17-09-2009 18:05

Bu defa ihtilaf yok, İslam dünyası bayrama birlikte giriyor

İslam dünyası, Ramazan Bayramı`nın Pazar günü olduğu konusunda görüş birliğine vardı.

Bu defa ihtilaf yok, İslam dünyası bayrama birlikte giriyor

İslam dünyası,  Ramazan Bayramı'nın Pazar günü olduğu konusunda görüş birliğine vardı. Mısır Jeoloji ve Gökbilim Enstitüsü, 1430 yılında Şevval ayının 20 Eylül 2009 Pazar günü başlayacağını açıklayarak, bayramın önümüzdeki Pazar günü olacağını ilan etti. Suudi Arabistan, Kuveyt, BAE, Umman ve Bahreyn gibi Körfez ülkelerinin tamamı da bayramın Pazar günü olacağını açıkladı. Gökbilimciler de, cumartesiyi pazara bağlayan akşam hilalin görüleceğini öngörüyor.

Hilali çıplak gözle takip etmeyen ve astronomi hesaplamalarını baz alan Türkiye ve Balkan ülkeleri de, bayramın Pazar günü olacağını açıklamıştı. Libya dışındaki bütün Arap ülkelerinde de bayram, pazar günü olacak. Libya Ramazan'a Türkiye ve Balkan ülkeleriyle beraber Arap ülkelerinden bir gün önce başlamıştı. Ramazan Pakistan'da ise Türkiye'den iki gün sonra başlamıştı.

(Kaynak: Dünya Bülteni)

