Bulaç`tan `hermenötik` eleştirileri
Bulaç, yorumlamada öznel deneyimi ve anlamlandırmayı esas alan hermenötik biliminin, kişiyi, Kur’ân’da yer alan ayetlerin açıklaması sırasında “bir ayetten Allah’ın, bir hadisten Hz. Peygamber (s.a.v.)’in neyi kastettiğini Allah’tan ve Hz. Peygamber(s.a.v.)’den daha iyi bilmek” gibi bir yanılgıya düşürebileceğini vurgulayıp bu konuda çok dikkatli olunmasının gerekliliğinin altını kalınca çiziyor.
İster sözlü ister yazılı olsun bir mesajın fonksiyonunu yerine getirebilmesi, onun muhatabına ulaşması ve onda murad edilen yankıyı yaratmasına bağlı. Bu sebeple gerek modern gerekse modern öncesi dönemde Doğu’da ve Batı’da indirilenin, söylenenin ve de yazılanın doğru bir biçimde anlaşılabilmesi için çeşitli yöntemlere başvurulmuştur.
“Şerh”, “tefsir” gibi Kur’ân-ı Kerîm’de yer alan ayetlerde Allah ( c.c.) tarafından kastedilen mânâ ve hükümlerin anlaşılmasına yardımcı olacak metni açıklama yöntemlerinin yanında “yapısalcılık”, “yapısöküm” gibi medeniyetin Batı yakasında neşet etmiş, anlatılmak isteneni ortaya koymaya çalışan çeşitli teoriler –kimi zaman fazlasıyla “aşırı yorum”a kaçsalar da- okuduğunu anlamlandırmada sıkıntıyı yaşayan okuyucuya ve mesajın muhatabına yardımcı olmaktadır.
Tıpkı şerh gibi, ortaya çıkışını kutsal metinlerdeki mesajda murad edilen mânânın anlaşılma çabalarına yardımcı olan hermenötik de daha sonraki dönemlerde yalnızca dinî alanda kullanılmakla kalmamış, aynı zamanda çeşitli metinlerin yorumlanarak onların anlam katmanlarının altında yatana ulaşılmasına yardımcı olmuştur. Adını Antik Yunan’da yeryüzündeki insan ile gökyüzündeki tanrılar arasında bir köprü görevi üstlenen ve mesajların yorumlayıcısı olarak da nitelendirilen Hermes’ten alan “hermenötik”, dilimizde yorumsama ve yorum bilgisi olarak da karşılık bulmakta.
Batı’da ortaya çıkan ve metnin açıklanması sırasında yorumcunun öznel deneyimini ve kişisel kurgusunu da işin içine katan hermenötik, iş dinî metinlerin açıklanmasına geldiğinde bazı sakatlıkları da bünyesinde barındırmaktadır. Özellikle ayetlerin yorumlanması konusunda hermenötikten yararlanmak bizi yanlışlara götürebilir ve yorumsamacılıkla bir sonuca varmak uğruna Kur’ân-ı Kerîm’de kastedilmeyen anlamlara gidebilir ve kendimizi yanlışlar vaaz eden bir müfessir olarak bulabiliriz.
Ali Bulaç hermenötik konusunda uyarıyor
Ali Bulaç, Dünya Bülteni’nde yer alan seri yazılarında, hermenötikten yola çıkarak sırf farklı bir disiplin çerçevesinde yorum yapma hevesiyle yolunu şaşırma tehlikesiyle karşı karşıya olanlara uyarıda bulundu.
Bulaç, Abdülkerim Süruş’u eleştirerek uyarıda bulunduğu yazıda, yorumlamada öznel deneyimi ve anlamlandırmayı esas alan hermenötik biliminin, kişiyi, Kur’ân’da yer alan ayetlerin açıklaması sırasında “bir ayetten Allah’ın, bir hadisten Hz. Peygamber (s.a.v.)’in neyi kastettiğini Allah’tan ve Hz. Peygamber(s.a.v.)’den daha iyi bilmek” gibi bir yanılgıya düşürebileceğini vurgulayıp bu konuda çok dikkatli olunmasının gerekliliğinin altını kalınca çiziyor.
Her şeyden evvel usûl farkı var
Hermenötik ile İslâm’ın arasında temel farklılığın mesajın muhatab tarafından anlaşılmasına katkıda bulunma sırasında benimsenen usûlden kaynaklandığını ifade eden Ali Bulaç, ayetin muradının anlaşılmasında Allah’ın, hadis-i şerifin anlaşılmasında ise Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bize bizzat yardımcı olduğunu Bakara Suresi’nin 282. ayetinden verdiği örnekle açıklıyor.
İlleti vermek suretiyle ilâhî kelamın açıklanmasına katkıda bulunan Müslümanca usûlün aksine hermenötik biliminin ise insan ve Tanrı arasındaki vahiy ilişkisini yok farzederek anlama ulaşma çabasında olduğundan, kişiyi hem yanlış yoruma hem de mesajı gönderenden daha iyi bilmek gibi tehlikeli bir zanna düşüreceği uyarısında bulunan Bulaç, bu anlayışın bazı Müslüman yazarlar arasında revaçta olmasından da yakınıyor.
Dünyanın yuvarlak olduğu bilmek bizi Hz. Peygamber’den bilgili kılar mı?
Müslüman yazarların moda akımlara kendilerini kaptırarak İslâm’ın doğasına aykırı zanların peşine takılmalarını eleştiren yazar, yazısının son kısmında Abdülkerim Süruş’un ileri sürdüğü “Bizim şu an sahip olduğumuz bilgi birikimi Hz. Peygamber (s.a.v.)’i aşmıştır.” iddiasının yanlışlığını da, yazısının tamamında eleştirdiği İslâm’ın ruhuna aykırı yorumlama yöntemlerinin kişiyi yanlışa sürüklediği temel görüşü bağlamında ortaya koyuyor.
Hz. Peygamber(s.a.v.)’in on iki gezegeni bilmemesinin yahut dünyanın yuvarlak olduğundan haberdar olmamasının onu cahil kılmayacağını ifade eden Ali Bulaç, bu bilgilere sahip olmakla Resullullah (s.a.v.)’ın bilgisine ulaşılamayacağını belirtiyor.
(Dünya Bizim sitesinden Cahit Saçak değerlendirdi)