Bayram günlerini kimin sözüyle tespit edelim?
Türkiye’ye bütün bayramlar otomatik gelir. Bir bakıma, bayramları matbaalar ilan eder. Takvime bakarak önümüzdeki elli yılın bayramlarını tebit etmek mümkündür. Kurucu kadrolarının anlayışında, doğuya dönmenin ihtarla değerlendirildiği, güneşin, elden gelse, yerinin değiştirileceği derin korku varlığını sürdürüyor. “Arap”ların sözüyle mi bayram edeceğiz? asabiyesi derinlerdeki varlığını yaşatıyor. Her ülkede farklı ve benzer mundar davranışlar, savunmalar sözkonusu.
Bayram gününü kimin sözüyle tespit edelim?
Ahmet Mercan / Dünya Bülteni
Kurban bayramı geldi ve gitti. Değişik iklimlerde ve acınası hallerde, kendisini üç farklı günde karşılayan ümmetten ne kadar memnun kalmıştır? Ateşkesinde dahi samimi olmayan, birbirlerine sırt dönmüş ülkelerin bayramı aynı gün karşılamaları belki de şaşırtıcı olurdu.
Rahmeti birlikte kucaklamaktan kaçınan, aynı güne sevinç doldurmaktan imtina eden tutumların her biri kendi hesabını doğru kabul ederek diğeriyle aynı günde “buluşmamanın” hazzını hanesine kayıtlarken, sefalet fotoğraflarına bir sayfa daha eklemiş oldu.
Balkanlar’dan Pakistan’a uzanan coğrafyada kurban bayramı üç ayrı günde başladı. Her ülkenin kendine göre bayramı başlatma yöntemi var. Devreye konan her yöntemin de “Biz en doğrusunu yapıyoruz” ifadesiyle savunması hazır.
Ancak,mesele bu değil.
Diyanet İşeri Başkanı Arefe günü Arafat’dan, naklen dua ederken, Türkiye’de kurbanlar kesiliyordu. Peki bayram nasıl ilan edilmişti? Kim karar vermişti?
Hiç kimse!
Türkiye’ye bütün bayramlar otomatik gelir. Bir bakıma, bayramları matbaalar ilan eder. Takvime bakarak önümüzdeki elli yılın bayramlarını tebit etmek mümkündür. Kurucu kadrolarının anlayışında, doğuya dönmenin ihtarla değerlendirildiği, güneşin, elden gelse, yerinin değiştirileceği derin korku varlığını sürdürüyor. “Arap”ların sözüyle mi bayram edeceğiz? asabiyesi derinlerdeki varlığını yaşatıyor. Her ülkede farklı ve benzer mundar davranışlar, savunmalar sözkonusu.
Burada, en doğru zamanı bulmak, son teknolojiyi kullanarak astrolojik başarıları elde etme yarışı gülünç. Kim hangi noksansız ibadetiyle Mevla’nın huzuruna varabileceğini düşünebilir ki…
Meseleyi önemli kılan Kâbe’dir.
O Allah’ın evidir. Bütün Müslümanlar oraya yönelerek bir duruşu sembolize ederler. Kıble dünyevi ve ahiret içerikli, bütün yönlerin üzerinde tevhidi gösteren pusuladır. Müslümanlar birbirleriyle savaşsalar dahi oraya küsüp bir başka yöne yönelemezler. Kâbe’ye yönelmek fiziki ve anlam bütünlüğünün izharıdır. Hac bütün ümmetin temsilidir. Hacca gitmeye “bir yol bulan” her mümin gidemeyenlerin özlemini, dua talebini taşır.
Kabe bir ülkede yer almakla birlikte, aynı oranda bütün Müslümanlarındır. Bayramı ilan ederken mekan olarak merkezi konumu Arafat üstlenir, zamanı da Arefe günü. Arefe günü Arafat’ta bulunmayan hacı adaylarının haccı kabul olmaz.