YORUMLAR
  • HUSEYİN SASMAZ   18-09-2009 17:35

    ORUÇ İBADETİ, ASIL HÜVİYETİNİ ANCAK HİLÂFETLE KAZANIR Bir hadîs-i şerifte Rasûl Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: "İslam'ın düğümleri, her biri tek tek çözülünceye kadar, kopacaktır. Bu çözülen düğümlerin ilki yönetim ve sonuncusu da namaz olacaktır." ( İmam Ahmed, Müsned) Allahu Teâlâ'nın inzal buyurduğu hükümleri anlaşılmasında ve hayata tatbik edilmesinde Müslümanların inkar edilmez ciddi problemleri vardır. Tabiki inzal olan hükümlerin ve ibâdetlerin yanlış anlaşılmasında ve uygulanmasında İslâm Ümmeti'nin fikrî düşüşü etken olduğu kadar esas etkeni İslâm Hilâfet Devleti'nin ilğâsı oluşturmaktadır. Defâatlarca farklı köşe yazılarında ve platformlarda ve de ısrarla İslâmî Hükümlerin bir çoğunun Hilâfet'in ilğasıyla tatbik sahasından kaldırıldığını ve pratik hayatta hiçbir kıymetinin kalmadığını vurguladık. Şer'î Kâide'de mâlum olduğu üzere ما لا يتم الواجب إلا به فهو واجب "Vâcibin (farzın) ancak kendisiyle tamamlandığı husus da vâciptir (farzdır)." birçok vecîbelerin ikâmesi/ îfâsı Hilâfet'in varlığını iktiza etmektedir. Ve bir çok İslâmî Hüküm Hilâfet Devleti'nin yıkılışıyla pratik hayatta varlığını tamamen kaybederken (ukubut nizâmı, cihad ahkâmı.....gibi) bazı hükümler ve ibadetler ise asıl hüviyetini kaybetmiştir. Değerini ve asıl kimliğini yitirmiş her olgu, özünü kaybedip yerini yapaylığa terk ederken hükümler içinde aynısı söz konusudur. Çoğu İslâmî hükümler ve ibadetler asıl hüviyetini Hilâfet Devleti'nin ilğasıyla kaybetmiş ve yerini yapaycılığa bırakmıştır. Evet, İslâm Hilâfet Devleti'nin ilğasıyla esas hüviyetini kaybetmiş ibadetlerden biriside oruç ibadetidir. Günümüzde Müslümanların îfa ede geldikleri oruç ibadeti yapaydan öteye gitmemektedir. Burada ibadetlerin yapay oluşundan bahsederken, butlan (bâtıl) oluşunu veya ferî ibadetlerin sahih olması şartının Hilâfet'in varlığından geçtiğini kastetmiyorum. Kastettiğim ya da söylemek istediğim şudur ki; Şeriat, bazı ibadetlerin sahihliği için Hilâfeti şart koşmasada, ibadetlerin esas hüviyetini koruması ve özünün muhafazası için zaruret iktiza etmiştir. İbadetlerin ve hükümlerin Hilâfet Devletiyle olan bağın önemini beyan ettikten sonra, oruç ibadetinin özünü ve esasını oluşturan unsurların neler olduğunu izah etmeye çalışalım. Bu konuyu iki ana başlıkta incelemek mümkün: 1- Ru'yetul Hilâl Unsuru Allahu Teâlâ, Ramazan ayına ulaşan kullarından bu ayda oruç ibadetini îfâ etmelerini talep etmiştir. Ve bunu şu kavliyle beyân etmiştir: فَمَن شَهِدَ مِنكُمُ الشَّهْرَ فَلْيَصُمْه "İçinizden kim bu aya yetişirse onu oruçla geçirsin."[1] Allah Celle Celâluhû Rasûlu Muhammed Sallallâhu Aleyhi ve Sellem vasıtasıyla bu ibadetin keyfiyyetini açıklamıştır. Oruç ibadeti de hiç şüphesiz -diğer ibadetlerde de olduğu gibi- Şerî hükümler çerçevesine incelenmesi gerekir. İbadetlerin îfâ keyfiyyeti kullun arzusuna ve aklına terk edilmemiştir. Oruç ibadetiyle ilgili kâfi derecede açıklama ve beyânat ise bizzat beyan eden vasfıyla Rasûl Sallallâhu Aleyhi ve Sellem tarafından yapılmıştır. Ve Şârî Ramazan Orucu'nun başlangıcı ve nihayeti için Hilal'i şer'î sebep kılmıştır. Bu konuya ilişkin vârid olan delillerden