23-10-2020 11:39

Ahmed Kalkan`dan üç yeni eser

Hak ile bâtılların, doğru ile yanlışların karıştırıldığı ve esrarengiz içeriği olan cinler, cincilik, cin çıkarma, şeytan, büyü, üfürükçülük, muskacılık ve rukye konularında birbirini tamamlayan 3 kitap yayınlandı. 1-Rukyecilik ve Muskacılık, 2- Koca Bir Yalan: Cinlerin İnsana Musallat Olması, 3- Büyü ve Şeytan.

Ahmed Kalkan`dan üç yeni eser

Bazı konular vardır; halkın çok fazla gündeminde olduğu halde, doğru ile yanlışlar iç içe geçmiştir. Nice yanlış doğru diye kabul görür.

Bazı konular vardır; geleneğin mirası olarak ele alınır, bu miras nice istismara sebep olduğu halde, Kur’an’a ve selim akla göre tahlil edilip yeniden ele alınmaz.

Bazı konular vardır; Kur’an’a ters kabuller içerir; ama genel kabul gördüğü için yanlışa yanlış demenin riski vardır. O yüzden tarih boyunca o yanlışlara yanlış diyenler pek çıkmamıştır.

İşte, hak ile bâtılların, doğru ile yanlışların karıştırıldığı ve esrarengiz içeriği olan cinler, cincilik, cin çıkarma, şeytan, büyü, üfürükçülük, muskacılık ve rukye konularında birbirini tamamlayan 3 kitap yayınlandı. 1-Rukyecilik ve Muskacılık, 2- Koca Bir Yalan: Cinlerin İnsana Musallat Olması, 3- Büyü ve Şeytan. Bu kitapların yazarı, 50’nin üzerinde kitaba imza atan, Akaid ve Kur’an Kavramları kitaplarıyla tanıdığımız eğitimci yazar Ahmed Kalkan. Yazar, büyünün hayal, göz aldatmacası ve hileden başka bir şey olmadığını belirtiyor ve ispatlamaya çalışıyor.

Yazar “Büyü ve Şeytan” adlı kitabında şöyle diyor: “Ana delilimiz, temel kaynağımız Kur’an’dır, Kur’an olmalıdır. Maalesef âlimlerimizin ekseriyeti Kur’an merkezli oluşturmamışlar fikirlerini, görüşlerini, bakışlarını, fetvâlarını. Çoğunlukla ikinci üçüncü plana atmışlar Kur’an’ı; rivayetleri daha çok öne çıkarmışlar. Birinci sırada hadis rivayetleri ve onları açıklayan eski âlimlerin görüşleri vardır; ikinci veya üçüncü sırada birinci ve ikinci sıradaki kaynağa ters düşmemek şartıyla âyetler vardır. Ters düşerse, te’vil edilir, mensuh ilan edilir, parantez içine ilavelerde bulunulur. Nüzul sebebinden istifade edilecek taraf varsa o kısım alınır, İsrailiyat varsa, nasıl olsa rivayettir, o da gelsin denilir. Araya mezheplerin, imamların, âlimlerin, müfessirlerin ilaveleri veya yönlendirmeleri girer. Bu tavırlarla şöyle bir netice elde edilir: Sözgelimi sihir hakkında Kur’an bâtıl mı diyor, (âlimlerimizin çoğu) “hak” der. Kur’an sihir hakkında hayal, aldatma, fesat, başarısız bir girişim mi der, âlimlerimizin çoğu “sihrin etkisi vardır, eşyanın yapısını değiştirir, kişiyi hatta öldürür.” demekten çekinmez. Allah, “şeytan sadece vesvese verir, insana hâkim olamaz, ona musallat olamaz” desin istediği kadar; rivayetlerden beslenen âlimlerimiz, “hayır! Şeytan insanlara musallat olur, insanın içine cin girer, onu ancak biz çıkarırız, rukyeciler çıkarır” demekte bir sakınca görmezler. Kur’an “âyetleri satmayın, insanların mallarını bâtıl yollarla yemeyin” desin, ücretle Kur’an okunulur, ücretle dua edilir, zaten câiz olmayan muska yazmak için bile hem de ne ücretler alınır. İşin bir de hem suçlu, hem güçlü rolü oynanması var: Onlara “Kur’an’ı niye mehcur bırakıyorsunuz, Kur’an’ı niye temel referans kabul etmiyorsunuz?” diye kimse itham etmiyor; “bu rivâyetler Kur’an’a arzedilmeli, Kur’an’a ters düşen söz Peygamber sözü değildir” diyen ve Kur’an’ı merkeze alan kimselere onlar “hadis inkârcısı!” diyebiliyorlar.” Yazar, tam bu konuda “hadis inkârcısı” diye Kur’an’ı temel referans kabul edip sahih olmak kaydıyla hadis ve sünnetleri de Kur’an’dan sonra kaynak kabul edenlere yapılan bu ithamın tabir caizse intikamını alıyor. Çoğunlukla kendilerini Selefîliğe nispet eden rukyecilere ve onları savunan kimselere “Rukye şirktir” hadisini gündeme getirerek bu hadisi kabul etmiyorsanız, “hadis inkârcısı sıfatına siz lâyıksınız” diyor ve onlar da bu ağır ithamın altında ezilmelerine rağmen, rukyeciliği savunmayı hadisi savunmaya tercih ederek temel inançlarıyla çelişiyorlar.

Yazar, her şeyden önce Kur’an’dan yola çıkarak genel kabul gören görüşleri masaya yatırmış. Cesurca rukyecilik adı altında yürütülen üfürükçülüğün, cin çıkarıyoruz diye yapılan şovmenliğin maskesini düşürmüş.  Nice insanın istismara uğradığı, cin çarpmasına değilse de cincilerin çarpmasına uğrayıp cebinden çarpıldığı bir ortamda bu uygulamaların İslâmî olduğunu iddia eden kesim, İslâm’a büyük çapta zarar vermektedir. Sihrin Kur’an’a göre ne olup olmadığı âyetler ışığında ele alınmış, cinlerin insana musallat olamayacağı, rukyecilerin insanları kandırdığı delillerle açıklanmış. Şöyle diyor yazar: “Sihrin çoğunlukla cinler vasıtası ile yapıldığı düşünülür. Muska yazılır, cinler kullanılır, cin bir insana saldırttırılır, musallat olur, bedenin içine koyarlar, cini çıkartmaya çalışırlar, cin çarpar bazılarını elektrik çarpar gibi, çarpık çurpuk olur insanlar vb. Sâra gibi hastalıklara sahip olunması, cinlerin etkisiyledir! Bir de karabasan gibi rahatsızlıklar, kâbus gibi tacizler vardır ve tabii ki cinlerin etkisiyledir! Daha başka bir sürü esrarengiz olaylar… Görmüyoruz ama her taşın altından onlar çıkar. Hatta o kadar korkunç ve zararlı varlıklardır ki kendisine de zararları dokunabilir diye adını anamaz, bazıları “üç harfli” demeyi tercih eder. Bu insanlar Cin Sûresini okurken cin kelimelerini ne yapıyorlar, bilmiyorum. Tuhaftır, aynı insanlar, en azılı cin olan şeytanı şeytan diye dillendirirken, eûzü çekmekten sakınmayıp eûzü’deki şeytanın ismini zikrederken, niye çekinmiyorlar? Buna benzeyen daha nice acayip durumlarla karşı karşıyayız. Hani meşhur fıkralar hep Nasreddin Hoca’ya atfedilir ya, psikolojik rahatsızlıklar da hep cinlere atfedilir benzer şekilde. Peki, cinlerin bundan ne kadar haberleri vardır, bilinmez.”

Bu konulara hiç ilgi duymayan kimsenin olduğunu sanmıyoruz. Belki kendimiz veya en azından yakınlarımızdan biri denize düştüyse, cinci, üfürükçü denilen bu yılanlara mı sarılacak, yoksa kurtulmamız için Allah’ın gökten uzattığı ipe, hablullah denilen Kur’an’a mı sarılacak? Bu üç kitap, rivayetlerin gölgesine terk edilmiş konuları esas Kitab’a yönlendirmesi açısından ve Kur’anî esaslarla olayları izah ettiği için bu kitapları ısrarla tavsiye ediyoruz.

(İslam ve Hayat)

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !