20-02-2008 10:41

Cahiliye, yaşayan bir olgudur

İnsanın insana kulluğuna dayanan bütün hayat sistemleri (adı ve şekli ne olursa olsun) cahiliyedir.

Cahiliye, yaşayan bir olgudur
Ömer SERDAROĞLU / Vakit 
 
Cahiliye devrinde insanlar putlara tapar, Allah’tan başkasının kanunlarına tabiî olur, yeryüzünde fesat çıkarır ve her türlü münkeri işlerlerdi. Allah Tebareke ve Teala, kulu Muhammed'i (s.a.v), Peygamber olarak görevlendirdi.  
Hz.Muhammed, Mekke topraklarında doğmuş olup, Arapların daha önceden tanıdığı, şahsiyet ve ahlâkına hayran kaldıkları biriydi. Birisine bir şey emanet bırakılacak olsa, akla gelen ilk isim, kuru ekmek yiyen kadının oğlu Hz. Muhammed oluyordu. Siyer kitaplarımız Peygamberimizin risalet öncesi döneminde bir kez dahi kötülüğe bulaşmadığını, asla ve asla putçuluğa meyletmediğini, cahiliyeye ait hiçbir olguya alkış tutmadığını zikrederler.
Allah’tan başkasının önünde eğilen, kendi putunu kendileri yapan Mekke müşrikleri, Hz. Muhammed'in (s.a.v) tevhid davetine ve kendisinin Allah’ın Rasûlü olduğu çağrısına kulak tıkadılar; mesajın anlaşılmaması için ıslık çalıp, gürültü çıkarttılar. Ambargo, işkence, sürgün ve gürültü çıkarma, tevhidin anlaşılmasına ve İslâm çocuğunun neşet etmesine engel olamadı. 10 yıllık Mekke ve 13 yıllık Medine, İslâm mücadelesi, nur topu gibi bir İslâm devletini doğurdu. Doğudan batıya her taraf, İslâm’ın adaleti ve nuru ile kuşatıldı.
Peki cahiliye dönemi, geçmişte yaşanmış tarihi bir dönemden mi ibarettir? Soruyu şöyle soralım: Peygamberimizden sonra cahiliye hayatı yok mudur? İslâm hakkında ilmihal bilgisi düzeyinde ilme sahip olanlar, cahiliyenin yaşanmış tarihi bir dönemden ibaret olmayıp, bugün de aynı şekilde devam ettiğini bilirler. Çünkü cahiliye tarihe değil, yaşanan hayata ait bir olgudur. İnsanlar aydınlık ve modern bir çağda cahiliye dönemi yaşayabilirler. Namaz kıldığı halde kafaları putlarla dolu bir sürü insan vardır. Cahiliye döneminde Kabe’nin içerisinde putlar vardı. Kabe’yi tavaf eden sahabenin kalbi putlardan arınmış ve Allah’tan başkasının ilahlığını reddetmişti. Şimdi Kabe’nin içerisinde put yok, ama onu tavaf eden hacının kalbi putlarla kuşatılmış durumda.
İnsanın insana kulluğuna dayanan bütün hayat sistemleri (adı ve şekli ne olursa olsun) cahiliyedir. Ne acıdır ki; bugün yeryüzündeki bütün sistemler cahiliyeden beslenmekte ve kendi halklarını cehaletin kucağına itmektedirler. Adam kalkmış, hakkında Âyet ve onlarca Hadis-i Şerif bulunan örtü hakkında, “Nereden çıktı bu, yeni bir Peygamber mi geldi; 40-50 yıl önce türban mı vardı?..” diye soruyor. Kelime ve kavramlara dikkat etmek gerekir. Şimdi ben kalkıp Sayın Baykal’a sorsam: “Yani siz bunu demekle İslâm’daki örtüye karşı mı çıkıyorsunuz?” diye.. Vereceği cevabı buradan yazayım: “Hayır efendim, ne münasebet; bizim örtülülere ve örtüye saygımız var. Hatta bir seçim esnasında örtü bile dağıttık. Bizim karşı olduğumuz türban ve siyasi simgedir.”
Türban neyi örtüyor? Peki başörtüsü, adından da anlaşıldığı üzere başı örttüğüne göre, şunun adını türban olmaktan çıkartıp da sadece “başörtüsü” desek, Deniz Baykal’la ortak bir zeminde buluşamaz mıyız acaba? Hani o, örtüye değil, türbana karşı olduğunu söylüyor ya. Buna da karşı çıkarsa, o zaman kendi silahı ile vurmuş oluruz.
Sayın Baykal’ın danışmanı iyi hazırlanmış. Bazıları “Yeni bir Peygamber mi geldi?..” sözüne kızabilir, ama doğrusunu söylemek gerekirse ben kızmadım, bizzat sevindim. Sebebini izah edeyim. En azından Sayın Baykal’ın, duyulmamış, alışılagelmemiş yeni bir mesajın Peygamberler tarafından deklare edildiğini bilmesine sevindim. Aslında Baykal, “Yeni bir Peygamber mi geldi?..” diye sorarken, “Artık Peygamber gelmeyecek, dolayısı ile türban emri bundan önce yoktu, bundan sonra da olmayacaktır..” demek istemiştir.
Ama Baykal’ın yanıldığı ve kendisini itikadi açıdan tehlikeye düşüren husus şudur:
Siz, istediğiniz kadar; örtüye türban deyin.. O, Kur’an’da karşılığını bulan “başörtüsü ve cilbabtır.” Mesele, ne 40-50 yıl meselesi, ne de türban meselesidir. Türbana karşı çıkarken, aslında örtüye ve Kur’an’ın emrine de karşı çıktığınızı bilmelisiniz. Bu mânâda Kahramanmaraş Diyanet-Sen’in Baykal’a gönderdiği ilmihal kitabını önemsemekle beraber, eksik buluyorum. Sevgili kardeşlerim, gönderdiğiniz ilmihal kitabında örtü ile türban kıyaslaması yoktur. Hele Allah’ın hakimiyeti ve siyasi meseleler hiç yoktur. Mesela Deniz Baykal, Seyyid Kutub'u iyi tanır. Onun, Allah’tan başkasının önünde eğilenleri ve İslâm’dan başka sistemlere tabi olanları cahiliye mağdurları olarak nitelendirdiğini ve bu yüzden de Cemal Abdünnasır tarafından şehid edildiğini bilir.
Çağın değişmesi ile kafa yapısı değişmiyor. Düşünüyorum da; Mekke cahiliye mensupları ile modern dünyanınkiler arasında hiçbir fark göremiyorum.

 
YORUMLAR
Henüz Yorum Yok !