bazıları şöyledir: Rasûl Sallallâhu Aleyhi ve Sellem şöyle buyurmuştur: صُومُوا لِرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ "(Hilâli) Gördüğünüzde Oruç Tutun ve Onu Gördüğünüzde İftar Edinç" (Buhari, Savm, 1776) Başka bir hadiste ise şöyle buyrulmaktadır: ًصُومُوا ِلرُؤْيَتِهِ وَأَفْطِرُوا لِرُؤْيَتِهِ، فَاِنْ غُبِيَ عَلَيْكُمْ فَأَكْمِلُوا عِدَّةَ شَعْبَانٍ ثَلاَثِينَ يَوْما "(Hilâli) gördüğünüzde orucu tutun ve onu gördüğünüzde iftar edin! Eğer (hava) size kapalı (bulutlu) olursa, Şa'bân'ın sayısını otuza tamamlayın." (Muttefekun Aleyh) Vârid olan Hadislerden de anlaşılmaktadır ki Ramazan Orucu'nun başlangıcı ve nihayeti, bayramların ilânı Hilal'in görünmesiyle alakalıdır. Maalesef günümüzde Müslümanlar, Ramazan Orucu'nun ve bayramların ilânı hususunda tarihte hiç görülmemiş bir tefrika içerisine düşmüşlerdir. Bunun başlıca sebebi Müslümanların Ru'yetul Hilal konusunda gösterdikleri ciddi zaafiyettir. Ve bu zaafiyet Müslümanların oruç tutlması haram olan günlerde oruç tutma zilletine sürüklemiş ve haramla iştiğal etmelerine neden olmuştur. Tabi Müslümanların başına musallat olan bu zaafiyetin -yani Ru'yetul Hilal meselesinin ihmali- tartışmasız en büyük sebebi ise şüphesiz ki Müslümanların başlarındaki hâin yöneticilerdir. Hâin bir okadarda zâlim olan yöneticilerin engellemeleri ve zulumleri yüzünden İslâm Ümmeti, Ümmet şûru içinde Oruç İbadeti'ni îfâ edemez olmuştur. Ve Oruç İbadeti Ru'yetul Hilal meselesinin ihmali nedeniyle Şârî'nin razı olduğu bir şekilden yani asıl hüviyetinden çok ama çok uzaklaşmış ve îfâ edilir olmuştur.. 2- Vahdâniyet/ Ümmet Unsuru Allah Celle Celâluhû Müslümanlara tefrikaya düşmeyi haram kılmış ve Vahdâniyeti/ birliği emretmiştir. Ayet-i Kerîme'de Allahu Teâlâ şöyle buyurmaktadır: وَاعْتَصِمُواْ بِحَبْلِ اللّهِ جَمِيعًا وَلاَ تَفَرَّقُواْ وَاذْكُرُواْ نِعْمَةَ اللّهِ عَلَيْكُمْ إِذْ كُنتُمْ أَعْدَاء فَأَلَّفَ بَيْنَ قُلُوبِكُمْ فَأَصْبَحْتُم بِنِعْمَتِهِ إِخْوَانًا "Ve topluca Allâh'ın ipine yapışın, ayrılmayın; Allâh'ın size olan ni'metini hatırlayın: Hani siz birbirinize düşman idiniz, (Allâh) kalblerinizi uzlaştırdı. O'un ni'metiyle kardeşler haline geldiniz."[2] Bu ayette vurgu yapılan "ayrılığa düşmeyin" ifadesini Müfessir İmam Kurtubî telif ettiği eserinde şöyle yorumlamıştır; Yüce Allah'ın: "Ve ayrılığa düşmeyin" buyruğu, yahudiler ve hıristiyanlar kendi dinlerinde ayrılığa düştüğü gibi, siz de dininizde ayrılığa düşmeyin, demektir. Böyle bir açıklama İbn Mes'ud ve başkalarından nakledilmektedir. Bunun hevâ ve değişik maksatlara uyarak tefrikaya düşmeyiniz, bunun yerine Allah'ın dininde kardeşler olunuz, anlamında olması da mümkündür. Böylelikle bu, onların biribirleriyle olan ilişkilerini koparmalarım, biribirlerine sırt çevirmelerini önlemiş olur. (İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami'l-Kur'an, Buruç Yayınları: 4/310-311.) İslâm Ümmeti'nin tek bir Ümmet olduğuna vurgu yapan hadislerde mevcuttur. Rasûl Sallallâhu Aleyhi ve Sellem Medine antlaşması yapıldığında şöyle buyurmuştur: بِسْمِ اللّهِ الرّحْمَنِ الرّحِيمِ هَذَا كِتَابٌ مِنْ مُحَمّدٍ النّبِيّ صلى الله عليه وسلم ، بَيْنَ الْمُؤْمِنِينَ وَالْمُسْلِمِينَ ...