Bush’a beyat tazeleme
Arap ülkelerinin yönetimleri Bush’a beyat tazelemek için Annapolis’e gitmelerine rağmen kendilerini davet eden ev sahibi tarafından itibar görmedi
Ahmet VAROL / Vakit
Bazı Arap ülkeleri, özellikle de sahneyi şekillendirmede rol oynayacakları düşünülen yönetimler Annapolis Konferansı’na katılma konusunda tereddütlü idiler ve tereddütleri tavırlarına da yansıyordu.
Onların tereddütlerinin bizim tahmin ettiğimiz kadarıyla iki önemli sebebi vardı: Birincisi, Filistin halkının ve dolaylı olarak genelde Arap toplumlarının konferansa olumsuz bakması. İkincisi de, konferansta Filistin direnişinin tasfiyesi için dayatma yapılacağı, bunun da ileride önlerine bazı önemli sorunlar çıkaracağı kanaati. Ama kesin bir tavır ortaya koymaktan da çekiniyorlardı ve bu konuda önlerinin açılması için bir sebep oluşmasını bekliyor gibiydiler.
Arap yönetimlerinin böyle bir beklenti içinde oldukları sırada işgal devleti cumhurbaşkanı Şimon Peres ile Filistin Özerk Yönetimi başkanı Mahmud Abbas’ın Türkiye ziyareti esnasında Türkiye yönetiminin Annapolis Konferansı lehinde tavır sergilemesi, Arap liderlerin önlerini açan gelişme oldu. Bu açıdan Türkiye’nin tavrının belirleyici rol oynadığını söyleyebiliriz. Bunu, konferansın kesin tarihinin açıklanmasının Türkiye’nin söz konusu tavrının ortaya çıkmasından sonra gerçekleşmesine bakarak da söylememiz mümkündür. Biz Türkiye’nin bu belirleyici tavrını Filistin halkının yararına değerlendirmesini arzu ederdik. Annapolis Konferansı’nın ise işgal devletinin geleceğini sağlama alma amaçlı olduğu ve Filistin halkının yararına hiçbir müşahhas plan ortaya koymayacağı önceden tahmin ediliyordu. Gelişmeler de tahmin edilenleri doğru çıkardı.
Annapolis Konferansı öncesi Kahire’de bir araya gelen ülkelerin, Bush’un çağrısıyla düzenlenen toplantıya toptan katılma kararı alması üzerine, önceden katılmama konusunda kesin tavırlı olduğunu ortaya koyan Suriye de ani bir şekilde tavrını değiştirdi. Suriye’nin böyle ani bir şekilde tavır değiştirmesinin önemli bir gerekçesi de Bush’un, Golan tepelerinin de gündeme alınacağı mesajı vermesiydi. Gerçekte bu mesaj bir aldatmacaydı ve Golan tepelerinin gündeme alınmasından Suriye yararına hiçbir sonuç çıkmayacağı biliniyordu. Böyle olduğunu Suriye yönetimi de tahmin ediyordu. Ama ABD’nin öncülüğünde, Lübnan’daki gelişmelerin de gerekçe gösterilmesi suretiyle Suriye’ye yüklenilmesi onu yalnızlığa itmişti ve bu yalnızlıktan, tecrit edilmişlikten kurtulmak için oyunda kendine de bir rol verilmesini istiyordu.
Annapolis Konferansı’ndan aslında herhangi bir barış planının çıkmayacağı ve bu konuda sadece havanda su dövüleceği, işgalci Siyonist devletin meşrulaştırılması planlarının önünün açılması için adımlar atılmak isteneceği çok iyi tahmin ediliyordu. Fakat bu toplantıya iştirak aynı zamanda görev süresi dolmakta olan Bush’a bir beyat tazeleme anlamı taşımaktaydı. İptal edilmemesi ve geniş çaplı bir katılımla gerçekleştirilmesi için Bush’un o derece gayret sarf etmesinin en önemli sebeplerinden biri de işte böyle bir yönünün olmasıydı.
Arap ülkelerinin yönetimleri Bush’a beyat tazelemek için Annapolis’e gitmelerine rağmen kendilerini davet eden ev sahibi tarafından itibar görmedi, bilakis aşağılandılar. Bunu işgalci Siyonist devletin medyası söylüyor. Siyonist medyada yapılan yorumlarda, ev sahibi Bush’un Arap yöneticilerin isteklerini nazarı itibara almamak suretiyle onları hafife aldığı iddia edildi. Zaten söz konusu liderler böyle bir toplantıya katılmak suretiyle daha baştan zilleti, aşağılanmayı kabul etmişlerdi.
Yine Siyonist medyada yer alan iddialara göre Filistin Özerk Yönetim başkanı Abbas da ABD Dışişleri Bakanı Bayan Condolezza Rice tarafından fena halde azarlandı. İsrail’in Ha Aretz gazetesinin yayınladığı bir habere göre toplantının başlamasından yarım saat önce Bush, Abbas ve Olmert üçlüsü aralarında görüşür. Görüşmeyi ABD Dışişleri Bakanı Rice da izlemektedir. Abbas, Filistin tarafının isteklerini ve durumunu dikkate almadığı gerekçesiyle ortak açıklamaya onay vermek istemez. Bunun üzerine Bayan Rice fena halde çıkışır ve salonu terk etmesini ister. Bu arada hiddetle bağırarak: “Bırakın artık bu oyunları ve numaraları. Bu kez artık anlaşmak zorundayız” der. Aynı gazetenin iddiasına göre benzer bir azarlamayı da Abbas’ın heyetinden Ahmed Kuraya, İsrail Dışişleri Bakanı Bayan Tzipi Livni’den işitir. Kuraya’nın ortak bildiride değişiklik istemesi üzerine Bayan Livni bağırarak: “Ya kabul edersiniz, ya da defolur gidersiniz” der.
Zaten temel meselelerde birtakım taahhütlerde bulunulmadığı takdirde Annapolis’e gitmeyeceğini söyleyen Abbas bu sözünde durmamakla zilleti baştan kabul etmişti.