Bizlerin seçimi nedir?
Müslüman Kur`an ahlakıyla inşa olur. Bu ahlak önce kendinden başlayan ve sonra en yakınını inzar etmeyle devam eden bir ahlaktır. Topu taca atmadan “ama, lakin...” demeden ertelemeden hemen şimdi değişime başlamaktır... Herkes bir seçim yapıyor muhakkak. Peki bizler, kendini İslam’a nispet etmişler şimdiye kadar nasıl bir seçim yaptık ve bundan sonrası için seçimimiz nedir?
Evet, Türkiye halkı bir seçim daha yapmış oldu. Muhakkak ki her seçimin akabinde yaşayacağı, yaşamayı umduğu ne varsa kuşkusuz bir şekilde onunla yüzleşecektir. A partisinin vaatleri B partisinin vaatleri birbiri peşisıra sıralandı. Tıpkı geçmiş seçimlerde olduğu gibi. Reklamlar bitti şimdi film kaldığı yerden devam edecek. Halk neyi istiyor? Bu önemli bir sorudur. İnsan ne istiyorsa, anlamını nerede buluyorsa ve kendini nerede anlamlı hissediyorsa oraya tabi olur. Tabi olduğu yer onun tüm yaşamsal amaçlarını da inşa eder.
İnsanlar yıllardır vatandaşlık anlayışı içinde ümmet olmayı, ümmet olma sorumluluğunu üzerinden attılar. Neo Osmanlıcılık hayalleriyle dünyadaki tek ideal müslüman ülke olduklarına inandılar ya da inandırıldılar. Köprünün altından nice sular akıp gitti ama insanların hafzalasında köprü aynı köprü, su aynı su olarak kaldı. Vatan, millet Sakarya üçlemesi hep hafızalarımıza kazındı. Çanakkale’de ve dahi bir çok cephede müminler özgürce ibadet edecekleri ve tevhid bayrağının yere düşmeyeceği bir vatan için toprağa düştüler, şehit oldular. Ne var ki sonraki süreçlerde Allah için verilen mücadele sıfırlanarak yerini batıcı, modern, seküler bir yönetim biçimi aldı. Bu batıcı zihniyet bir asırı geçkin bir zamandır maalesef ülkeyi seküler bir çerçevede yönetmeye devam etmekte. Haliyle yıllar içinde insanların beklentileri, arzuları da bu yönelim çerçevesinde yeniden inşa olundu.
İnsanlar artık daha özgürce mümin olarak yaşamak, mümin bir aile geleneğine bağlı olarak yaşamak istemiyor. İslamın kurallarını aksine bağnaz, tutucu ve çağın gerisinde kalmış olarak düşünüyor. LGBT gibi sapkınlıkları, fuhşiyatı hayatın akışında doğal bir eylem ve tercih olarak görüyorlar. İslam yalnızca bireysel bir ruh hali ve inanışlardan bir inanış olarak görülmekte. Konfor, ekonomik rahatlık en önemli istek olarak karşımızda duruyor. Ailenin baskıcı bir güç olmasını reddeden, evlilik dışı ilişkilerle yaşamayı tercih eden bir nesil yetişiyor. Herkesin adaletsizlikten şikayet ettiği ama herkesin bir şekilde işini görmesi için tanıdık bürokrat vs. aradığı tutarsız bir toplum içindeyiz. Firavunlara kızan ama Musa’yı da etrafta görmek istemeyen bir toplumun içindeyiz. Böylesi bir manzaradan ne bekliyoruz? Nazarımız ne ise manzaramızın da o olacağı açık değil midir?
Mesele odur ki, herkes kendisine doğru bir soru soracak. Ben kimim, beni inşa eden şey nedir ve ben tam olarak ne istiyorum? Eğer doğru soruları önce kendimize sorarak başlarsak kendimizi doğru şekilde inşa etmede bir mesafe katederiz. Bizdeki toparlanma elbette çevremizce de farkedilecektir. Müslüman Kur’an ahlakıyla inşa olur. Bu ahlak önce kendinden başlayan ve sonra en yakınını inzar etmeyle devam eden bir ahlaktır. Topu taca atmadan “ama, lakin…” demeden ertelemeden hemen şimdi değişime başlamaktır. Belki seçimleri bu kadar konuşup tartıştıkları için ve seçimlerde bir partinin taraftarlığını partizanca yaptıkları için insanlara kızıyor olabiliriz. Onlara kızmak çözüm değil. Zira onlar yüzyılı aşkın bir zamandır bir ideolojik baskı altında tutularak yaşıyorlar. Onların inançlarını onlara doğru biçimde ulaştıracak şahitliklere ihtiyaçları var. Biz o şahitliği yapacak doğru insanlar mıyız yoksa kendimizi dev aynasında gören biçareler miyiz? Birilerine kızmak kolay da sıkıysa kendimize doğru bir eleştiri yaparak kendimize kızabilmek ve eksiğimizi tam edebilmek için yeniden inşa olmayı göze alabilmektir. Herkes bir seçim yapıyor muhakkak. Peki bizler, kendini İslam’a nispet etmişler şimdiye kadar nasıl bir seçim yaptık ve bundan sonrası için seçimimiz nedir?
Venhar Yorum