19-03-2007 14:40

Çanakkale: Ne kadar doğru, ne kadar yalan?

Hemen her yerde, her türlü yazılı ve görsel araçla Çanakkale savaşı milliyetçiliğin (ulusçuluğun) hizmetinde tüketilen kutsal bir malzeme oldu.

Çanakkale: Ne kadar doğru, ne kadar yalan?

            Çanakkale: Ne kadar doğru, ne kadar yalan?

 

            Enver Paşa’yla İttihatçılar’ın ihtirasları sonucu katıldığı I. dünya savaşında Osmanlı Devleti yenildi. Bu savaşın büyük cephelerinden biri de Çanakkale’ydi. Çanakkale’deki zorlu savaş bugün farklı çevreler tarafından ideolojik amaçlarla kullanılıyor ama asla sorgulanmıyor.

            Mustafa Kemal bu savaşta görevli olmasaydı Çanakkale savaşı muhtemelen devlet tarafından asla gündeme getirilmeyecekti. Osmanlı Devletinin kazandığı hangi zafer böylesine abartılarak anlatılıyor? Bugün okullarda tarih öyle bir anlatılıyor ki bir öğrenciye "Çanakkale Savaşı'nı kazanan ordunun başkomutanı kimdi?" diye bir soru sorsanız, alacağınız cevap, o zaman yarbay rütbesinde olmasına rağmen kesinlikle M. Kemal olacaktır. Yani resmi ağızlar ideolojik amaçla bu savaşı kullanmaktadırlar.

            Çanakkale savaşını cihad mantığıyla değerlendirenlerin anlayışlarında da tutarsızlıklar vardır. Bu ordu nasıl bir cihad yapmaktadır ki, emperyalist savaşta kendi isteğiyle taraf olmuş ve başında bir hıristiyan komutan olan Alman Liman von Sanders bulunmaktadır. Olayın bir diğer boyutu da, her iki tarafın kayıp rakamlarının resmi belgelerdekinini nerdeyse 5-6 katı daha fazla gösterilerek abartılmasının yanında savaşın anlatımı hurafelere boğulmaktadır. Öyle ki, güya Medine'de kabrini ziyareti sırasında Rasulullah'a (a.s.) selam verip cevap alamayan bir Hindli Müslümanın, rüyasında Rasulullah'ın kendisine Çanakkale'de olduğu için selamını alamadığını söylediği gibi masallar da anlatılıp durmaktadır.  

            Çanakkale savaşı, yükseltilmeye çalışılan ulusalcılık/milliyetçilik için de büyük bir fırsat olarak görülüyor. Hemen her yerde, her türlü yazılı ve görsel araçla Çanakkale savaşı milliyetçiliğin (ulusçuluğun) hizmetinde tüketilen kutsal bir malzeme oldu. Pek yakında ters tepmesi mümkündür. Kabe’nin yanında ikinci hac bölgesi kabul edilirse şaşırmamak lazım!

            Birilerinin hırsı, siyasi ihtirasları için heder edilen mustazaf halkın çocukları da kahramanlık nutuklarıyla avutuluyor, devran böylece dönüp duruyor. 18 martta işgalin yıl dönümünü yaşayan Irak için, milliyetçi saplantılardan kurtulup da tepki göstermek kimsenin aklına bile gelmiyor. 

 

İslamveHayat.com

YORUMLAR
  • Yorumcu   04-05-2007 22:11

    Allah'ın Rasulü'nün Çanakkla'de olduğu asla masal değil!!! Anlatılan şekli belki farklılıklar gösterebilir. Yoksa, Arı burnu'ndan Niye UÇSUN'ki mehmetçik... Allah'ın Rasulü (a.s.) onlara açmıştı ağuşunu... Gelin.. Gelin evlatlarım... Gelin Ümmetim.. diyordu... Şair'in de bir bildiği vardır muhakkak... Ki, ÇANAKKALE DESTANI'nı yazan Akif'i hepimiz tanıyoruz... Evet Bu Masal Değil.... Allah(c.c.)'nun Rasulü (a.s.) Çanakkale'de idi... Başka türlü o zaferi izah etmek baş aklı ile mümkün değil... Saygılar