Bangladeş’teki Arakanlı mülteciler perişan
bugün Arakan Müslümanları bir özgürlük mücadelesinden ziyade varlık, yani var olma, varlığını koruma mücadelesi veriyor. Çünkü bölgeyi kontrolünde tutan zulüm rejimi, Müslümanları ya tamamen dinî ve etnik kimliklerini unutarak köleleşmeyi kabul ya da öz yurtlarını terk arasında tercihe zorladı.
BM, Bangladeş’e sığınmış durumdaki Rohingyalı (Arakanlı) mültecilere yardımların iyice azalması sebebiyle yaşanan sıkıntılar yüzünden geçtiğimiz salı günü (6 Mart), bu insanların acil insani yardımlarının karşılanması amacıyla 876 milyon dolar yardım toplanması çağrısı yaptı.
BM’nin yaptığı tespitlere göre Bangladeş’te kurulan mülteci kamplarında hayatlarını çok zor ve ağır şartlarda sürdürmekte olan Rohingyalı mülteciler için geçen yıl sadece 553 milyon dolar insani yardım toplanabildi. Bu miktarın ise onların hizmetleriyle ilgilenen gönüllü teşkilatların ihtiyaç duyduğu miktarın çok altında kaldığı dile getirildi. Bu yüzden mültecilere dağıtılan gıda paketlerinde azaltma yapıldı.
Ondan dolayı BM Mülteciler Yüksek Komiserliği, yaşanan insani felaketin aşılması için bağışta bulunan ülkelerden yardım miktarlarını artırmalarını istedi.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Bangladeş Temsilcisi Johannes van der Klaauw her sabah, çocuklardan, kadınlardan ve erkeklerden oluşan yarım milyon Rohingyalının buz gibi sisin arasında uyanarak belirsiz bir geleceğe baktığını, yardımların azalmasıyla birlikte bu insanlara verilebilen yiyecek maddelerinin de azaldığını ve hayatlarının her gün biraz daha fazla tehlikeye girdiğini dile getirdi.
Arakan meselesi, geçmişte Burma ve Birmanya adını taşıyan Myanmar adlı ülkenin Müslüman topluma ait Arakan bölgesini hâkimiyet altında tutması sebebiyle Müslümanlara alt sınıf muamelesi yapmasından ve aşırı derecede zulmetmesinden kaynaklanıyor. Myanmar’daki zulüm yönetimi Arakanlı Müslümanları ülke nüfusuna dahil etmediğinden onlara sürekli zulmediyor. Zulmetmesinin asıl sebebi onların Müslüman olmalarıdır. Müslümanlar ise kimlikleriyle ve onurlarıyla kendi öz yurtlarında yaşamak istiyor.
Arakan bölgesi tarihi olarak Burma’ya ait değildir. Eski tarihine bakıldığında Hindistan ve Bengal Krallığı sınırları içinde kaldığı, sonra bağımsız bir devletinin olduğu görülür. Budist Burma Krallığı’nın hâkimiyetine geçmesi askerî saldırılar ve işgal neticesinde olmuştur. İngiliz sömürgeciler tarafından Burma’nın hâkimiyetine bırakılması da bir komplodur.
Burma’nın İngiliz işgalinden kurtulup bağımsız olmasından sonra kurulan Budist devlet Arakan topraklarına sahip çıkarken Müslüman halkına sahip çıkmamış, onları vatandaşı olarak değil sırtında yük olarak görmüş bu yüzden yok etmeye veya göçe zorlamaya çalışmıştır. Kendi inanç ve kültürlerini öğrenmelerine izin vermeyerek dinî ve etnik kimliklerini korumalarına engel olmak istemiştir. Eğitim hizmetlerinden yararlanmalarını önleyerek bilgisiz ve mesleki vasıflardan yoksun bırakmıştır.
Normalde bugünkü adıyla Myanmar devletinin ve onun kökeni durumundaki Burma Krallığı’nın Arakan toprakları üzerindeki hâkimiyeti gayrimeşru bir işgaldir. Bölgenin toprağı üzerindeki hâkimiyetini sürdürmek için askerî gücünü kullanırken insanına sahip çıkmak istememesi, insanını “yabancı” olarak görmesi de bunu ispatlıyor. Oysa bir bölgenin insanını kabul etmeyen, halkına sahip çıkmayan, onlara “vatandaş” gözüyle bakmayan, hatta kendi ülkesinin nüfus kayıtlarına bile geçirmeyen bir ülkenin o bölgenin toprağından da çekilmesi gerekir. Yine aynı sebepten dolayı bu bölgenin halkının bağımsızlık ve özgürlük mücadelesi verme hakkı vardır. Böyle bir mücadele haklı ve meşru bir mücadeledir.
Fakat bugün Arakan Müslümanları bir özgürlük mücadelesinden ziyade varlık, yani var olma, varlığını koruma mücadelesi veriyor. Çünkü bölgeyi kontrolünde tutan zulüm rejimi, Müslümanları ya tamamen dinî ve etnik kimliklerini unutarak köleleşmeyi kabul ya da öz yurtlarını terk arasında tercihe zorladı.
Müslümanların önemli bir kısmı kimliklerini koruyabilmek için yurtlarını terk etmek zorunda kaldı. Ama ne yazık ki gittikleri yerlerde de herhangi gelir kaynakları olmadığından sürekli insani yardıma ihtiyaç duyuyorlar. Günümüzde dünyanın yaşadığı muhtelif sıkıntılar, sorunlar ve savaşlar ise onların kenarda, yardım ve ilgiden mahrum kalmasına sebep oluyor.
(Ahmet Varol/Yeni Akit)