Afganistan`ın adı Kabristan olsun
Ülkenin hemen hemen her toprak karesi üzerinde hayatını yitirmiş insan izlerine rastlamak mümkün. 28 yıldır savaşla gözünü açıp kapayan mazlum ve mağrur Afgan halkı, adım başı ölüm ile yüzleşmekten kendini alıkoyamıyor.
11 Eylül saldırılarından sonra ABD’nin Afganistan’da karşı başlattığı saldırının ardından tam 7 yıl geçti. Geride kalan dönemin bilânçosu gerçekten de dehşet verici. İşgal güçlerinin yanlış bombardımanlarında ve saldırılarında ölen sivil Afganlı sayısı 10 bine yaklaşırken, yaralı sayısı ise 30 bine yaklaşmakta. Her hafta düzenlenen saldırılarda onlarca sivil yanlış(!) bombardımanlarda hayatını yitiriyor. Sözde “Özgürlük” kazandırmak için işgal edilen ülkede, bir şekilde binlerce sivilin (ki bunların çoğu çocuk ve kadın) ölümüne sebep olunuluyor ve bunu engellemek için de somut adımlar atılmıyor ise, bu saldırı tam bir fiyaskodur.
Afganistan devlet yetkilileri, NATO’nun saldırılarını kınamaktan ya da sivil halka zarar verilmemesi çağrısında bulunmaktan öteye gidememekte. Uluslararası insan hakları örgütleri Afganistan’da işgal güçlerinin saldırıları sonucunda sivil ölümlerin trajik bir şekilde arttığına dikkat çekiyor. Uluslararası toplum da sık sık endişesini dile getiriyor. Tüm bunlar gösteriyor ki, NATO güçleri hakikaten çok zor durumda, sivil ölümler konusunda soruşturma açıldığı duyuruluyor, tazminatlar ödeniyor, özür dileniyor.
Her ne kadar dünya basınına Afganistan’daki olaylar bütün vechiyle taşınmasa da, ülkede işgale destek veren Afganlıların dahi sivil ölümlerinden ciddi rahatsızlık duydukları belirtiliyor. Hatta Taliban’a mal edilen intihar saldırılarının arkasında her nedense yakını kaybetmiş insanların işgal güçlerine olan kızgınlıklarından böyle saldırılar düzenledikleri bilerek gizleniyor.
Bu dehşet verici tablo karşısında, ABD ve NATO yetkilileri topu Taliban’a atmaktan başka bir şey yapamıyorlar. Bile bile sivil ölümleri göz ardı ediyorlar. Lakin bazı NATO yetkililerinin ara sıra yaptıkları açıklamalarda, sivil kayıpların sıradan Afganların gözündeki imajlarına verdiği zararın farkında olduklarını dile getirmeleri ve bu hasarın, çıkılmaz bir hale gelen Afganistan’daki işgallerini daha da zorlu hale getirdiğini de dillendirmeleri bir şey ifade etmiyor. Bazı NATO kaynaklarının Amerikan ordusunun kendi başına yürüttüğü faaliyetlerin “yanlışlıkla meydana gelen ölüm olayları”ndan sorumlu olduğu görüşünü dile getirmelerinin de dahi bir faydası yok.
NATO’nun Avrupa dışında üstlendiği ilk görev olan Afganistan, işgal güçleri arasında yaşanan derin görüş ayrılıklarının en belirgin örneği haline gelmiş durumda. Ülkede 33 bin asker bulunduran NATO, hâlâ istediği sayıyı bulamamaktan yakınıyor. Hemen her ay Ekim 2001’de düzenlenen ilk savaşı andıran yeni saldırıların düzenlendiği ülkede, huzur ve güven sağlanabilmiş değil.
Özellikle güneyde ve doğudaki Peştu bölgelerinde, ABD güçlerinin uyguladıkları ağır baskılar, işgale karşı halkın muhalefetini ve direnişini arttırmaktan öteye gidememekte. NATO’nun, ülkenin kuzey kesiminde kontrolü nispeten sağlamış olmasına rağmen, Pakistan sınırına yakın güney bölgelerde Taliban’ın hâlâ “etkili” olduğu ifade edilebilir.
Bu başarısızlıktan sonra Washington yönetimine düşen görev, onbinleri bulan sivil ölümlerine derhal son vermeli ve Irak’ta olduğu gibi Afganistan’daki politikasını gözden geçirmelidir. Yoksa yıllardır yaşadıkları savaşlarda bitkin düşmüş olan bir halkın yeniden dirilerek işgale karşı koyması an meselesidir. Hâlihazırda Afganistan’da 33 bin asker bulunduran NATO, şunu bilmeli ki, Sovyetler Birliği 50 binden fazla askeri ile o ülkeyi işgal edememiş ve sadece arkasında devasa bir enkaz bırakmıştı.