Çakırgil, Türkçülük Günü`nü yazdı
Osmanlı`nın kendisini çöküş eğilimine kaptırdığı son yüzyılında, şeytanî çengelin, büyük kitle olarak kabul edilen `türk`lere atılmasını deneyen emperyalist güçlerin, daha çok da, Türk kavminden bile olmayan insanları kullandıkları görülmüştür. Leon Cohen`in 1860`larda yazdığı, `Gökbayrak` isimli kitabının bu alanda, cepaneliği tutuşturan kıvılcım olduğu açıktır..
İslam ve Hayat
"Türçülük Günü" veya diğer ifadesiyle "Türkçülük Bayramı", Türk kavmiyetçisi Nihal Atsız'ın fikirlerinden dolayı yargılandığı mahkemedeki 3 Mayıs 1944 tarihli duruşmanın ardından yaşanan "Ankara Nümayişi"ni anmak amacıyla, ilk defa 3 Mayıs 1945 tarihinde Tophane Askerî Hapishanesi'nde Nihal Atsız, Zeki Velidi Togan, Nejdet Sançar ve Reha Oğuz Türkkan başta olmak üzere 10 mahkum tarafından gündeme getirilen ve sonra da her yılın 3 Mayıs günü kutlanması gelenek haline getirilen bir kutlamanın adıdır.
Selahaddin Eş Çakırgil, "Türkçülük Günü" vesilesiyle kavmiyetçiliği bir kere daha masaya yatırdı. İşte Çakırgil'in satırları:
"3 Mayıs bir kavmiyetçilik ideolojisinin günüymüş.. "Dişi kurt Asena"nın önderliğinde, demir dağlarını eriterek Ergenekon"dan çıkıldığı masalına dayandırılan bir kavmiyetçilik cereyanının günü..
Bütün insanların, temelde, Hz. Âdem"le Havva"dan, aynı ana-babadan olduğuna inanan insanların, sonra da, "Ama, biz maddî cevher olarak ötekilerden üstünüz.." diye kendilerinde bir üstünlük vehmetmeleri, ne korkunç bir "akıl tutulması" ve "efsane esareti"dir..
Arabçılık cereyanının en güçlü uygulayıcı liderlerinden Cemâl Abdunnâsır"ın yakın çalışma arkadaşı Hasaneyn Heykel hâtırâtında, İngiliz eski Başbakanlarından Antony Eden'ın Nâsır'la görüşürken, "Benim üniversitede bir teori olarak ortaya attığım Arab kavmiyetçiliği görüşünün, bugün böylesine güçlü bir uygulayıcı elinde, hayat sahnesine geleceğini tahmin edemezdim, hayranlıkla izliyorum.." dediğini nakleder..
Osmanlı'nın kendisini çöküş eğilimine kaptırdığı son yüzyılında, şeytanî çengelin, büyük kitle olarak kabul edilen "türk"lere atılmasını deneyen emperyalist güçlerin, daha çok da, Türk kavminden bile olmayan insanları kullandıkları görülmüştür. Leon Cohen"in 1860"larda yazdığı, "Gökbayrak" isimli kitabının bu alanda, cepaneliği tutuşturan kıvılcım olduğu açıktır.. Sonra da, "Pandora'nın Kutusu" açılmış, içinden yılanlar, çıyanlar, akrepler fırlamış ve İslâm öncesi Türk kavimleri üzerine uyduruk destanlar ve masallar üretilip bunlardan meded umulur hâle gelinmiştir. Bu saçmalıkların, kendi karşı kutbunu, "ötekileri"ni de üretmesi kaçınılmazdı. Nitekim, Arnavutçu, Arabcı, Kürdçü, Farsçı, Boşnakçı, Azerîci, Özbekçi, Peştuncu, Belûccu, vs.. versiyonları da kaçınılmaz olarak ortaya çıkacaktı..
Bu arada, nice Müslüman düşünce adamlarının bile, "Hz. Peygamber (s.a.v) Arab kavminden olduğu için.." diye Arabları yükselttiğini unutmayalım.. Halbuki, merhûm Muhammed İkbal ise, "Hz. Peygamber"in Arab olması dolayısıyla, Arab"ı diğer kavimlerden yükseltenler İslâm"ı anlayamamıştır" diyordu. Çünkü, Kitabullah bize, "inne ekremekum indallahe etkâkum.." (Sizin en üstün olanınız, Allah"tan en çok sakınanınızdır) buyuruyor; insanlar arasında, farklılık ve üstünlüğün ancak, iman, takvâ ve fazîlet açısından olduğunu bize öğretiyor. Kezâ, "Vedâ Haccı Hutbesi"nde de, "Ey insanlar, hepiniz Beni Âdem"siniz (Âdemoğulları"sınız), Âdem ise topraktandır.." denilmiyor muydu? Müslümanlar, her türlü kavmiyetçiliği reddetmelidir."