إنّهُمْ أُمّةٌ وَاحِدَةٌ مِنْ دُونِ النّاسِ.. "Bismillâhi'r-Rahmâni'r-Rahîm; Bu, Müminler, Müslümanlar... arasında, Muhammed-in Nebî SallAllahu Aleyhi ve Sellem'den bir mektuptur... Muhakkak ki onlar, diğer insanlar dışında tek bir Ümmettirler...." Eğer İslâm Ümmeti tekse ki tektir, dinimiz, yaratıcımız aynıysa ki aynıdır, öyle ise bu İslâmî Ümmet arasında tefrika olmamalıdır. Peygamber Sallallâhu Aleyhi ve Sellem' den gelen diğer rivayet ise şöyledir: "Mü'minler birbirlerine sevgi, dostluk, saygı göstermekte tek bir vücut gibidirler. Vücudun bir azası rahatsız olduğunda diğer azaları da uyuyamaz ve ateşlenir." Allah ve Rasûlu, Müslümanların yapısını ve Ümmet kavramını mezkur naslarda beyân etmişlerdir. Bu manada Oruç İbadeti, Ümmet şûru'nun pratik hayata yansıdığı ibadelerden birisidir. Şüphesiz ki Ramazan orucu, Ramazan Bayramı ve Kurban Bayramı Müslümanların Rableri ile alakasını tanzim eden ibadet olmalarına ilaveten İslâm Ümmeti'nin genel görüntülerindendirler. Ve İslâm Ümmeti bu vahdâniyet görüntüsünü Hilâfet Devleti'nin varlığı süresince korumuştu. Gel görki Hilâfet'in ilğasından bu yana İslâm ümmeti parçacıklara bölünmüştür. Çoğu meselelerde olduğu gibi Oruç meselesinde de tefrikanın derinliklerine ulaşmıştır. Oruç ibadeti'nin başlangıcını, bitişini ve mübârek bayramları ilan edecek bir Halîfe'nin yokluğu İslâm ümmetini ayrılıkların zirvesine sürüklemiştir. Vahdâniyet şûrundan ve görüntüsünden uzak bir Ümmet.... Asıl hüviyetinden uzak bir ibadet.... Son olarak "İmam'ın hükmü/kararı ihtilafları ortadan kaldırır." Kâide-i Şerîyye'den hareketle şunları söylemek mümkün: Şundan emin olalım ki değerli kardeşlerim, ihtilaflarmızı ortadan kaldıracak, bizleri tekbir Râye altında toplayacak bir Halîfe nasp edilmediği müddetçe tuttuğumuz oruçlarmız ve ihya ettiğimiz bayramlarımız hakiki olmaktan çok uzak -yapay- olmaya devam edecektir. Raşidî Hilâfet Devleti'nin ikâmesi, Oruç ve buna benzer ibadetlerin esas hüviyetlerinin iyadesi için inkar edilmez bir gerçektir. Müslümanlara tekrar Ümmet şûrunu yaşatacak olan yegâne unsur Hilâfet'tir. Aynı günde oruca başlama, aynı günde oruca son verip bayram ilan etme şerefine ancak Hilâfetle nâil olabilir. İmamın gerek oruç ibadetinde gerek diğer ibadetlerde, hâassaten Bayramlar(ın ilânın)da vahdaniyet şûrunun tesisi için nekadar elzem olduğunu şu rivâyetle anlamak mümkün; Dediler ki: "Şevval hilalini (hava koşulları nedeni ile) göremedik. Böylelikle sabaha oruçlu olarak başladık. Başka bir yönden bir kafile geldi. Nebi Sallallâhu Aleyhi ve Sellem'e dün hilali gördüklerine dair şahitlik ettiler. Bunun üzerine Rasulullah Sallallâhu Aleyhi ve Sellem onlara oruçlarını bozmalarını, daha sonra da ertesi gün bayramları için çıkmalarını emretti." (Ahmed b. Hanbel, Basriyyin, 19675) Haram günde oruç tutma zilletinden Şer'î hükümleri (Ruyetul Hilal) ihmal etmek gafletinden ancak Hilâfet kurtarabilir. Ve Müslümanlar Oruç ibadeti'nin siyâsi ve teşrî yönünün hakkıyla tehakkuk etmsini sağlayacak olan yegâne sistem Raşidî Hilâfet Devleti'dir. Oruç ibadeti'nin asıl hüviyetini ve Şehru Ramazan'nın hakîki kadrini bizlere tekrar iyade edecek Raşidî Hilâfet Devleti'nin en kısa zamanda ikâme edilmesi duasıyla.... Esselamun Aleykum