Şükrü HÜSEYİNOĞLU

20 Kasım 2008

BÜYÜCÜLER VE KEMALİSTLER

“Tanzanya’da büyücüler yine bir albinoyu (albinizm hastasını) öldürdü. Büyücüler, öldürdükleri albinonun kollarını kesip beraberlerinde götürdüler.”

 

“Başörtüsü panelinde skandal. Kadir Has Üniversitesi’nde düzenlenen başörtüsü paneline konuşmacı olarak davet edilen avukat, başörtülü olduğu gerekçesiyle üniversiteye alınmadı.”

 

Benzerleri mutad şekilde haber bültenlerinde yer almaya devam eden bu iki haber arasında nasıl bir bağ var?

 

Bu haberleri okuduktan sonra, “Afrika’da büyücüler, Türkiye’de Kemalistler!” şeklinde bir tepkiyle yetinmek de mümkün. Bizse bununla yetinmedik ve bu vesileyle Afrika’daki büyücülerle Türkiye’deki Kemalistlerin ortak bir özelliğine değinmek istedik. Bu da, akla, izana ve vicdana sığmayacak batıl iddiaların peşinde koşmak ve bu iddialar adına insanlara karşı cürüm işlemek.

 

Evet, şaşırtıcı fakat gerçek! Kemalist ideoloji ve onun taraftarları, pozitivizmi bayraklaştırsalar da insan aklının asla kabul etmeyeceği iddialarla insanlara karşı cürüm işlemeyi sürdürmek noktasında Afrika’daki büyücülerle aynı kareye düşmektedir.

 

Afrika’nın çeşitli bölgelerinde ve özellikle Tanzanya’da yoğunlaşan ve yukarıda bir örneği bulunan albinolara yönelik insanlık suçunu duyuran haber metinlerinin sonunda genelde şu tür bir açıklama yer almakta: 

 

“Büyücülerin albinoların saç, kol, ayak ve kan gibi vücutlarından alınan parçaları, insanları zengin yapacağı öne sürülen bir iksir yapımında kullandıkları belirtiliyor.”

                                           

Kısacası, Afrika’daki albinolar (albinizm hastaları) böyle bir batıl inanca ve ondan kaynaklanan vicdansızlığa kurban gitmekte.

 

Kemalist zihniyetin, yüce Allah’ın emri başörtüsüne karşı yürüttüğü kampanya ve başörtülülere yönelik işlediği cürümler de mahiyeti farklı olsa da tıpkı Afrika’daki büyücülerin gerekçeleri gibi aklın ve izanın kabul etmediği gerekçelerin neticesidir.

 

Ne diyor Kemalistler, başörtülülere karşı işledikleri yasak cürmünü savunurken? “Kamusal alan”da başörtüsü serbest olursa başı açıklar kendilerini baskı altında hissederlermiş, mahalle baskısı olurmuş… Hatta Üniversiteler Arası Kurul’un (ÜAK) bir önceki başkanı da olan militan Kemalist bir rektör ne demişti başörtüsü yasağını savunurken: “Başörtüsü serbest olursa üniversitelerde kopya çekme olayı artar.”

 

Evet, işte böyle… Albinizm hastalarını katledip organlarını alan Afrikalı büyücülere bu cürmü işleten inançlarıyla, “kamusal alan”a yüce Allah’ın emrine tabi olup başörtüsüyle girmek isteyenlere kapıları kapatan, suçlu muamelesi yapan Kemalistlere bu cürmü işleten gerekçeleri, akla, izana, vicdana sığmama noktasında nasıl da birbirine benziyor.

 

Her iki cürmün gerekçesi de, akıl dışılığın ötesinde trajikomik bir niteliğe sahip. Biri animizm adına, diğeri ise pozitivizm adına yapılsa da nihayetinde akıl dışılıkta birleşmektedirler.

 

Sözün sonu:

 

İnsanlık, büyücülere ve Kemalistlere “dur” demelidir...