Şükrü HÜSEYİNOĞLU
ANNE-BABAYA "ÖF" DEMEYEN BİR TOPLUM!
Belki şaşıracak, hatta yadırgayacaksınız fakat ben günümüz toplumlarının genellikle anne-babasına “öf” bile demeyen insanlardan oluştuğunu düşünüyorum. Bu düşüncemin kaynağını ise bu konudaki gözlemlerim oluşturuyor. Lakin bu “öf” bile dememe hali, Rabbimizin Kitab-ı Keriminde beyan buyurduğu üzere anne-babaya hürmet ve hizmet kaygısından değil, tam aksine anne-babayı yük olarak görüp onları bir apartman dairesinde veya “huzur evi”nde kendi hallerine terk etmek veya onlara sığıntı muamelesi yapmak şeklindeki giderek yaygınlaşan merhametsizlikten kaynaklanmaktadır.
Batı kaynaklı modern hayat tarzını benimseyen kesimlerde bu durum daha çok, yaşlanan anne-babayı huzur evlerine yerleştirme şeklinde tezahür ederken, anne-babaya hürmetin belli ölçülerde yaşatıldığı muhafazakar kesimlerde de yaşlı anne-babanın bakımının giderek artan bir oranda sorun teşkil etmeye başladığı görülmektedir.
Yaşlı anne-babalarını bir apartman dairesinde kendi hallerine terk edip “çekirdek aile”sinde mutlu ve huzurlu (!) yaşayan evlatların sayısı giderek artmaktadır. Anne-babayı bu şekilde kendi haline terk etmeyip bakımını kendileri üstlenen evlatlar da tabii ki varlığını sürdürüyor. Fakat modernizmin “çekirdek aile” hurafesinin cazibesine kapılmayıp anne-babalarının bakımını bizzat üstlenen evlatların bir kısmının da bu durumu kardeşler arasında bir probleme dönüştürdüğü görülmektedir. Anne-babanın bakımı konusunda tartışmalar yaşanabilmekte, vicdanın ve merhametin değil rekabetin ve ince matematiksel hesapların hakim olduğu “sırayla bakım” uygulaması yaygınlaşmaktadır. Vicdan ve merhamet ölçüleri içinde uygulandığında makul bir uygulama olarak nitelenebilecek olan “sırayla bakım” seçeneği, anne-babanın yük olarak görülüp sığıntı muamelesine maruz bırakılması ve belirlenen günün dolmasıyla apar topar sırası gelen kardeşe gönderilmesi şeklindeki yaygın uygulanışı sebebiyle “huzur evi” derecesinde olmasa da tam anlamıyla bir zulme dönüşmektedir.
İşte başlıktaki “Anne-babaya “öf” demeyen bir toplum” ifadesinden kastettiğim, birkaç cümlede özetlemeye çalıştığım bu içler acısı manzaradır. Evet, evlatlar anne-babalarına “öf” bile demiyorlar zira anne-babalarının yüzünü bile görmüyorlar! Onların sıkıntılarından uzak olarak “hayatlarını yaşıyorlar.” Onları kendi hallerine terk ettikleri, onlardan uzak yaşadıkları için istemeyerek onları incitmeleri, onların kalplerini kırıp özür dilemeleri de söz konusu olmuyor haliyle.
Dünyaya gelmelerine vesile olan, nice sıkıntılarla kendilerini büyüten, kendilerine kol-kanat geren, geceleri uykularını en tatlı anlarında bölüp karınlarını doyuran, temizliklerini yapıp sıkıntılarına ortak olan anne-babalarını sadece herhangi bir akraba gibi ziyaret edip gören, dahası sadece bayramlarda ziyaret eden evlatların sayısı hiç de az değil. Modernizmin rüzgarına kapılmış olanlar içinde anne-babalarına bu kadarını çok gören de az değil. Ramazan ve Kurban bayramlarında huzurevlerinde yaşlı insanların kendilerine uzatılan mikrofonlara “Yavrularımın bayramda olsun ziyaretime gelmesini isterdim” şeklindeki serzenişlerine ve gözyaşlarına tanıklık edenimiz olmuştur. Babasının ölüm haberi kendisine ulaştırılmasına rağmen Paris’teki tatiline devam eden şarkıcının haberini okuyanımız olmuştur.
Bunlar neticede uç örnekler, lakin yaşlı anne-babaların bir yük olarak görülüp sığıntı muamelesine maruz bırakılması veya en zayıf zamanlarında kendi hallerine terk edilmesi şeklindeki vicdandan, merhametten nasipsiz tutumun giderek yaygınlaştığı da bir gerçek. Bunun temelinde ise, hayatı dünya merkezli anlamlandırma, yani dünyevileşme sapmasının yattığında kuşku yoktur. Dünya merkezli bir hayat algısında yaşlı anne-babanın bir yük olarak görülmesi ve sahiplenilmemesi doğaldır. Zira dünyayı bir zevk ü sefa, eğlence yeri olarak algılayan ve hayatı “vur patlasın çal oynasın” modunda algılayan insanlar için yaşlıların “kahrını” çekmek akıllıca bir iş değildir. Neticede yaşlı anne-babanın beraber yaşadıkları evlatları için çeşitli zorluk ve sıkıntılara sebep olacağı açıktır. Dünyayı zevk ü sefa alanı olarak algılayan insanlar niçin bu zorluk ve sıkıntılara katlansın?
Anne-babaya hürmet ve merhametin, bıkmadan usanmadan ve “öf” bile demeden hizmet etmenin sahici tek kaynağı ahiret bilincidir. Ahiret bilincine sahip olan insanlar için yaşlı anne-baba bir yük değil, büyük bir “imkan”dır. Onlara hürmet ve hizmetle yüce Allah’ın rızasını kazanma imkanına kavuşacağını düşünen insanlar, anne-baba yükünden kurtulmak için değil, bu “yük”ün altına girmek için rekabet ederler. Anne-babaya daha çok hürmet ve daha çok hizmette yarışırlar. İşte Rabbimizin beyan buyurduğu üzere gerçek anlamda “anne-babaya ‘öf’ bile demeyen” bir toplum ancak bu bilince sahip fertler tarafından oluşturulabilecektir.