Şamil YAVUZ

23 Nisan 2007

BASANLAR VE TAPANLAR

BASANLAR VE TAPANLAR

 

İnsanoğlu yaratılış gereği, tapınma, sığınma ihtiyacı duyan bir varlıktır. Herkesin hayatında şüphe yok ki aşamadığı üzüntüler, problemler ve hatta sevinçler vardır. Bunlar da insanın sığınma ihtiyacının açığa çıktığı durumlardır.

Tüm bunlar, insanoğlunun aşamadığı, altında ezildiği konuların çözümünün olabileceğine inanmak istemesinden kaynaklanmaktadır. Tabiî ki bu durum, ALLAH (c.c.)’ın yoktan var ettiği ademoğlunun fıtratına yerleştirdiği bir ihtiyaçtır, insan denen yaratılış harikası mekanizmaya yerleştirdiği olmazsa olmaz parçadır.

İnsan bu parçanın yerine ne koymaya çalışırsa çalışsın muhakkak ki olması gereken gibi olmayacaktır!

İnsanoğlunun bu şekildeki uğraşı, tamire ihtiyacı olan bir aracın orijinal parçası yerine yan sanayi bir parça koymaktan öteye geçmeyecek ve tabiri caizse birkaç kilometre sonra tekrar işlevini kaybederek tamirhaneye dönüşle sonlanacaktır! Çünkü hiçbir şey aslının yerini tutmaz, tutamaz…

O orijinal parça da, ALLAH'a olan inançtır, yani kayıtsız şartsız teslimiyettir, imandır. Bu eksikliği, beşeri hiçbir çaba giderememektedir ve gideremeyecektir. Ben bu yazıda, bu beşeri çabalardan sadece birini, olmazsa olmaz denilen  “İNSANOĞLUNUN KENDİSİNİN BASIP, KENDİSİNİN TAPTIĞI!“ para konusunu ele alacağım…

Kimisinin yastık altı yaptığı, kimisinin günde birkaç kez kontrol ettiği, kimisinin uğruna ömür harcadığı, kimisinin banka faizine yatırıp yan gelip yatarak geçindiği ve kimisinin ömrünü uğrunda harcadığı madde, yani “ para ”.

Cahiliye döneminde kendi yaptıkları putlara tapan müşriklerin yaptığından pek de farklı olmasa gerek, insanın kendi bastığı paraya tapması. Paran yoksa hiçsin, paran yoksa adam değilsin, ifadelerinin ve kavgalarının olduğu bir asırda yaşamaktayız!

Parayı hayatın gayesi saymakta insanoğlu kısacası! Hayatın anlamının bu olmadığını en iyi bilmesi gerekenler biz Müslümanlar olmalıyız, fakat bu para sevdası bize de sürayet etmeye başlamış ne yazı ki.

ALLAH (c.c )  insanları kendisine kulluk etsinler diye yaratmıştır. Tabi biz maalesef kıt idrak sahipleri bunu yeterince anlayamamaktayız! Çağımızda dünyevi olarak her şeye sahip olduğu halde, imanın verdiği huzura ve güvene sahip olamayan sayısız insan, buhranlar içerisinde yaşamaktadır.

Bunun en büyük isbatı psikiyatri hastalarının sayısındaki artıştır. İnsanlar İslam’dan uzaklaştıkça, çırpındığı bataklığa batmaya devam etmektedir. Ne doktorlar, ne ilaçlar insanların buhranlarını gidermeye yetmektedir.

ŞAFİİ olan ALLAH (c.c)’ tan uzaklaşan insanlık, maddi-manevi hastalıkların pençesinde kıvranmaktadır.

Şüphesiz ki helal dairesi içerisinde israf etmeden dünya nimetlerinden faydalanmak gerekir, ancak hiçbir zaman bu nimetlerin kölesi olmamalıyız!

ALLAH (c.c)’ a kavuşmayı, gerçek vuslat bilen bir insanı dünyevi olarak hangi şey kafesine alabilir ki?  Güzel bir ifadeyle “İMANDIR O CEVHER Kİ İLAHİ NE BÜYÜKTÜR, İMANSIZ OLAN PASLI YÜREK SİNEYE YÜKTÜR…"

ALLAH (c.c) için kazanılmayan ve ALLAH (c.c) için harcanmayan dünya malı, insanın hem dünya hem ahiret hayatına bir yüktür…

Tabii ki paraya tapmayan insanlar da yok değil dünyamızda. Kendisine Allah (c.c)’ın emaneti olan malı-mülkü yığmayıp infak eden, Allah yolunda harcayan nice güzel Müslümanlar var elhamdülillah.

İslam’ın her anlamda saldırıya uğradığı bir asırda İslam’ı yaşadığını sanan gaflet uykusundaki biz insanları RABBİM bu uykudan uyandırsın inayetiyle…   

ALLAH (c.c) bizleri bu idrake erdirsin ve kalplerimizi, hayatımızı, nuruyla aydınlatsın inşaallah.