Hızır YILDIRIM
ANLIK HAYAT BU DÜNYA
Hayattan kasıt; dünya ve ahiret hayatı. İmtihan için, misafir olarak gönderilen insanın, ahiretteki hayatı da dünya hayatına göre şekillenecek. Dünya misafirhane, ahiret ise insanın ebedi kalacağı yurdudur.Fıtrat olarak insan cennetliktir fakat; bir kısım insanlar fıtratını bozduğu için, fıtratına aykırı yaşadığı için cehenneme gidecekler. O insanların kimseye kızmaya hakkı olmayacak, kendi tercihleriyle o ateş yurdunu istediler.
Her çocuk fıtraten temiz doğar ve akıl başa gelinceye kadar tertemizdir. Vahiyle tanışıp hayatına aktarıp yaşantı haline getirdiği müddetçe cennet onun son durağı olur.
Dünya hayatında lezzet aldığımız anlık kısa haz ve zevkler uzun olsaydı insan bu geçici dünyadan hiç gitmek istemezdi. Karıncanın bala koştuğu gibidir dünya. Saplandı mı bir daha çıkamaz. İnsan da öyle değil mi? Çok nimet görünce, ziynet eşyası, para görünce ellerini ovuşturur, sevinir ve adeta balıklama atlar. Bir daha çıkamaz. Dünya hayatıdır bu.
Yiyecekler, mutlu olduğu dostları ve akrabaları, tatil, iyi yaşam, karı ve koca hayatı, ailesi, sevdiği hobileri ve işleri, malları ve mülkleri kısaca mutlu olduğu her şey ancak; cennetin demosudur. Orjinalleri cennette. "Hiç merak etmiyor musun"?
Cennet hayatında mutsuzluk yok. Sonsuz ebedi nimetler. Hastalık, ölüm, geçim sıkıntısı, ev derdi, iş derdi, hazımsızlık kısaca hiçbir olumsuzluk yok.
Kişi cenneti görseydi herhalde dünya imtihanına çok dikkat ederdi. Cehennemi görseydi; şer olan şeyleri işlemez, haramdan aslandan kaçan zebralar gibi kaçardı, başını secdeden kaldırmaz ve Allah'ın emirlerinde aksama yapmazdı.
Ne yazık ki insan bütün bunlara rağmen imtihan dünyasında olduğunu unutur ve hiç ölmeyecek gibi dünyayla izdivaç yapar. Dünyayla evlenmek isteyen her kişiden dünya, mehir olarak ahiretini ister.
Pişman olarak ahirete göçer. Anlık zevkler başını döndürür. Cehennemde ise dünyada sözde kazandığı anlık zevkler karşılığında ebedi acı veren bir hayata geçiş yapar.
Çünkü ahiret ve sonsuz hayat ona çok uzak geliyordu. Allah affeder deyip şeytanın sağdan gelişini görmedi veya görmek istemedi. Aldatıcı dünya serabına daldı, oyalandı da oyalandı.
"Allah, "Yeryüzünde kaç yıl kaldınız?" diye sorar.
"Bir gün veya günün bir bölümü kadar kaldık; işte, saymakla görevli olanlara sor" derler.
Allah buyurur: "Pek kısa bir süre kaldınız; keşke bunu (dünyada iken) bilmiş olsaydınız!" (Mü'minun 112-114)
Evet Rabbimiz uyarıyor bizleri hem de ne uyarı; "keşke bilselerdi."
Bu keşkeler insanın başını bayağı ağrıtacak.
Günümüzde sanal âlem var, seraba ne kadar da benziyor. Görüyor, izliyor, düşünüyor ama elde edemiyorsun. Hayal, rüya, serap, sanal bu âlemler insan için gerçek değil, ama maalesef bu dünyaya da saplanıp kalır.
Anlık şehvet, hırs, tamah, aç gözlülük insanın başını döndürür. O baş bir türlü yerine gelmez, elde edemediği bu serap hayat onun belki de felaketi olur. Gerçek olan cehennem azabını tadınca anlar.
