Bu anneler varoldukça Gazze düşmez
Ölümle ikiz evlatlar doğuran Filistinli anneler de, en az çocukları kadar yiğit. Hasta çocuğunun başında bekleyen Filistinli anneler gururla, “Biz Filistin anneleriyiz. Biz evlatlarımızı bugünler için yetiştiriyoruz. Allah’a şükürler olsun moralimiz çok yüksek!” diyerek Gazze’nin asla düşmeyeceğini haykırıyorlar.
Mısır’da bir hastanenin ölüm tütsülü ilaç kokan daracık odalarının birinde rastladım ona. Adı artık mücadele, cesaret, iman ve cihadla birlikte anılan Filistin’in Gazze şehrinden geliyordu. Zayıftı, çelimsizdi, gözlerinden uyku damlıyordu. Omuzları yorgunluktan düşmüştü. Yuvadan düşen yavrusunun etrafında çırpınan kuş gibi dönüyordu refakat ettiği oğlunun başında. Kah saçını okşuyor, kah yastığını düzeltiyor, seviyor okşuyor, kah da elinde iyice nemlenmiş mendille acıdan gözlerinden yanaklarına süzülen yaşları siliyordu oğlunun. Muhammed daha 11 yaşında küçük bir çocuk. Gazze’de yakınında patlayan bomba yüzünden iki bacağından ve karın bölgesinden ağır şekilde yaralanmış. Küçük bedeni ayaklarından beline kadar sargılar içinde. Dikkatli kapatılmadığı için sargıların arasından et parçaları görünüyor. Acısı o kadar büyük ki; zaman zaman kafasını acı içinde bir o yana bir bu yana çevirerek çaresizce annesinden yardım istiyor. O zaman annesi daha bir telaşlanıyor. Sanki ellerinde bir şifa varmış da oğlunun acılarını dindiriyormuş gibi umutsuzca yaralı bedenin üzerinde gezdiriyor. Adını soruyoruz. Gözlerini sargılar içindeki Muhammed’e çevirip “ben Muhammed’in annesiyim” diyor.
“Bir anne olarak evladın böyle acılar içinde çırpınırken neler hissediyorsun?..” diye soruyoruz. İçinde fırtınalar kopan anne yüreği ile bir isyan tsunamisi oluştursun istiyoruz belki de. Hani şöyle Tel-Aviv’e kadar önüne çıkan utanç duvarlarını, onları inşa eden Siyonist zihniyeti, çocuklara bile kurşun sıkmaktan çekinmeyen insan görünüşlü yaratıkları önüne katıp çölün kuytu bir köşesine götürüp bırakan cinsinden bir tsunami... “Biz” diyor, gururla gözümüzün taa bebeğine bakarak, “Filistin anneleriyiz. Biz evlatlarımızı bu günler için yetiştiriyoruz. Allah’a şükürler olsun moralimiz çok yüksek.” O cılız, o yorgun kadın birkaç saniye içinde abide gibi yükseliyor karşımızda.
Lübnan savaşında Hizbullah Lideri Hasan Nasrullah’ın İsrail’e karşı müthiş direniş gösteren askerlerine, “Sizlerin ayağınızdan öpeyim” dediği gibi, dünyanın kuşatması altında İsrail’in ölüm kusan silahlarına karşı destansı mücadeleler yürüten çağdaş Hamzaları yetiştiren tüm Filistinli anneleri temsilen eğilip taa ayaklarının altından, hani şu cennetin durduğu söylenen yerden öpmek geliyor içimizden.
BİR YILDIR BU HALDE
Muhammed Osman’ın bambaşka bir hikâyesi var. Muhammed, 2006 yılında yakınına düşen bir füze sonucu yaralanmış. Füze çene ve boğazında ciddi yaraların açılmasına sebeb olmuş. O tarihten bu yana normal yollarla nefes alamıyor. Sınırın yıkılmasından sonra ağabeyi tarafından Kahire’ye getirilerek hastaneye yatırılmış.
GÖNÜLLÜLER HİZMET EDİYOR
Biz Gazzeli, yaralıların tedavi edildiği Mısır hastanelerinde bir dram beklerken, gerçek kahramanlar arasında bulduk kendimizi. Bazı yaralıların başında bekleyen birkaç genç dikkatimizi çekiyor. Geçmiş olsun deyip Yardımeli Derneği’nin yardım zarflarını uzattıktan sonra yaralıların nesi olduklarını soruyoruz. “Hiçbir şeyleri” diye sevecen bir gülümseme ile karşılık veriyorlar: “Mısırlıyız. Kahire’de üniversite okuyoruz. Filistin’de yaralanan kardeşlerimizin tedavi için Kahire’ye getirildiğini duyunca onlara refakat etmek için gönüllü olarak buraya geldik. Ne ihtiyaçları varsa karşılamaya çalışıyoruz.
HEMEN DÖNECEĞİM
Bacağına saplanan merminin yol açtığı kırıklar yüzünden Kahire’ye getirilen Usame Zekeriya hastanede kendilerine çok iyi baktıklarını söyleyince “O halde artık gitmezsin” diye şaka yapıyoruz. “Olur mu; iyileşir iyileşmez tekrar Gazze’ye gideceğim” diyor. Usame’nin yatağının karşısında tek başına bir hanım boş yatağın kenarında oturuyor. Adı Rabia, eşi kalçasından yaralanmış ve bu ikinci vuruluşu. Durumu oldukça ağır. Birkaç saattir ameliyathanede. Rabia hanım kaygılı ama vakur bir tavırla önce şükredip sonra dua ediyor. Duasında yalnız eşi yok, Filistin için mücadele eden tüm Müslümanlar var. Yardımeli Derneği’nin yardım zarfını büyük bir memnuniyetle alıyor. “Filistin’den acil ayrıldık, yanımıza hiçbir şey alamadık” diye de ekliyor.