Hal böyleyken vatandaşı olduğu ülkenin bayramı ayrı, hacının bayramı ayrı günde yapılmakta. Keza Ramazan bayramı da aynı karmaşadan nasiplenmekte. Müslümanların haram olan bayram günü oruç tutmaları sözkonusu. Hacı’nın ibadetine şaibe katmak, yalnızlaşan milli bayramlar ihdas etmek, her mümine acı olarak yansımıyor mu? Bu sefillik, aynı zamanda, sosyal ve siyasi halimizin izahı değil mi?
Nereden ve ne zaman düzeleceğiz? projeleriyle vakit tüketmek yerine, en kolayından başlamak mümkün. Oturduğumuz yerden bile, önyargıları bırakıp Kâbe’ye hakkı olan önemi vermekle meseleyi çözmek yeterli olacaktır. Yeter ki, ulemaya bu halin önemini hissettiren sorular yöneltebilelim. Hiç bir şey olmamış gibi bu dağınıklığa rıza gösteren sessizlik, her şeyden daha tehlikeli.
İletişimin saniyeler içinde bütün arzı dolaştığı zaman diliminde, tek bir Müslüman’ı dışarıda bırakmadan bayramın, aynı anda, kalpleri yumuşatmasının bereketi, dünyevi hesapla izahı edilemez.
Kâbe’den beklenen haberi olmak bir ayrıcalık. Kâbe’ye kulak kesmek, “kıble” sahibi olmak, bütün yalancı rüzgarlara karşı durmanın imkanıdır.
Kâbe, tevhidin evidir.
Kâbe, Allah’ın emri üzerine bina edilen, sema ve arzın kesiştiği yerdir.
Kâbe, ölümle hayat, ahretle dünya arasında mümini hazır kılar.
Kâbe, dua değirmenlerinin dönerek günahları arındırdığı semanın kucağıdır.
Kabe, göğe yükselen tevbe ve dua çağlayanıdır.
-
Selahhattin Baybars 09-11-2012 10:16
*Hilal; Nasa fotoğraflarında da 16 ekim de gece gözüküyor. Ertesi gün 17 si zilhicce 1 (bir). * Evren içersinde dünyanında bir konumu var, dünya içersinde şehirlerin bir konumu var yani Arjantinle Mekke arasında zaman farkı var ve evren içersinde de konum farkı var bu farklı konumu değerlendirirsek, Kuranda arjantin ülkelerin anasıdır denmemiş, ama mekkenin zaman diliminden faydalanılmak ise murad edilen, mekkenin vahdetinden faydalanılmaksa murad edilen, mekkenin kutsaliyetinden, gündemde kalmasından, bereketinden, merkeziyetinden faydalanılmaksa murat edilen birçok ayet ve hadislerden bu hikmetleri çıkarmakda mümkündür. *Neden şu manadada teknolojiden faydalanılmıyor? Şehir lerin anası Mekke de alimlerin verdiği bir karar Dünyanın her yerine ışık hızıyla duyurula biliyor. Bu haberleşmeye aykırı / teknolojiye karşı bir duruş olmaz mı? va Asıl önemlisi ümmetin birlik olmasına karşı bir duruş olmaz mı? *Hesabı dünyanın öbür tarafındaki arjantine göre yaparsak hani "gece gündüzü geçemez" diyorya ayet bu sefer kendi hafzalamızda geçirmiş oluruz, zaman mekan farkından dolayı gece gündüzü geçirmiş oluruz. Oran orantı bozuluyor.Belki biraz zorlama oluyor ama öyle düşünüyorum. Şu soruların cevabını yine merak ediyorum. *Devletçilikte kimde önde? Açık açık yapanlarmı islam içinde gizlice yapanlarmı daha çok vebal altında? İlah kim oluyor? Laik demokratik sistemin ömrü uzasın diye sözü geçen olmak için yapılmıyorsa tövbe etmek bu kadar mı zor? Ayrıldığın yeri korumak iç güdüsü şeytanın dürtüsü olmasın?
