08-10-2008 18:11

Bildiğiniz `Frenk` işte…

Ve`l hâsıl-ı kelâm: Bunların `özgürlük, kardeşlik, eşitlik` sloganı da, cumhuriyetçiliği de, demokratlığı da, sosyalistliği de, hümanistliği de, laikliği de hikâye! Bildiğiniz `Frenk` bunlar. 1096`daki ilk Haçlı Seferi`nden beri hiç değişmeyen –yahut sözde değişse de özde değişmeyen- `Frenk`.

Bildiğiniz `Frenk` işte…

Hakan Albayrak / Yeni Şafak

Fransa iç istihbarat teşkilatı Renseignements Generaux, yerel idarelere telefon veya e-posta yoluyla soruyor: "Çalışanlarınız arasında Hıristiyanlık dini dışında başka dinlere mensup kişiler var mı? Varsa, bunlardan bazıları dinlerini yaşamak için saat veya servis düzenlemesi talebinde bulundular mı?"

İlk soru Hıristiyan olmayanları tespit etmek, ikinci soru ise bunların dindarlık derecelerini (yani ne kadar tehlikeli olduklarını!) ölçmek için…

 * * *

"Fransa'da devlet kendini Hıristiyanlıkla özdeşleştiriyor" desek cumhuriyetçi Fransız aydınları bizi tefe koyarlardı; 1789 Devrimi'nin devletle Hıristiyanlık arasındaki bağı kopardığını, Fransız devletinin o tarihten beri laik olduğunu ve hiçbir dinin yanında veya karşısında yer almadığını söylerlerdi. Hıristiyan olmayanların Fransız istihbaratı tarafından fişlendiği ortaya çıktığına göre artık bunu söyleyemezler.

Sözkonusu fişleme operasyonu kesin olarak ortaya koymuştur ki Fransa'da devlet kendini Hıristiyanlıkla özdeşleştiriyor ve Hıristiyan olmayanlara (adını koyalım: Müslümanlara) düşman nazarıyla bakıyor. Nitekim Paris Siyasi Bilimler Enstitüsü öğretim üyesi Riva Kastoryano, Zaman gazetesine verdiği beyanatta, Hıristiyan olmayanların fişlenmesini 2. Dünya Savaşı yıllarında Fransa'ya Naziler adına vaziyet eden faşist Vichy rejiminin uygulamalarına benzeterek, "Düşman belirlemek için, kimin ne olduğunu bilmek için fişleme yapılır. Bu bir delilik!" demiş.

"Laikliğin beşiği olan Fransa'ya yakışıyor mu?" diye sormayın… En büyük felsefi, siyasi, ideolojik iddialarını Fransızların kendileri bile ciddiye almıyor, siz niye ciddiye alasınız?

Özgürlük, kardeşlik, eşitlik sloganları atarak kraliyet rejimini yıkan cumhuriyetçiler ilk iş olarak amansız bir polis devleti kurmamışlar mıydı?

Fransız yönetiminin Cezayir'deki işkenceleri ve cinayetleri ayyuka çıkarken, Paris polisi Cezayirli protestocuları Seinne nehrinde boğarken, cumhuriyetçiliğin ve sosyalizmin vazettiği değerler acımasızca kurşuna dizilirken, adalet bakanı koltuğunda Fransa'nın gelmiş geçmiş en 'karizmatik' cumhuriyetçilerinden ve sosyalistlerinden François Mitterand oturmuyor muydu?

Laikliğiyle övünüp duran Fransız rejimi, sömürgeci (kolonyalist) yahut yeni sömürgeci (neo-kolonyalist) olarak bulunduğu her ülkede Katolik misyonerleriyle can-ciğer kuzu sarması olmadı mı, olmuyor mu?

"Hıristiyanlık dini dışında başka dinlere mensup kişiler"in fişlenmesi gene iyi… "Katolik dini dışında başka dinler" de diyebilirlerdi! Protestanları filan da fişleyebilirlerdi!

Fransız devleti ile Katolik Kilisesi arasında, emperyal vizyonların tevhit edilmesine dayanan sıkı bir ittifak ilişkisi var. Bazı yerlerde bunların iç içe geçtiğini görüyoruz. Mesela Ruanda'da Fransız uşağı Hutu rejiminin en önemli ayaklarından birini Katolik Kilisesi teşkil ediyordu. Bu kilisenin Ruanda'daki radyosu, soykırımcı Hutu rejimini canla başla destekleyerek Tutsilerin katledilmesine çanat tutmuştur. Hutulardan –yani Fransızlardan- kaçıp Katolik kiliselerine sığınan Tutsiler, Vatikan'ın emri üzerine kapı dışarı edilerek ölüme yollanmıştır.

Fildişi Sahili'nde de Fransız devleti-Katolik Kilisesi vahdetine şahit olduk: Eski bir Fransız sömürgesi olan ve bağımsızlık ilanının üzerinden onyıllar geçmiş olmasına rağmen hâlâ Fransa'nın hegemonyasından kurtulamayan Fildişi Sahili'nde hükümet Paris'ten bağımsız bir siyaset izlemeye kalkınca, Paris'le beraber Katolik Kilisesi'nin de hışmına uğradı; Fransız savaş uçakları Fildişi Sahili'ni bombardıman marifetiyle yola getirmeye çalışırken, ülkedeki Katolik misyonerler de yerli halk içindeki mezheptaşlarını "Katolikliği terkeden başkana karşı" harekete geçmeye çağırdı.

 * * *

Ve'l hâsıl-ı kelâm: Bunların "özgürlük, kardeşlik, eşitlik" sloganı da, cumhuriyetçiliği de, demokratlığı da, sosyalistliği de, hümanistliği de, laikliği de hikâye!

Bildiğiniz "Frenk" bunlar.

1096'daki ilk Haçlı Seferi'nden beri hiç değişmeyen –yahut sözde değişse de özde değişmeyen- "Frenk".

Müslümanları fişlemelerinde şaşılacak bir şey yok.

Fişledikleri Müslümanları bir gün zımbalamaya da kalkabilirler; ona da şaşmamak lazım.

Baudrillard söylemişti galiba: 'Avrupa kendi bünyesindeki Müslümanları asimile edemeyeceği kanaatine varırsa, Srebrenitsa manzaralarını Paris yahut Londra sokaklarında da görebiliriz.'

YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !