Beşar Kaddumi`nin eşi: Duyun artık sesimi
Suriye`deki gelişmeleri gazeteci olarak yerinde takip etmek üzere gittiği Halep`te Suriye rejimi askerleri tarafından gözaltına alınan ve kendisinden 254 gündür haber alınamayan Filistinli gazeteci Beşar Kadumi`nin eşi Arzu Kadumi isyan ediyor.
Suriye'de yaklaşık iki yıldır 70 binden fazla kişinin hayatına mal olan ve bir çok Suriyeli vatandaşı evsiz barksız bırakan iç savaş, Suriye'de olduğu gibi komşu ülkelere de acılar yaşattı. Suriye'ye haber için gidip işkence altında aylarca tutuklu kalan gazeteciler.
Türkiye'den Suriye'ye haber yapmak için giden gazetecilerin bazıları bu savaşta ağır yaralandı, kimine hapishanelerde aylarca işkence yapıldı ve bazılarından da hala haber alınamıyor. Bu gazetecilerden biri Beşar Kadumi... Kadumi Al Hurra Televizyonu muhabiri olarak gittiği Halep'te Suriyeli askerler tarafından gözaltına alınan ve muhalif güçlerle askerler arasında çıkan çatışmanın ortasında kalan gazetecilerden biriydi. Suriye'de görev yaparken kaçırılan arkadaşı Cüneyt Ünal 90 gün sonra serbest bırakıldı. Ancak Beşar Kadumi'den 254 gündür hala haber yok. Kadumi'nin Türkiye'deki ailesi perişan...Eşi Arzu Kadum'nin eşini bulmak için çalmadığı kapı, denemediği yol kalmadı, ancak hiçbir yerden ses yok. Medyanın duyarsızlığından, ilgisizliğinden yakınan Arzu hanım kendisine bir cevap vermeyen yetkililere de; ''Artık duyun sesimi'' diyor.
Eşimin ölmüş olma ihtimalini düşünmek istemiyorum diyen Kadumi, çocuklarıyla yaşadığı diyalogların, olayların kendisini yıktığını söylüyor. Arzu hanım ümidini kaybetmeden, 254 gündür haber alınamayan eşine kavuşacağı günü sabırla bekliyor.
İşte Beşar Kadumi'nin Eşi Arzu Kadumi'den önemli açıklamalar:
DUYARSIZLIĞA İSYAN EDİYORUM
254 gündür eşiniz kayıp. Bu süre içinde neler yaşadınız bize biraz anlatır mısınız?
254 günde hiç mecalim, hiç takatim yok, psikolojim normal değil artık. Bu zamana kadar sabrettim ama hiçbir şeyin çıkmamasına, ilgisizliğe duyarsızlığa isyan ediyorum. Ben sükunetimi muhafaza etmeye çalışıyorum, kendimi tutuyorum. 254 boyunca eşimden haber alamıyorum, öldüğünü, kaldığını, hayattaysa hangi şartlarda yaşadığını bilmiyorum. Ben 38 yaşımdayım. Bu acı şimdiye kadar ayaşadığım en büyük travma. Ölümler gördüm, babamı, kardeşimi kaybettim ama eşimin kaybı beni mahvediyor. Bir araftayım hiçbir şey bilmiyorum.
Bunun için yapılan herhangi bir çalışmanız, girişiminiz var mı?
Bu süre içinde gazeteci bir arkadaşım var onunla birlikte çalışmalar yapıyoruz. Olayı ilk duyduğumda Kudüs'teydim. Olayı duyar duymaz İstanbul'a geldim. O an ki düşüncem şuydu: Gazeteciler savaş bölgelerinde tutuklandıklarında, başlarına bir şey geldiklerinde 2 -3 gün sonra serbest bırakılırlar diye düşünüyordum. Eşim geldiğinde evde olayım diye düşündüm. Türkiye'ye geldiğimde Dışişleri Bakanlığı'yla irtibata geçtim. Bana; ''Olay bizim kontrolümüz altında, biz ilgileneceğiz'' denildi.
Başka kimlerle görüştünüz?
