Adım atma ayak basma bayramı
Atalar yolu denen şey bu olsa gerek. Türkiye Cumhuriyeti, vatandaşlarını önce Ataist, sonra ateist yapılmaya uğraşan, okulları bu konuyla görevlendiren bir sistemsiz sistem, düzensiz düzen. Gençlerin hali, tam bayramlık gerçekten. İşsiz, dâvâsız, idealsiz; inanç ve ahlâk kalıplarından kurtulan özgür gençler. Kitapsız, namazsız yapabilen; ama telefonsuz, müziksiz, futbolsuz yapamayan gençler…
Adı konulmamış Peygamber taslağı, altı iman esasına alternatif olsun diye altı ok adıyla ilkeler koyar. “Elhamdu lillâh Müslümanım” cümlesine nazîre olarak “ne mutlu Türküm diyene” dedirtir. Peygamberimizin hicreti vardır; devlet kuran hicret. Peygamberimizin Medine’ye adım atmasına alternatif olarak o da Samsun’a adım attığı günü bayram ilan eder. Ne olmuş, ne olmuş; filan kimse Samsun’a ayak basmış! O da önemli sayar bir başka ülkeye gider gibi başka bir şehre gidişini. Cumhuriyet rejimi için atılan adımdır bu çünkü. “Bu adım attığım gün bayram olsun!” diye kükrer. Çocuklara, yok yok, çocuklara değil, gençlere bayram olsun. O olsun dedimi olur, o başpadişah.
Cumhur; çoğunluk, ekseriyet anlamına gelir. İslâmî literatürde İslâm âlimlerinin büyük bir çoğunluğunu ve genel eğilimini yansıtmak için cumhûr-ı ulemâ terimi şeklinde kullanılır. Çoğunluk anlamındaki cumhûr kelimesinden türeyen cumhuriyet; terim olarak bir toplumu yönetme yetkisinin, seçimle halktan alındığı siyasal örgütlenme biçimine denir. Cumhuriyet, tek kişinin bir toplumu yönetmesi anlamındaki “monarşi”nin karşıtıdır. Cumhuriyet yönetiminde, toplumu yönetecek olanlar, halk tarafından seçilir. Monarşide ise böyle bir seçim yoktur; yönetim, babadan oğula veya kardeşe geçen bir sistemle iş başına gelen bir kişi tarafından yönetilir. Her ikisi de İslâm’ın reddettiği yönetimlerdir. İslâmî sistem, bey’at denilen özel bir seçimle iş başına gelmiş, yönetimde ehil ve emin kişilerle istişare ederek Allah’ın indirdiği hükümlerle adâletli şekilde hükmeden, bizim gibi müslüman olan kişilerin yönettiği; Peygamberimizin Medine’deki yöneticiliğini örnek alan sistemdir. Bugünü bayram kabul etmek, işte böyle bir devlet sistemini istememek, yönetimde Peygamberimizi değil, Atatürk’ü örnek almak demektir.
Bu gün, Atatürk’ü Anma, Gençlik ve Spor Bayramı imiş. Anma, yani zikir… Kaç defa çekmemiz gerekiyor ki… 1000 mi, 1500 mü, yoksa 1919 mu, 2019 mu? Bundan sonra, kimi saf insanımızın yüzüncü yılda “getirecekler” diye beklediği ne imiş, görecek halk. Bugün görmediyse yarın neyi görecek, göreceğiz. Ancak, görse de değişen bir şey olmaz, bir başka baharı bekletirler, o bahar da ya hiç gelmez veya “Arap baharı”nda olduğu gibi “kış”ı “bahar” diye yutturmaya çalışırlar. Herkes atasının izinden gidiyor.