And meselesi ve abdestli namazlı abiler
Daha önce söylediğimiz gibi bizler büyük şeytanların ve onların insanlardan olan yardımcılarının belirlediği gelip geçici, oyalayıcı, suni, hedef şaşırtıcı gündemlere asla takılıp kalmayız.
Daha önce söylediğimiz gibi bizler büyük şeytanların ve onların insanlardan olan yardımcılarının belirlediği gelip geçici, oyalayıcı, suni, hedef şaşırtıcı gündemlere asla takılıp kalmayız.
Bizim ana gündemimiz ALLAH'ın bizleri imtihan etmek için yarattığıdır, büyük bir hızla geri dönüşü olmayan dehşetli hesap gününe yaklaştığımızdır. ALLAH'ın dinine yardım ve hizmeti en önemli gündem yapmamız ve buna göre yaşamamızdır. Bunlardan geri kalan herşey teferruattır.
Ancak müslim oluşumuzun gereği dünya gündemini takılmadan takip eder gelişen olayları hep vahyin penceresinden, hesap günü merkezli ve tevhidi bir bakış açısıyla değerlendiririz. Evet böyle yaparız çünkü Müslim olduğunu iddia eden kimsenin olayları değerlendirmede bundan başka ikinci bir tercihi yoktur. Ve son günlerin konusu ilkokullarda tekrar okutulmasına yargı yoluyla karar verilen and meselesi.
Danıştay'ın verdiği bu kararı halkın(az bir kısmının) tepkisinden sonra yöneticilerin tekrardan yasa çıkararak iptal etmek kaydıyla yeniden kahramanlık! rolüne bürünerek son zamanlarda ekonomide yaşanan kötü gidişatı ve papaz muhabbetiyle çizilen karizmayı bir nebzede olsa onarabilme çabalarını anlamayacak kadar saf olduğumuzu düşünmesin kimse ancak bizler işin orasında değiliz.
Bizler yani bütün olaylara vahyin penceresinden bakan Müslim'ler olarak and okullardan kaldırılmadan önceki dönemde ne diyorsak yine aynısını diyoruz, zira ülkede değişen bir şey yok. Yani and ın tek başına kaldırılması görece olumlu bir gelişme olsada bir anlam ifade etmez zira laik Kemalist müfredat aynen devam ediyor.
Evet and adı altında çocuklara okutulan yemin metni ve saygı duruşları şirk ritüelleridir, bukadar açık ve net.
Körpecik beyinlerin daha yedili sekizli yaşlarından itibaren her sabah, bu şirk ritüeli bağırtılarak güne başlatılması ne kadarda çağdışı, faşizan ve baskıcı bir uygulamadır.
Farklı ırklardan olan milyonlarca çocuğu hep bir ağızdan türküm, doğruyum diye bağırtmak… Hiç empati yapıyormuyuz? biz Almanya da, Rusya da, Ermenistan da yada dünyanın herhangi bir yerinde yaşasak ve çocuklarımıza yedi sekiz yaşından itibaren her sabah Rus'um, Alman'ım, Ermeni'yim diye bağırtsalar ve varlığım Alman varlığına, Ermeni varlığına yada Rus varlığına armağan olsun dedirtseler ne hissedersiniz. Bundan rahatsız olmam diyen varsa Türkiye'deki and'danda olmasın.
Çocuklarınızı her sabah ey bugünümüzü sağlayan ulu Hitler, yada ulu Stalin, yada ulu Tito diye bağırtsalar rahatsız olmazsanız bundanda olmayın. Zira değer adına hiçbir çizginiz kalmamış demektir zaten.
Bu uygulama İslami olmadığı gibi insanide değildir. Bunun her hangi bir ırkla bir alakasıda yoktur. Çünkü ırk kaderdir. İnsanın kendi seçimi olmayan dolayısıyla da Rabb'inin onu sorumlu tutacağı bir şey değildir. Yani bu uygulamayı hangi ırka mensup insan yaparsa yapsın yanlışdır ve faşistcedir.
Kaldı ki illa da ırk olarak Türk olduklarını ısrarla ve Türk ırkının üstün olduğunu iddia edenlere kötü bir haberim var. Bu bir yaradılış meselesidir. Yani sizin isteğinizle olacak bir şey değildir. Yani kaderdir. Yine faşist bir bilim adamının Türkiye'de yaptığı kapsamlı gen haritası çalışmasında Türk ırkı dördüncü ırk çıkmıştır. İlk sırada arap ırkı var.
Muhtemelen siz de ben de Arap ırkındanız. Bu benim için hiç sorun değil, Türk isem de hiç sorun olmaz. Çünkü benim için önemli olan hangi ırkdan olduğum değil Rabb'imin katında hangi seviyede olduğumdur. Çünkü mahşer günü Rabb'imız ırkımızı sormayacağı gibi değerlendirmeyede almayacaktır.