-
aslan aslan 08-11-2012 17:18
M. Esed meali: Kur'an, insanoğluna bir rehber, bu rehberliğin apaçık bir delili ve doğruyu yanlıştan ayırt edici bir ölçü olarak (ilk defa) bu Ramazan Ayında indirilmiştir. Bundan dolayı, sizden kim bu aya erişirse onu baştan başa tutsun. Ancak hasta veya seyahatte olan, başka günlerde (aynı sayıda oruç tutsun). Allah sizin için kolaylık diler, zorluk çekmenizi istemez; ama (belirlenen günlerin) sayısını tamamlamanızı ve size doğru yolu gösterdiğinden dolayı Allah'ı yüceltmenizi ve (O'na) şükretmenizi (ister). A. Bulaç meali: Ramazan ayı... İnsanlar için hidayet olan ve doğru yolu ve (hak ile batılı birbirinden) ayıran apaçık belgeleri (kapsayan) Kur'an onda indirilmiştir. Öyleyse sizden kim bu aya şahid olursa artık onu tutsun. Kim hasta ya da yolculukta olursa, tutmadığı günler sayısınca diğer günlerde (tutsun). Allah, size kolaylık diler, zorluk dilemez. (Bu kolaylık) sayıyı tamamlamanız ve sizi doğru yola (hidayete) ulaştırmasına karşılık Allah'ı büyük tanımanız içindir. Umulur ki şükredersiniz. (Bakara 2/185) İbn Ömer (r.a.) şöyle anlatır: Hz. Peygamber (a.s.) Ramazandan bahisle: “Hilali görmedikçe oruç tutmayınız. Ve yine hilali görmedikçe iftar etmeyiniz (bayram yapmayınız). Eğer hilal size karşı bulutla örtülürse, hilal için takdir (yani hesap) yapınız” buyurmuştur. (Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1795) Ebu Hureyre’nin (r.a.) naklettiğine göre: Allah Resulü (a.s.): “Ramazan hilalini gördüğünüzde oruç tutunuz. Şevval hilalini gördüğünüzde ise iftar edin (bayram yapın). Hava bulutlu olursa otuz gün oruç tutunuz” buyurmuştur. (Sahih-i Müslim’deki hadis numarası: 1808) Bu hadislerin diğer ifade edilişi 2- Hilâli görünceye kadar oruç tutmayın, yine (müteakip) hilâli görünceye kadar da yemeyin. Bulut araya girerse ayı takdir edin 4- Ramazan ayını, hilâli görmedikçe veya sayıyı ikmal etmedikçe öne alıp başlatmayın. (Hilali görüp veya sayıyı tamamladıktan) sonra müteakip hilâli görünceye veya sayıyı tamalayıncaya kadar orucu tutun Gerek ayetlerde ve gerekse hadislerde, bizlerden istenen: Birincisi: “Ramazan hilalini görünce oruca başlanması, şayet hilal görülmez ise içinde bulunduğumuz ayın ikmal edilmesi yani sayının otuza tamamlanması sonucu oruca başlanmamız; aynı şekilde orucun bitirilmesi için de bir sonraki ayın (şevval) hilalinin görülmesiyle orucun sonlandırılması, şayet hilal görülmez ise yine içinde bulunduğumuz (ramazan) ayının ikmal edilmesi yani sayıyı otuza tamamlamak suretiyle orucun sonlandırılması istenmektedir. Bundan şu çıkarımı da yapmamız söz konusu dur. Ayın hilali görününce ayın ikmali yani sayının otuz’a tamamlanması sözkonusu olmamakta, sayı 29 gün olarak tamamlanabilmaktadir. Kısacası ay 29 da çekmekte 30 da. İkincisi ise: Hilalin gözle görülebilmesi dir. “….dini sizin için kolaylaştırdık…, …… biz herkesin gücü oranında yük yükledik, kimsenin gücü üzerinde yük yüklemedik…” buyruğu doğrultusunda düşündüğümüzde. Allah Teala dinini en alt perdeden (toplumun en alt tabakasındaki insanında, en üst tabakasında ki insanında enleyebileceği bir lisan ile) hitap etmektedir. Bu gün içinde bulunduğumuz koşulların teknolojik imkanları bazı şeylerin