Cahiliyeye İslam aşısı bid’atı
İşin doğrusu işe şudur ki, meyvede-sebzede aşılama olur, fakat akidede ve amelde aşılama olmaz. Elma ağacına armut aşısı yapabilirsiniz, fakat laik-kemalist, kapitalist bir düzene İslam aşılaması yapamazsınız. Yapmaya kalkarsanız ortaya çıkan sonuç şirk olur. `Lâ` akidesinin bize söylediği ve maalesef bugünün Müslümanlarının çoğunun unuttuğu temel gerçek işte budur.
Kur’an’ın, ilk dönem inzal olan Müzzemmil, Müddessir ve Kalem sûreleri başta olmak üzere baştan sona çok açık ve net olarak ortaya koyduğu ve gerek Kur’an’ı sahada pratiğe aktaran Rasulullah ve ilk neslin mücadele örnekliğinde ve gerekse önce Rasullerin (a.s.) mücadele örnekliğinde müşahhas olarak kendini gösteren İslami mücadelenin ilk ve temel esası, cahiliyeden ilkesel hicret/ayrışma ve beraat ilanı perspektifidir. “Lâilahe” akidesinin, toplumsal-siyasal pratikteki, sahadaki karşılığı budur.
İşte ne yazık ki son yıllarda bu apaçık Kur’ani/Nebevi ölçüler unutulup terk edilerek, güncel-konjonktürel gelişmeler bu Kur’ani/Nebevi ölçüler-ilkeler ışığında değerlendirilecek ve güncele dair bu ilkeler ışığında tutum ve duruş belirleneceği yerde, güncel gelişmelerin cazibesine kapılma ve ölçülerden-ilkelerden bağımsız maslahat algılarıyla hareket etme yanlışlarına düçar olunmuş, “cahiliyeden ilkesel ayrışma” hak tutumundan vazgeçilerek, “merhale fıkhı” gibi kulağa hoş gelen demagojiler eşliğinde “cahiliyeyle bütünleşme” sürecine girilmiştir.