KORKUDAN FELÇ OLMUŞ
Filistinli yaralılar içinde belki de en ilginç ve dramatik olanlarından birisi ise Saniye hanımın başına gelenler. 65 yaşındaki Saniye hanım, mahallesine yapılan hava saldırısı sırasında patlayan bombalardan duyduğu korku yüzünden dili tutulmuş ve felç olmuş. O günden beri konuşamayan ve yürüyemeyen Saniye hanım için, doktorlar sorununun psikolojik olduğunu söylerken iyileşmesinin çok uzun zaman alabileceğini belirtiyor.
Muhammed 18 yaşında. Evde ailesiyle birlikte otururken İsrail askerlerinin rastgele ve hiçbir hedef gözetmeden açtığı ateş sonucu camdan giren kurşunla yaralanmış. Muhammed, İsrail askerlerinin hedef gözetmeden çoluk-çocuk herkese ateş açtığını ve katliama varan saldırılar gerçekleştirdiğini söylüyor. Muhammed’in karşısında yatan İslâm ise bir füzenin kurbanı olmuş. Bacağına isabet eden füze, iki bacağını birden koparmış. Yüreğimizdeki acı yüzümüze yansımış olacak ki İslam, “Elhamdülillah iyiyim, üzülmüyorum, siz de üzülmeyin” diyor.
SAFIMIZ BELLİ OLSUN
Mısır’ın başkenti Kahire’de bulunan, Hilal, Nasır ve Filistin hastanelerinde ziyaret ettiğimiz yaralı Filistinliler, Yardımeli Derneği’nin yaptığı ve maddi ölçüsünden çok manevi ağırlığının fazla olduğu yardımlarla adeta moral buldular. “Biz..” diyor Yardımeli Derneği Genel Koordinatör Osman İlhan, “..Tıpkı Hz. İbrahim ateşe atıldığında ona gagasıyla su taşıyan küçük kuş gibi, ‘safımız belli olsun’ diye, gelip onları ziyaret ettik. Yoksa yaptığımız yardımlarla ne kör olan gözleri, ne sağır olan kulakları, ne de kopan kol ve bacakları geri getirebiliriz. Ama şunu açıkça ifade etmeliyim ki; Filistin için Yardımeli Derneği olarak, dün olduğu gibi bugün ve yarın da elimizden gelen her şeyi hangi şartlarda olursa olsun yapmaya devam edeceğiz.”
GAZZEDE’Kİ KARDEŞLERİM İÇİN
Asiye Hanım ise 60 yaşında Filistinli bir anne. Odasına girip Yardımeli Derneği Genel Koordinatörü Osman İlhan geçmiş olsun deyip uzatınca yardım zarfını, bir an tereddüt edip “Ben Gazzeliyim ama buraya yaralandığım için gelmedim. Hastaydım o nedenle geldim” diyor. Osman İlhan eğilip öperken ellerini, “Olsun anne ne fark eder sen de Filistinli değil misin?..” diye gideriyor Asiye annenin tereddütlerini. Zarfa bir süre bakan Asiye anne, “Evladım” diyerek söze giriyor. “Benim bu paraya ihtiyacım yok Gazze’deki kardeşlerimin bunlara daha çok ihtiyacı var. Ben burada bize verilen tüm bağışları biriktiriyorum. Gazze’ye döner dönmez Filistin için mücadele eden kardeşlerime vereceğim” diyor. İçimden “Allah’ım sana şükürler olsun Gazze düşmeyecek” diyorum. “Asiyeler oldukça, Muhammed’leri doğuran anneler oldukça, Gazze, Filistin, Irak, Afganistan, Keşmir ve adını sayamadığımız nice işgal altındaki İslâm beldeleri düşmeyecek.
BİRÇOĞUNUN YARASI ENFEKSİYON KAPMIŞ
İslâm gibi bacağına roket parçası isabet eden Hasan’da ağır yaralı olarak getirildiği Mısır hastanesinde ameliyat olacağı günü bekliyor. Hasan’ın ayrıca kolunda da derin yaralar var. Yaraları mikrop kaptığı için enfeksiyon tedavisi görüyor. Yaralıları birlikte ziyaret ettiğimiz Mısır’da faaliyet yürüten Sivil Toplum Kuruluşu temsilcileri Filistin’den gelen yaralıların büyük bir kısmında zamanında müdahale edilmemekten kaynaklanan enfeksiyonlara rastlandığını, bunun tek sorumlusunun ise Rafah Sınır Kapısı’nı zamanında açmayan Mısır hükümeti olduğunu söylüyorlar.
ACILARINI GİZLEMEYE ÇALIŞIYORDU
İsrail roketleri 20 yaşındaki İsmail Hüseyin’in de bir bacağını almış. Biz kendisini ziyaret ettiğimizde ameliyattan kısa bir süre önce çıktığını öğrendik. Yorgun görünüyordu. Yardımeli Derneği yetkililerinin uzattığı zarfı almak için uzandığında acı çektiği her halinden belliydi. Ama o, her şeye rağmen gülümsemek için kendisini zorluyor, bir bacağını kaybetmiş olmasının önemli olmadığını belirtip, yaşamasını Allah’ın kendisine bir lütfu olarak değerlendiriyordu.
Mahmut, İsrail’in vahşi saldırılarında bir gözünü kaybetmiş, diğer gözü ise çok az görüyor. Kol ve bacaklarında da ağır yaralar var. Aynı odada kalan Ebubekir’in ise kulakları, patlayan bombalar yüzünden sağır olmuş. Ayrıca başından yaralanmış ve göğsünden de kurşunla vurulmuş. (Cevdet Kılıçlar / Vakit)