HUCURAT 13: Ey insanlar, gerçekten, biz sizi bir erkek ve bir dişiden yarattık ve birbirinizle tanışmanız için sizi halklar ve kabileler (şeklinde) kıldık. Şüphesiz, Allah katında sizin en üstün (kerim) olanınız, (ırk ya da soyca değil) takvaca en ileride olanınızdır. Şüphesiz Allah, bilendir, haber alandır.
İşin daha da vahim olan yönü eskiden bu and konusuna reddiye yaptığımızda bizlere solcular, ulusalcılar, Kemalistler kızarlar ve karşı çıkarlardı. Fakat öyle bir noktaya geldik ki; artık muhafazakar olduğunu iddia eden ülkücüler, namazlı abdestli abiler amcalar ateş püskürür oldu bizlere.
Zira geldiğimiz noktada ne demokrasi, ne laiklik nede Kemalizm artık abdestli namazlı insanlar için bir sorun. Herkes herşeyle barıştı. Onlar İslam'la barışmadı ama bizim mahallenin abdestli namazlıları artık demokrasiyi, laikliği ve Kemalizmi sevdi benimsedi.
Karşı mahalleyi, yani solcu, ulusalcı, Kemalist tayfayı artık bıraktık. Çünkü onlar tabii olarak inançlarının gereğini yapıyor kendi dinlerinin amentüsünü cansiperane savunuyorlar. Buda tabii bir durumdur. Anlatamadıklarımız en azından bizim mahalleden bildiğimiz abdestli namazlı abilerdir.
Hadi diyelimki buraya kadar anlattığımız olayın faşizan bir ritüel olduğu kısmını anlamadılar yada anlamak istemediler. Siz hiç kuran okumazmısınız. En'am suresi 162’de ALLAH, De ki: Benim namazım, ibadetim, hayatım ve ölümüm hep âlemlerin Rabbi Allah içindir’’ buyurur iken and’daki ‘’Varlığım Türk varlığına ya da herhangi bir ırkın varlığına armağan olsun ‘’sözünü nasıl kabul eder ve benimsersiniz?
En'am 59: Gaybın anahtarları Allah'ın yanındadır; onları O'ndan başkası bilemez. O, karada ve denizde ne varsa bilir. O'nun ilmi dışında bir yaprak bile düşmez. Yerin karanlıkları içindeki tek bir tane, yaş ve kuru ne varsa hepsi apaçık bir kitaptadır’’ ayeti ve buna benzer onlarca ayet ortadayken her nefes alış ve verişimiz ALLAH ın iznine tabiyken ‘’Ey bugünümüzü sağlayan ulu Atatürk’’ sözünde nasıl sakınca görmez ve de savunursunuz?
‘’Açtığın yolda, kurduğun ülküde hiç durmadan yürüyeceğime yemin ederim’’ Açtığı yol nedir? Gösterdiği ülkü ya da amaç nedir? Açtığı yol ve gösterdiği ülkü laiklik değil midir? ’’İslam beyni sulanmış hafızların dinidir’’ sözleri değil midir? İkra bismi rabbike ile başlayan Kur'an'ın ilk ayetine ‘’safsata’’ dediği artık çok gizli bir bilgi değildir. Ey abdestli namazlı abiler, eğer ki bunlar sizi rahatsız etmiyorsa ki öyle gözüküyor, açtığı yolda gösterdiği ülküde hiç durmadan yürümeye devam edin.
ALLAH azze ve cellenin isimlerinden birtanesi de el-ADL'dır. Yani yegane mutlak adaletli olan. O, adaletli olmasının gereği olarak sapmayı hak edene hidayeti, hidayeti hakedene de sapkınlığı vermez. Kim neyi haketmişse ona onu nasip eder.
Bu kadar açık delilden sonra halen daha düşünüp akletmeyen kimse ya bunun böyle olmadığına dair bir delil getirsin ya da oturup imanını akidesini tekrar gözden geçirsin.
Son olarak da, ey Diyanet'in memurları, sizin de bu konuda Cuma vaazında ya da Cuma hutbesinde söyleyecek bir sözünüz yok mu? Bu Cuma hutbeye çıktığınızda benim yazdığım kadar açık ve seçik olarak and’ın ve saygı duruşlarının açık bir şirk ritüeli olduğunu söyleyecek misiniz? Yoksa maaş, makam, lojman kaygısı ağır mı basacak?
Bu haftaki hutbe ya da vaaz konunuz, bu uygulamaların şirk ritüeli olduğunu toplumun anlayacağı dilden anlatmak mı olacak yoksa yine itfaiye haftasından veya kabir ziyaretlerinden mi bahsedeceksiniz? Eğer bu yazdıklarımda bir yanlışlık varsa bana ALLAH'ın kitabından delilinizi getirin. Ama yoksa da gerçekleri az bir bedel karşılığı satıyor iseniz (Bkz: Nahl 95), o halde çocukları aksaçlı ihtiyarlara döndürecek dehşetli mahşer gününü bekleyin. Ben de sizinle beraber bekleyenlerdenim.
Adem Gemici
İslam ve Hayat