Asırlardır “sembolik kral” muamelesi yapılan Kur’an’ı, yeniden kaynak edinmeliyiz
Rabbimizin Kitab-ı Kerimine pratikte maalesef, “Sen tahtında otur, kalbimizde ve dilimizde en üst değer yargısı, kaynak olmaya devam et ve fakat bizim din algımızı ve ona dayalı dünya görüşümüzü belirlemeye, bu konuda temel belirleyici, her şeyin kendisine irca edildiği değerler üstü değer, hakem ve furkan olma gibi bir misyona kalkışma” denmiş olmaktadır.
Bilindiği üzere Avrupa’nın İngiltere, İspanya, Hollanda, Danimarka gibi çeşitli ülkeleri, monarşi sonrası dönemde geçmişlerini bir hatıra olarak yaşatma adına kral ve kraliçelik kurumunu tamamen tasfiye etmemiş, bu kurumu sembolik olarak yaşatmayı uygun bulmuştur. Bugün İngiliz kraliçesi, İspanya kralı, Hollanda kraliçesi vs saraylarında krallar gibi yaşamaya devam etmektedir! Evet “krallar gibi yaşamaya” devam etmektedirler, fakat “krallar gibi hükmetmeye” değil!
Kısacası onlar ülkeleri açısından birer müzelik değer hükmündedirler halihazırda, ülke yönetiminde bir belirleyicilikleri yoktur, varlıkları tamamen semboliktir. Onlara zımnen “Sarayınızda uslu uslu oturun, ara sıra da nostaljik törenlere katılıp boy gösterin. Bunun ötesine geçip ülke yönetimde söz sahibi olmaya kalkışmayın” denilmiştir ve onlar da kendilerine çizilen bu sınıra rıza göstererek bir elleri balda diğeri yağda sembolik varlıklarını sürdürmektedirler.
İşte Müslümanlar olarak bizim tarihimizde ve bugünümüzde Sünniliği, Şiiliği, Selefiliğiyle yaygın anlayış biçimlerince Kur’an’a biçilen konum da maalesef bundan farklı değildir. Rabbimizin Kitab-ı Kerimine pratikte maalesef, “Sen tahtında otur, kalbimizde ve dilimizde en üst değer yargısı, kaynak olmaya devam et ve fakat bizim din algımızı ve ona dayalı dünya görüşümüzü belirlemeye, bu konuda temel belirleyici, her şeyin kendisine irca edildiği değerler üstü değer, hakem ve furkan olma gibi bir misyona kalkışma” denmiş olmaktadır.