Başbakan Erdoğan'la, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'yla, Dışişleri Bakanlığı'ndan Osman Sert'le sürekli irtibattayız. Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'la görüştüm. Ürdün Dışişleri Bakanlığı'na mektup gönderdim. İran, Çin ve Rusya'daki devlet yetkililerine ulaşmaya çalıştım. Ulaşabileceğim herkese ulaşmaya çalıştım. Ben eşimden bir haber alana kadar bu işin peşini bırakmayacağım.
BAŞBAKAN'IN SÖZÜNDEN HİÇ BİR ŞÜPHEM YOK
Devlet yetkilileriyle görüşmelerinizde ve irtibata geçebilme konusunda size yardımcı olan var mı?
Hiç kimse yardım etmiyor. Kendi çabalarımızla bir yerlere ulaşmaya çalışıyoruz. Mahmut Abbas'la
görüşmemizde eşimin çalıştığı kanaldan bir muhabir yardımcı oldu. Kudüs'teki Türk büyükelçi de bize çok yardımcı oldu. Araç sağlama, tercüman sağlama, Ramallah'taki yardımların yapılmasında çok yardımcı oldular. Başbakan Erdoğan'la Dolmabahçe'de görüştüğümüzde süreci başından sonuna kadar anlattım kendisine. Başbakan bana ellerinden gelen her şeyi yapacaklarını söyledi, söz verdi. Bundan hiçbir şüphem yok. İran üzerinden bir şeyler yapabileceğini söylemişti. Başbakan yatıp kalkıp sürekli Beşar Kadumi'yi düşünecek değil tabiki. Başbakan talimatı danışmanlarına verdi ancak ondan sonraki süreç tıkandı. Bana ondan sonra dönen, bilgi veren olmadı. Danışmanlarını aradığımızda gelen bir bilgi yok denildi. Eşimin telefonundan sinyal alındı. O telefondan akrabalarımız arandı. Telefonu başkaları almış olabilir ancak o kişiye de ulaşılabilirdi.
OLUMLU DÜŞÜNCELERLE AVUTUYORUM KENDİMİ
Aklınıza olumsuz bir şey geliyor mu, eşinizin ölmüş olabileceğini düşünüyor musunuz?
Aklıma o ihtimali getirmek istemiyorum. Gidişinin üzerinden 254 gün geçmişse, doğal olarak aklınıza o senaryolar geliyor ancak bu fikri kendimden uzaklaştırmaya çalışıyorum. Şöyle düşünüyorum: ''Kalbimde böyle bir his yok. Eğer öyle bir şey olmuş olsaydı Allah bana bunu hissettirdi'' diye avutuyorum kendimi. Kötü haber tez duyulur. Öyle bir şey olsaydı mutlaka duyulurdu, cenazesi çıkardı.
Hükümet yetkilileri dışında muhalefet partileriyle STK'larla da görüştüğünüz oldu mu?
CHP'yle biz en baştan beridir görüşüyoruz. Özellikle CHP Hatay milletvekillerinin Suriye devletiyle ilişkileri iyi. Biz onlarla irtibata geçtik. Onlar Cüneyt Ünal'ı getiren heyetin içindeydi. Cüneyt'i almaya giden heyetin içinde ben de vardım. Biz Suriye sınırından içeri alınmadık, bizi geri çevirdiler. Eşimin İsrail'le ilişkisinin olduğunu iddia edip bunu yaptılar. Kemal Kılıçdaroğlu'yla da görüştüm. Kendisine teşekkür ettim. İki heyet gittiğinde de Beşar'ın durumunu Esed'e sordu. Esed de Beşar'ın Suriye'de olmadığını söylemiş. Eşim Suriye'ye pasaportla girdi, yasadışı yollarla değil. Bu Suriye'nin sorumluluğu ve kontrolündedir.
DAVUTOĞLU'NUN SAMİMİYETİNE İNANIYORUM
Yaşadığınız bu sorunlar, sonucun bu kadar gecikmesi, eşinizin Türkiye vatandaşı olmaması ve resmi girişimlerin rahatlıkla yapılamıyor olmasından kaynaklanıyor olabilir mi?
Bana hiçbir zaman söylenmedi bu. Ben Davutoğlu'na eşimi Türkiye vatandaşı olmadığı için ikinci plana atmanızdan korkuyorum dedim. Çünkü o bir Filistinli. Onu savunacak bir devleti yok. Davutoğlu da bana kesinlikle öyle bir şey olmayacağını söyledi. Senin derdin bizim derdimizdir dedi. Ben Ahmet Davutoğlu'nun samimiyetine inanıyorum ve güveniyorum. O sözlerin yerine getirilmesini bekliyorum. Bana en azından yapılan şeylerle ilgili bir bilgi verilebilir. Ben de o zaman bir şeylerin yapıldığına inanarak rahatlarım.
Filistin Devlet Başkanı Mahmut Abbas'la iki defa görüşmüşsünüz. Abbas size neler söyledi?
Mahmut Abbas'la bir buçuk ay önce Ramallah'taki ofisinde görüştük. Ben kendisine konuyu anlattım. Abbas da Halep'e özel olarak birini gönderip aratacağını söyledi. O sıralarda Putin'le görüşmesi vardı Abbas'ın orda da dile getireceğini ve konunun takipçisi olacağını söyledi. Biz ondan sonra da yine görüştük kendisiyle. Abbas kendilerine Beşar'ın hayatıyla ilgili olumsuz bir cevabın gelmediğini söyledi.
CÜNEYT ÜNAL DÖNDÜKTEN SONRA BİR KOLUMUZ KIRILDI
Cüneyt Ünal medyada çok yer aldı çok konuşuldu. Beşar Kadumi için aynı şey söylenemez. Bunda eşinizin Türk olmamasının yada Filistinli olmasının bir rolü var mı?
Bunda eşimin Türk olmamasının, medyatik olmamasının rolü var tabiki. Cüneyt ve eşimle ilgili haberler yapılırken Cüneyt ön planda tutularak yapılıyordu. İnsanlar orda sadece Cüneyt'in olduğunu sanıyordu. Cüneyt Türk medyasında çalıştığı için haberler onun üzerinden gidiyordu. O döndükten sonra bizim bir kolumuz kırıldı. Eşim Türk olsaydı eminim Türkiye bu olayın arkasında daha güçlü dururdu.
MEDYA SEKTÖRÜ ÇOK VEFASIZ
Beşar Kadumi'nin meslektaşlarının bu olaydaki tavrını nasıl buluyorsunuz, bu konuda ne kadar duyarlılar?
Gazetecilik, medya sektörü çok vefasız bir sektör. Ben bunu yeni öğrendim. Yaptığımız eylemlerde bize destek veren 10- 15 gazeteci Beşar'ı tanımayan gazeteciler. Bunlar aynı şeyin kendilerinin de başına gelebileceğini düşünüp gelip destek veriyor. Asıl duyarlı insanlar onlar. Onlar dışındakiler hep başkalarından bekliyor.
Peki Filistin'den bir destek var mı, halkından, medyasından?
Hayır hiçbir destek yok. Filistinliler acı çekmiş bir toplum. Her ailede muhakkak bir kayıp var. Onlar bu duruma o kadar çok alışmışlar ki. Onun ailesi Beşar'ın başına kötü bir şey gelmiş olma ihtimalini bile düşünmüyor. 20 yıl da geçse gelecek diyorlar. Onlar tamamen teslim olmuş durumdalar. Ben de kadere sonuna kadar inanırım ama bir şeyler de yapılmalı.
ÇOCUKLARIMLA YAŞADIĞIM ŞEYLER BENİ YIKIYOR
Çocuklarınıza ne diyorsunuz, durumun fakındalar mı, neler söylüyorlar?
Ben onlarla her gün bir şeyler yaşıyorum. Bu beni yıkıyor. Geçen gün oğlumla bir yerden dönüyorduk. Oğlum bana heyecanla babamı gördüm dedi. Arabada yanımızda duran adamlardan birini babasına benzetmiş. Babamı gördüm, babam gelmiş deyip durdu, çok sevindi. Eve gidince yatağında babamı çok özledim diye çok ağladı. Ben ne diyebilir ki çocuğuma. O daha 11 yaşında. Tam 254 gün oldu ve bu ne zaman bitecek bilmiyorum, en kötüsü de bu. Biz şuanda neyi beklediğimizi bilmiyoruz. Benim sesimi duysunlar artık. Sesim ulaşmıyor insanlara. Türkiye Cumhuriyeti büyük bir devlet. Tamam Suriye'de bir savaş var ama bana ondan bir haber getirsinler istiyorum.
(Kaynak: Haber 7)