anlaşılmasını veya görülmesini kolaylaştırdığını, Hilalin gözetlenmesinin artık gözetlenmesinin gereksiz olduğunu Astroloj imkanları ile daha kolay tesbit edilebileceğini düşünebiliriz. İlmin sağladığı kolaylıklara sanırım kimsenin diyeceği bir şey yok. Bizim gözden kaçırdığımız veya dikkate almadığımız şey, Alla’ın biz kullarına hitabı, anlama ve kavrama kabiliyet farkı olmaksızın, akli melekesi yerinde olan herkesin anlayabileceği şekildedir. Bu da yine Allah Teala’nın elçisi vasıtasıyla bizlere gönderdiği anlaşıldığı gibi, Kimsenin ben anlamadım deyip sorumluluğu başkasına atmaması, sorumluluğun herkesin kendine ait olduğunun anlaşılması içindir. Bunu şöyle bir soruyla da açabiliriz. “Allah dinini biz kullarına elçisi vasıtasıyla gönderirken, o günkü ilmin ve teknolojinin durumu ile bugünkü ilmin ve teknolojinin ne durumda olacağını bilmiyormuydu da “Kim o aya erişirse (ayın hilalini görürse) orucunu tutsun?” buyrdu. Allah’ın noksanlık sıfatı’na ters değilmi? Teknoloji ile hilalin dünyanın neresinde olacağını tesbit etmek mümkün. Ama bu teknolojiye herkes’in sahip olması veya erişebilmesi mümkün mü? (Müslümanların derdi ile dertlenen İslam devleti ve Oluşmuş İslam cemaatleri hariç). Bundan teknolojiye ilme düşmanlık veya kabul etmeme gibi bir anlam çıkartılamaz. Bir müslümanın veya birden fazla müslümanın en kolay bir şekilde ve bulunduğu yerde sorununu gidermesi amaçlanmaktadır. Bu gün açıklama yapanlar, hilal Arjantin'de görüldü diye açıklama yapmakta, Arjantinde görülen hilal ile insanlara Türkiye'de Kurban bayramı yaptırmakta
-
ercan 07-11-2012 23:26
ne alaka!!! bu bilimsel bir yöntemle belirlenmesi gerekli bir karar kabeyle alakasini kurmak zorlama olmus bir kameri ayin baslangici ayin hareketleri ölcülerek hesap edilerek saptanir böylesi hem kurana hem de sunnete uygundur siz burda "araplarin sözüyle" bayram yapma arzunuzu farketmeden belli etmissiniz
-
Furkan 05-11-2012 10:12
Bayramı bu sene Türkiye olarak kendimiz belirledik (hani araplar hesap bilmiyor ya (!), bari kabemizi de,haccımızı da, biz belirleyelim, milli olsun. Milli arafatımıza(!)da, Kırmızı Beyaz forma ile gidelim. Rabbim müslümanlara siyasi basiret nasip etsin. İçimizdeki beyinsizler yüzünden bizleri helak etme Allah'ım. Amin.
-
Selahattin Baybars 03-11-2012 12:41
Benim anladığım kadarıyla Abdullaziz Bayındır yeni Günü imsaktan sonra başlatıyor. Hilal yeni günden önce/imsaktan önce göründüğü için diye başlıyorlar, yeni güne zilhicce bir diyorlar. Abdullaziz Bayındır aşağıdaki ayetten gündüz ile yeni gün başlıyor diyor. http://www.suleymaniyevakfi.org/arastirmalar/kuranda-namaz-vakitleri.html Ne güneşin aya erişip yetişmesi gerekir, ne de gecenin gündüzün önüne geçmesi. Her biri bir yörüngede yüzüp gitmektedirler. YASİN 40 Bu ayetten gündüzün geceden önce yaratıldığı mı anlaşılıyor veya Yeni günün gündüzle başladığı mı anlaşılıyor.??? HAYIR. ----*---- Aklıma gelen sorular? *Devletçilikte kimde önde? Açık açık yapanlarmı islam içinde gizlice yapanlarmı daha çok vebal altında? İlah kim oluyor? Laik demokratik sistemin ömrü uzasın diye sözü geçen olmak için yapılmıyorsa tövbe etmek bu kadar mı zor? Ayrıldığın yeri korumak iç güdüsü şeytanın dürtüsü olmasın?