeye başladı. Hatta bir adım daha ileri gitti. Azmanın ve Şeytanlaşmanın en büyük müsebbibinin Allah olduğunu dile getirdi. Bilerek ve teammüden işlediği günahını, “Beni azdırmana karşılık”  diyerek kusurunu ve emre itaatsizliğini Yüce Allah’a yüklemeye çalıştı. Böyle yapmakla kendisinin aslında suçsuz ve günahsız olduğunu vurguluyordu. İşte şeytanı şeytan yapan asıl mesele bu. İnsanın hatasında yapacağı her ısrar, bu gözle baktığımızda kendisini biraz daha ya şeytana yakınlaştıracak yada şaytanlaştıracaktır.

Yanlışını ve günahını kabul etmek ve gerektiği yerde yaptığı yanlışlarından özür dilemek insanı alçaltmadığı, bilakis yücelttiği aşikardır. İnsanın, kendisinin bir beşer olduğunu, her an günah ve kusur işlemeye meyilli olduğunu kabul ettiğinde yükseleceğini bilmelidir. Yükselmenin, yücelmenin ve büyümenin en büyük sebebinin yanlışını kabul etmekten geçtiğini nedense hep unutur insanoğlu. Ya da bu durum kendisine benzemesini emir ve direktiflerini uygulamasını isteyen Mel'un tarafından unutturulur. 

Yaptığımız hatalardan ya tövbe ederek Ademleşeceğiz. 

Ya da yaptıklarımızda ısrar ederek şeytanlaşacağız. 

Üçüncü bir yol yok.

Selam ve dua ile…