Batı Yaka’nın İntifâdası yakındır
Siyonist işgalcinin özellikle Kudüs kentinde ve mübarek Mescid-i Aksâ’da işlediği cinayetler, bu cinayetler karşısındaki korkunç sessizliği gören Filistin halkını intikam için seferber etti.
Filistin’in genel görüntüsü içerisinde meydana gelen olayları ve gelişmeleri, özellikle de işgal altındaki Batı Yaka’nın kentlerinde yaşananları; Siyonist saldırılardaki artışı, devam eden gözaltıları, Yahudi yerleşkeleri ve ayrım duvarının yapımının sürmesi, işgal altındaki Kudüs’te evlerin yıkılması ve pazarlıkçı siyaset anlayışının tıkanmasını takip edenler, bu ölçüde saldırganlığa şahit olan Filistin halkının yaşananlara seyirci kalmayacağını çok iyi bilirler. İşgalin tüm şekillerine ve aletlerine karşı koyma yönünde harekete geçeceği ve bütün bunları reddettiğini ilan edeceği gün gelecektir.
Direnişin eylemleri bir süre Batı Yaka’da görülmedi ve Siyonist liderlerin, Siyonist ordunun Batı Yaka’daki operasyonları sayesinde ulaşıldığı söylenen güvenlik seviyesinden memnuniyet duydukları görülmeye başlandı. Bu operasyonların en belirgini, Batı Yaka’nın çeşitli kentlerindeki mücahitlere ve direnişçilere uzanan gözaltılar ve bitmek bilmeyen suikastlerdi. Ramallah Yönetimi de, “Yol Haritası”nın güvenlikle ilgili kısmını uygulayarak Siyonist işgalcinin övgüsüne nail olan belirgin bir rol oynadı. Amerikalı General Keith Dayton, Ramallah Yönetimi’nin güvenlik biriminin misyonunu tanımlarken gayet açık konuşmuştu. 12 Kasım 2008 tarihinde bu güvenlik biriminin başına getirilişinin üçüncü yıldönümü münasebetiyle verdiği demeçte, “Silahın yeniden “İsrail” yönüne doğrultulmamasını sağlamada güçlü bir rol oynamıştır” demişti.
Farklı zamanlarda bazı küçük eylemler gerçekleştirildi. Bunların çoğunda hafif silahlar veya bıçaklama eylemlerinde olduğu gibi kesici silahlar kullanılmıştı. Bu eylemlerin en ünlüsü, şehadet eylemcisi Alâ Ebu Duheym’in işgal altındaki Kudüs’te gerçekleştirdiği ve ondan fazla Siyonistin ölümüne sebep olan eylemdir. Bu eylemler, Filistin halkının canlılığını ve direnişinin herhangi olağandışı bir duruma yenilmeden uyum sağlayabileceğini göstermek üzere farklı aralıklarla sürdü. Daha da ötesi yenilikler, Filistin halkının direnişine ek değer katıyordu.
Siyonist işgalcinin özellikle Kudüs kentinde ve mübarek Mescid-i Aksâ’da işlediği cinayetler, bu cinayetler karşısındaki korkunç sessizliği gören Filistin halkını intikam için seferber etti. Filistin halkının kaynayan öfkesi, işgal altındaki Kudüs caddelerinde buldozerler savaşını başlattı. Burada işgalciye açık bir mesaj vardı ve bu mesaj, Filistin halkının hakkını savunmak için kullanacak bir yolu mutlaka bulacağını söylüyordu. İlk intifadanın taşlarla başlaması gibi, belki de Kudüs’ü savunma intifadası Siyonist istihbaratçıların hiç de beklemediği bir şekilde başlayabilir. Yediot Aharonot gazetesinin askeri yorumcusu Alex Fishman şöyle diyor: “Gelmekte olan bir intifâdanın belirtileri var.” Ardından da şöyle eklemektedir: “Seksenli yılların sonlarında patlak veren Birinci İntifâda da bu şekilde anlam verilemeyen ve örgütsel olarak bağlantılandırılamayan bir dizi olayla başlamıştı.” Kudüs kentine yönelik saldırılar devam etmektedir. Evlerin yıkılması, sakinlerinin zorla göç ettirilmesi, mübarek Mescid-i Aksâ’nın altına hendekler kazılması; bütün bunlar parlayacak bir kıvılcıma işaret etmektedir. İşgal altındaki Kudüs’ü savunmak için alevlenecek intifâda ateşinin hacmini ve aydınlığının büyüklüğünü Siyonist liderler göremeyecek.
Esirlere baskı artmış, ziyaretler engellenmekte ve esirler toplumdan tamamen soyutlanmaktadır. Siyonist canilerden bazıları esirlerin hücrelerine konulmaktadır. Esirlere zorla turuncu renkli elbise giydirilmekte ve haber kanallarını izlemelerine ve kitap okumalarına izin verilmemektedir. Bu ve benzeri bir dizi baskı, Batı Yaka’da intifâdanın çok yakın olduğunu gösteren birçok nedene eklenmektedir.
Halkımız farklı bir şekilde gerçekleşen bu zulmü kabul etmeyecektir. Siyonistlerin ayrım duvarı için arazilerini gasbetmesine boyun eğmeyecektir. Batı Yaka’yı bölen ve kentleri arasındaki yolları kesen zillet engellerine uzun süre sessiz kalmayacaktır. Topraklarının kemirilmesine ve zeytin ağaçlarının sökülmesine karşı mücadele verenler yalnız kalmayacaktır. Halk hareketleri çıplak elle de olsa daima işgalciye karşı koyma eğilimindedir. Filistin halkı hâlâ pazarlıkçı ordusunun ihmal ettiği Kudüs’ün, işgal altındaki toprakların ve esirlerin derdini taşımaktadır. Pazarlıkçılar, güvenlik birimleri aracılığıyla Selahaddin’in kılıcını kırmaya çalıştılar. Hakkın kılıcının paslanmayacağını ve aşağılığı asla kabul etmeyeceğini söyleyen tarihten de ders almadılar. Oysa biz Beyt Lahim’deki balta eyleminde, Bi’ru’s-Seba’daki şehadet eylemcisi Besme En-Nebari’nin kurşununda, işgal altındaki Kudüs’teki buldozerler savaşında ve Ğavru’l-Urdün’deki pusularda bunun böyle olduğunu gördük.
Hiç kimse gelmekte olan tufanın önünde duramayacak. Halklar, hayati öneme sahip davalarında geri kalmazlar. Haklarını ve kutsal değerlerini savunmak için gözünü kırpmadan can verir ve kahramanlık gösterirler. Yelkovanlar bu vaat edilen güne doğru dönmektedir. Hiç kimse şehadet eylemcilerinin yurdu Batı Yaka’daki sessizliğin uzun süre devam etmesini beklemesin. Amerikalı general, direnişle mücadele ve silahını elinden almak için uyguladığı güvenlik planının başarılı olduğunu düşünüp gururla gülümsemesin. Vakit geçmeden hesaplarınızı yeniden gözden geçirin. Çünkü Batı Yaka, direniş projesinin dışına çıkmayacaktır. İşgalci ve kuklaları mutlaka süpürülecektir. “Ne zaman?” diyorlar. De ki, “Umulur ki, çok yakındadır.”
(Faris Abdullah / Filistin Enformasyon Merkezi)