Gerçeklerden neden kaçar insanoğlu? Anlamak zor gelir insana. Ölüm gibi bir gerçeği bilir ve sürekli olarak öteler. Haramları bilir ama bir türlü kendini haramlardan alamaz. Sigaranın zararlarını bilir ama içmeye de devam eder. Şeytanın varlığından haberdardır, fakat bir türlü tedbir almaz. Kısacası bir çok şey söylenir ama; insan inatla cehenneme gidecek gibi yaşar.
İmtihan dünyasında olduğunu, bir gün bu hayatın sona ereceğini, yaptıklarıyla veya yapmadıklarıyla hesaba çekileceği, vurdum duymaz yaşantısının başına iş açacağı, gerçekleri KUR'AN hakikatinden öğrenmediği, şahıslardan öğrenip doğru mu yanlış mı olduğunu araştırma gereğini duymadığında, bir gün cehennem hakikatinden haberdar olacak ve çok pişman olacak.
An vardır; insan ya kurtulur, sakat kalır, ya da ölür. An vardır; çok acıkmışsın ve en sevdiğin yiyecek karşında, yerken büyük haz alırsın, doyunca çok sevdiğin yiyecek olsa yüzüne bakmazsın. An vardır; sevdiğine kızar kaybedersin. An vardır; birine kızar öldürürsün. An vardır; yaptıklarına pişman olursun. An vardır; kendine hakim olamayıp söversin ve azaba düçar olursun. An vardır; ölüm seni yakalar, firavun gibi secde edip tevbe edersin; ama nafile bir çabadır.
Demode nedir bilir misiniz dostlar? Modası geçmiş ürünler. Peki insanın da modası geçer mi? Geçer dostlar! İnsanın da modası geçer. Peki vücudunu güzelleştirmek için yatırım yapanlara ne demeli? İşte bunlar dünyalık ölü yatırımdır. İnsana dünyada kazandırır belki ama sonsuz yurda faydası olur mu?
Sorgulayan, akleden, düşünen, Allah'ın kitabı KUR'AN ile amel eden kişi hep kazanmıştır. Dünyadaki kazandıklarını çarçur etmeyip Allah yolunda kullanan doğru yatırım yapmıştır. Hiç kaybedeni olmamıştır. Sağlam yatırım.
"Allah yolunda mallarını harcayanların örneği, yedi başak bitiren bir dane gibidir ki, her başakta yüz dane vardır. Allah dilediğine kat kat fazlasını verir. Allah'ın lütfu geniştir, O herşeyi bilir." (Bakara 261)
"İman edip de hicret edenler ve Allah yolunda mallarıyla, canlarıyla cihad edenler, rütbe bakımından Allah katında daha üstündürler. Kurtuluşa erenler de işte onlardır." (Tevbe 20)
Vücudu güzelleştirmek için yatırım yapma; vücut çürüyecek, yenisi verilecek ve modası geçmeyecek cennete gidecek vücuda yatırım yap kaybetmezsin.
Kafirler müslümanlara gerici diyorlar ya bir türlü anlam veremiyorum. Onlar ahiretin olmadığına inanırlar, yaşarız ve ölürüz derler.
Fıtratlarına aykırı yaşarlar, haram yollardan beslenirler, vücutları hasta, beyinleri sürekli sarhoştur, hakikatlere vücudun tüm azaları kapalıdır yani kendilerine zulmeder ve ancak cehenneme yakıt olurlar. İlerici değil; aksine gerici demode anlık hazlardan hoşlanırlar. Hepsi gelip geçici heveslerde boğulup gitmişlerdir.
Müslümanlar ise ilericidirler, yatırımlarını varis olacakları cennete yatırım yaparlar. Vücutlarını helâl ile beslerler.
Sizce kim karda, kim zararda, kim ilerici, kim gerici, kim kazanacak, kim kaybedecek yorumunu siz değerli dostlara bırakıyorum.
Dünyadaki çekilen acılar ve sıkıntılar cehennemin demosu, insan için helâl olan güzellikler ve hoş olan her şey de cennetin demosudur. Tercihini iyi yap, telafisi yoktur.
Ya pişmanlık, ya sevinç!..