Şükrü HÜSEYİNOĞLU

12 Mart 2007

“BÜYÜK BULUŞMA"DAN BÜYÜK TAHRİBAT

"BÜYÜK BULUŞMA"DAN BÜYÜK TAHRİBAT

 

Toplum olarak nice hayal kırıklıkları yaşadık, nice yanıltmalarla karşı karşıya geldik. Güvendiğimiz nice dağlara kar yağdı. Nice savrulmalara, farklılaşmalara tanık olduk. Destek verdiğimiz, sempatiyle baktığımız nice girişimler sonraları tanınmaz hale geliverdi. "Değiştirmek" için yola çıkan nicelerinin kendilerinin "değiştiğine" şahid olduk. 

Bir Tv kanalında yayınlanmakta olan ve ne yazık ki, İslam’a inanan insanların ahiret bilincini önemli ölçüde iğdiş edici bir formata sahip bulunan bir diziyi konu edinmeyi düşündüğüm bir yazıda bu girişi niçin yaptım?

Söz konusu edeceğim diziden önce, o dizinin yayınlandığı Samanyolu Tv ve yine onun ayarında bir kanal olan Kanal 7 ile ilgili bir gözlemimi paylaşmak için yaptım bu girişi. Dedim ya, toplum olarak hep hayal kırıklıkları yaşadık, yanıltmalara tanık olduk birçok defa. TGRT faciasını konu bile etmeye gerek yok, fakat Samanyolu, Kanal 7 toplumun önemli bir kesiminde “referans kanallar” olarak algılandı başından itibaren. Yani toplum bu kanalları “İslami kanal” olarak nitelendirdi ve onları akredite kabul edip çoluk çocuğuna izletmekte bir sakınca görmedi.

Peki sonuç? Hangimiz Samanyolu’nda, Kanal 7’de reklam kuşaklarını (reklam kuşaklarının tüketim kültürü ve kapitalizmin "truva atı" işlevi görmesi boyutunu ayrıca değerlendirmek gerekir tabii) başımızı çevirmeden izleyebiliyoruz? Eskiden sohbet halkalarında “Bir bardak süte bir damla necaset karışınca o sütün temiz olma özelliğini yitireceği” vurgusu yapılırdı sık sık haklı olarak. Şimdilerde bu vurgular çok fazla yapılmaz oldu ne yazık ki. “Kaleyi içten fethedeceğiz” filan diye, inandığı gibi yaşamaktan adım adım uzaklaşanlar, maalesef yaşadığı gibi inanmaya başladılar artık.

Eskiden gazetelerimiz, Tv kanallarımız faizle çalışan bankaların reklamını almazlardı. Çünkü faiz haramdı ve Rabbimiz, “Ey iman edenler, Allah'tan korkun, eğer inanıyorsanız faizden (henüz alınmayıp) geri kalan kısmı bırakın (almayın). Eğer böyle yapmazsanız, Allah ve Elçisiyle savaşa girdiğinizi bilin. Tevbe ederseniz, ana malınız sizindir. Ne haksızlık edersiniz, ne de haksızlığa uğratılırsınız.” (Bakara 2/278-279) diye buyurmuştu. Faiz yemek “Allah ve Rasulu ile savaşa girmek” demekti. Şimdilerde Kanal 7’sinden Samanyolu’na, Zaman’ından Yeni Şafak’ına faizli banka reklamları cirit atıyor.

Ne oldu da böyle oldu? Üç-dört yıl içinde faiz helal mi oldu? Allah’ın ayetleri değişmeyeceğine göre ne değişti?

Tüm bu “Hududullah’ı bile bile, göre göre ihlal” formatı içerisinde, bir de söz konusu kanallarda “Sırlar Dünyası”, “Kalp Gözü” ve “Büyük Buluşma” gibi -kimse kusura bakmasın ama hakka şahitlik için söylemek zorundayım- bir yanıyla seküler (“Kalp Gözü” ve “Sırlar Dünyası” gibi yapımlarda insanların bir imtihan alanı olan dünya hayatında yapıp ettiklerinin sonucunda asıl karşılığı “Hesab Günü” görülecek olan mükafat ve ikab bile dünyevileştirilmekte, insanlar ne yapmışlarsa karşılığını hemen görmektedirler) ve bir yanıyla da uçtu katçılı, ayakları “yer”e basmayan ve tüm bu yanlarıyla “Hıristiyanvari” bir din anlayışının taşıyıcılığını yapan diziler yok mu, izleyiciler nezdindeki tahribatı katmerleştiriyor maalesef.

Geçenlerde, Samanyolu’nda yayınlanmakta olan “Büyük Buluşma” adlı diziyi izlerken “Bu kadar da olmaz!” demekten kendimi alamadım.

Söz konusu dizinin, baştan sona format olarak İslam’a asla uygun olmadığını biliyordum. Zira dizide, her bölümde seçilen bir karakter üzerinden insanlar belli bir konuda yapıp ettikleri neticesinde "Cennet" ya da "Cehennem"e gönderilmekte. Dizide, karakter ya da karakterlerin öldükten sonra, dumanlar arasında, büyük sütunların yer aldığı esrarengiz bir mekanda, sarıklı, beyaz giysiler giymiş ve neyi temsil ettiği belli olmayan bir esrarengiz kişilik tarafından sorgulanıp "Cennet" ya da "Cehennem"e gönderilmesi şeklinde bir senaryo uygulanmakta.

Sözünü ettiğim bölümde de, özel hastanede çalışan bir kadın doktor, sırf hastane sahibinin bazı yolsuzluklarına karşı mücadele ettiği için “sorgu”nun ardından “kitabı” sağ eline verilmek suretiyle “Cennet”e gönderiliyordu. “Cennet”e gönderilen kadının İslam’ın tesettür emrine tabi olmaması ve başını ancak babasını aramak için gittiği camiye girerken kapatıp çıkınca tekrar açması filan, zaten son derece yanlış bir formata sahip olan bu diziyi daha da tahripkar kılan hususlar. 

Söz konusu dizilerin yanlış formatları yanı sıra, bu tür asla İslam'ın mesajlarına uygun olmayan senaryolar da, topluma son derece yanlış, sakıncalı mesajlar vermektedir. Yani, “Allah’ın tesettür emrine uymasanız da, bir iyilik yapar veya bir kötülüğe karşı durursanız Cennet’e gidersiniz” şeklinde yanlış mesajlar göndermektedir maalesef izleyenlere. Fakat sözünü ettiğimiz dizinin formatı baştan sona yanlış olduğu için tek tek içerdiği yanlış mesajlara değinmeye pek lüzum olmasa gerek.

İnsanları yaptıkları bir iyilikten yola çıkarak “Cennet”e, bir yanlıştan yola çıkarak da “Cehennem”e gönderen bu akla, izana, vicdana aykırı dizi bir an önce yayından kaldırılmalıdır. Tabii, Samanyolu Tv yöneticileri için “reyting” her şeyden önemli değilse, ki bunun böyle olmadığını görmek istiyoruz.